Kongre Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ile 9 Ekim 1998 yılında Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleşen uluslararası komplonun yıldönümü ve 1 Kasım Genel Seçimleri’ne sayılı günler kala KCK’nin tek taraflı eylemsizlik kararı alma üzerine Brüksel’de konuştuk.
Kartal'ın açıklaması, bugün Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy'un PKK’nin 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi eylemsizlik ilan edeceğini, bu açıklamanın da bir iki gün içinde yapılacağını umduklarını yönündeki açıklamayı destekliyor.
"Seçimlerin daha güvenlikli bir ortamda geçmesi için ve AKP politikalarının da boşa çıkarılması için, tek taraflı bir eylemsizlik kararı hedefleniyor" diyen kartal, Pazar gününü işaret ediyor ve ekliyor: "Tam tersine demokrasi güçleri muhatap alınarak, onların çağrısı üzerine alınmıştır."
