Türkiye'de son yıllarda ifade özgürlüğünün önündeki en önemli engellerden biri olan Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen (TCK) 299. Maddesi'nin muadili tıpkı Almanya ve Fransa'da olduğu gibi Avusturya'da da var ancak çok kullanılmıyor.
Avusturya’da Ceza Kanunu’nda (Strafgesetzbuch) “Cumhurbaşkanına hakaret”i düzenleyen bir madde (Madde 171) var; ancak bu madde ceza davalarına çok nadiren neden oluyor.
Genel olarak hakareti düzenleyen 115. Maddeye göre ise dava açılabilmesi için “onuru zedelenen” kişinin başvurusu gerekiyor. Bu madde 1975’ten beri kullanılmıyor. Çünkü “hakaret” nedeniyle dava açmak yerine hakareti kamuoyunun tepkisine bırakmak siyaseten daha anlamlı bulunuyor. Ayrıca, dava açılması durumunda yaşanacak yorucu ve hukuki süreç de caydırıcı olarak görülüyor.
Hakaretin cumhurbaşkanına, ulusal/yerel parlamentoya ya da silahlı kuvvetlere yönelik olması durumunda savcılıklar harekete geçebiliyor. Ancak, bu durumda savcılığın hakarete uğrayan kişi ya da kurumdan izin alması gerekiyor.
2000 yılındaki “hergele” davası
“Cumhurbaşkanına hakaret” maddesinin işletildiği en belirgin olay 2000’de yaşandı. 1999’daki genel seçimleri sonucunda Avusturya Muhafazakar Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) birlikte koalisyon hükümeti kurdu.
Cumhurbaşkanı Thomas Klestil, FPÖ’nün önerdiği bazı bakan adaylarını reddetmesi ve Meclisteki yemin törenindeki soğuk tavrı, FPÖ’lü milletvekillerinin tepkisini çekti.
FPÖ Genel Başkanı Hilmar Kabas Cumhurbaşkanı Klestil’in “Hergele (lump) gibi tavır sergilediği ve böyle birinin Cumhurbaşkanı olması ülke için bir rezalet olduğu”nu söylemesi üzerine savcılık ceza davası için harekete geçti. Ancak cumhurbaşkanı davanın kapanmasını isteyince yargılama düştü.
Kabas da bu ifadeyi kullandığını basın mensuplarına karşısında inkar etti, “lump” (hergele) değil de “hump” ya da “dump sözcüklerini kullandığını söyledi ki, bu sözcüklerin Almancada karşılığı yok.
FPÖ siyasetçisi Karl Schnell’in bu olaydan yedi ay sonra “Aslında ‘lump’ aslında zararsız bir kelimedir. Hepimiz bu kelimeyi biliriz. Köpeğimi bile ‘lump’ diyerek çağırıyorum yanıma” demesi üzerine savcılık dava açtı.
Bu kez Cumhurbaşkanı Klestil savcılığa davanın yürütülmesi için izin verince FPÖ eyalet vekili Schnell’in dokunulmazlığı kaldırıldı ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçuyla yargılanıp 100 bin Schilling (7 bin 200 Euro) para cezasına çarptırıldı.
Habsurg monarşisinde “Majeste’ye hakaret”
Avusturya’da devlet önderlerine hakaretin hukuksal cezalandırması Habsurg Monarşisi devrine dayanıyor. Franz Josef imparatorluğunda 1861 yılında yeniden birleşen imparatorluk Meclisinde “Majeste’ye hakaret” yasası en yoğun tartışılan yasalardandı. Ayrıca Meclisteki liberal güçlerin basın serbestliği yanı sıra reform etmek için en fazla çaba sarf ettikleri yasaydı.
Söz konusu yasanın kamuoyunda yoğun tartışılması ve 19. Yüzyılın ikinci yarısında kullanımında önemli artış olması, Monarşist devlet sisteminin bu aşamada önemli bir meşruiyet krizinde bulunduğunun göstergesiydi. Bu nedenle ceza davaları sadece İmparator’a hakaret edenlere değil, devlet sistemiyle alakalı eleştiride bulunan kişilere de açılıyordu.
1852 yılında ithalat edilen Ceza yasasında “Majesteye hakaret” 5 yıl hapis cezası öngörürken, yargılananlara verilen ortalama ceza 8 aydı. Monarşizmin sonu olan 1918 yılına kadar değiştirilmeyen bu yasa, ayrıca o dönemde ülkede güçlenen sosyal demokrat, sosyalist ve emekçi hareketlerine karşı baskı aracı olarak kullanılıyordu.
Avusturya’da sağcı popülizm
“Hump-Dump” hadisesi olarak Avusturya tarihine geçen bu olay sonrası ülkede siyasetçiler arasında buna benzer hakaret olayları arttı.
Avusturya’daki siyaset analistleri ÖVP/FPÖ iktidarında ortaya çıkan aşırı popülist retoriğin neden olduğu görüşündeler. Aşırı sağcı popülizmin Avusturya siyasi hayatını çocuklaştırıp gülünçleştirdiği eleştirileri yapılıyor. Çünkü tıpkı Hilmar Kabas’ın “hump-dump” şeklinde komik biçimde söylediğini inkar etmesi inkarlara ve sözde yanlış anlaşılmalara örnek teşkil etti.
Bu gelişmelerin ardından hakaret olaylarını ifade ve düşünce özgürlüğünün yansıra sağcı popülizme şans vermemek için kamuoyunun yargısına bırakma eğilimi oluştu. Bu tip olaylarda çıkan birçok tartışmada demokratik süreç için bu çözümün daha akıllıca olduğu sonucuna varıldı. (VA/HK)