İstihdam haktır, size gidi soygunlar çetesi!
Ey Şehit, sen rahat uyu, mücadelen bize emanet.
Ey vatandaş! Ey mağdur! Davamıza sen de katıl [1]
“Tüm diktatörler bir soyguncular çetesi”, Ortadoğu’da her ülkenin farklı dinamikleri var ama ortaklaşılan bir nokta bu olabilir. Bir diğer nokta ise 2011 yılının isyan ile özdeşleşmesi.
2011 yılı isyanları tüm diktatörleri deviremese de hepsini korkuttu. Bazıları önlemler aldı; bazıları kaçtı ama onların yerine geçenler, halk hareketlerine karşı yeni taktikler geliştirdi. Uluslararası medya, fikir kuruluşları, akademik araştırmalar ise bu patlamanın neden 2011 yılında gerçekleştiğini anlamakla meşguldü.
2011 ayaklanmaları ilgi odağı oluştursa da Ortadoğu’da yıllardır mücadele etmiş bir çok sosyal hareket ve diktatörlere karşı her şeyini çoktan feda etmiş sayısız insan vardı. Ama onlar hem rejim hem de müttefikleri tarafından susturuldu. Uluslararası kamuoyu ise bu ayaklanmalar hakkında, batılı fikir liderleri, analistler ve akademisyenleri dinledi sadece.
Editörler: Layla Al-Zubaidi, Matthew Cassel ve Nemonie Craven Roderick Yazarlar: Malek Sghiri Tunus’u, Yasmine El Rashidi Mısır’ı, Mohamed Mesrati Libya’yı, Ghania Mouffok Cezayir’i Jamal Jubran Yemen’i Ali Aldairy Bahreyn’i, Safa Al Ahmad, Suudi Arabistan’ı, Khawla Dunia Suriye’yi anlatıyor. |
Peki ya devrimi gerçekleştirenler, onların sesleri yeteri kadar duyuluyor muydu?
Ya da devrime ulaşana kadar gerçekleşen baskının altyapısı biliniyor muydu? Mesela Suriyeli aktivist/yazar Khawla Dunia’nın dediği gibi istihbaratı ile ünlü Baas rejimi bir ‘sessizlik imparatorluğuydu’.
Bu sorularla beraber bölgenin halkının sesi 2011’den sonra daha gür bir şekilde duyulmaya başladı. Ve buna katkıda bulunan kitaplardan biri de “Devrimleri Yazmak: Tunus’tan Suriye’ye Arap Ayaklanmasından Sesler” oldu.
Kısa adı ile Devrimleri Yazmak, 8 farklı ülkeden 2011 yılında ayaklanmada yer almış kişinin tanıklıklara yer veriyor. Kitaptaki her hikaye eşsiz ve her tanıklık bir kişisel hikayeden yola çıkarak siyaset ve diktatörlük ile kesişiyor. Tanıklıklar, her ülkenin farklı dinamiklerini gözler önüne serse de hak ve adalet talebinin ne kadar bölgesel hatta evrensel olduğunu gösteriyor.
Tunus’un mücadelesi bitmedi
Tanıklıklarını yazanlardan en genci olan Malek Sghiri Tunuslu genç bir öğrenci. Belki de genç olmanın etkisiyle şu satırları ile hikayesine başlıyor:
Ya halk ya diktatörlük. Zaferi halk kazanırsa bizi kahraman olarak göreceklerdi ama diktatörlük kazanırsa ilk can verenler arasında biz olacaktık.
Ayaklanmaların en kansız geçtiği ülke Tunus’ta Sghiri göz altına alınıp, işkence görüyor ama yılmıyor ve mücadele etmeye devam ediyor. Kendi tecrübesini ‘acısıyla tatlısıyla devrime tanıklık etmek’ olarak nitelendiriyor. Korktuğunu söylüyor ama bir aktivisitin korkusunu şu şekilde anlatıyor:
O muhteşem umudun buharlaşmasından, rüyanın gerçek olmamasından korkuyorum. Politikanın ekonomik ve toplumsal sorunların önüne geçmesinden korkuyorum…
… Korkuyorum, ama koltuğunda oturup televizyon izleyen, gazete okuyan birinin korkusu değil bu. Halkın kanı, teri ve gözyaşları ile elde edilen kazanımların ne kadar abartılırsa az olduğunu düşünen bir aktivist nasıl korkarsa öyle korkuyorum. Bu korku bana güç veriyor, beni çalışmaya itiyor, daha fazla çırpınmaya, daha çok fedakârlık etmeye zorluyor. Bu anlamda pozitif bir korku bu. Size, gelecek konusunda iyimser olduğumu söyleyemem çünkü değilim. Ama halkın iradesine inanıyorum ve yüreğimin derinliklerinde zaferi halkın iradesinin kazanacağına hala eminim [2].
Çaresiz bir devrim: Suudi Arabistan
Suudi Arabistan'da kadınların araba kullanmaları hâlâ yasak; yasa tarafından cezalandırılan bir suç. Bu koşullarda bir devrim nasıl kök salabilir?
Kitabın en ilginç yazılarından biri ise Safa Al Hamam. Suudi Arabistan’da yaşayan bir kadın olarak kendi durumunu sarkastik bir dil ile ele alıyor. Devrimin çaresiz olduğunu belirtse bile hareketin yanında duruyor.
Safa Al Ahmad, yazısında Suudi Arabistan’da hiç bir şey olmadığını savunmanın hatalı olduğunu söylüyor ve aktivistlerin canı pahasına ayağa kalktığını şu satırlarla anlatıyor:
‘Suudi Arabistan'da bazı şeyler kellenize mal olabilir, buna rağmen insanlar duvarlara "El Suud'a Ölüm" yazmaktan kaçınmadı ve Bahreyn'deki devrimi destekleyen Şiiler başta olmak üzere, halk protesto hareketini sürdürdü’.
Bu daha başlangıç
Sözün özü, yazarların hikayeleri Türkiyeli okura yakın coğrafyasındaki tarih ve yaşam ile tanıma şansı verirken aslında Ortadoğu’dan Türkiye’ye bir slogan ulaşmış olduğunu fark ettiriyor ‘bu daha başlangıç’...
Ve her ne kadar her coğrafyada ayaklanmanın sonuçları umut edilenden uzak olsa da diktatörleri devirmek ileriye gitmek için tek geçerli seçenek olduğunu gösteriyor.
Devrimleri Yazmak, Arap dünyasına ait tüm alışagelmiş algıların yıkıldığı ve sosyal hareketlerin ne kadar evrensel karakteristiğinin olduğunu kanıtlayan bir seçki olarak okuyucuya ulaşıyor. (BZ/HK)
[1] Devrimleri Yazmak, Tunus’tan Suriye’ye Arap Ayaklanması’ndan Sesler Malek Sghiri, sf: 35
[2] Malek Sghiri Şafağa Selam: Acısıyla Tatlısıyla Devrime Tanıklık Etmek, sf 57
ARAP AYAKLANMALARI'NIN 5. YILI YAZI DİZİSİ
Arap Ayaklanmaları Yazı Dizisine Başlarken
Arap Ayaklanmaları'nın 5. Yılı: Kronoloji
Yedi Ülkede Arap Ayaklanmaları'nın Dünü Bugünü
Mete Çubukçu Ayaklanmaların 5 Yılını Anlattı
Mısır'da Her Şey Mümkündü; Buraya Nasıl Geldik?
Tahrir ve Küresel Kalabalık Üzerine
"Ulusal Mutabakat Sağlanmadan Mısır Halkı Güvende Olmayacaktır"
Can Ertuna'nın Gözünden Arap İsyanları
Amerikalı Bir Gazetecinin Ortadoğu Güncesi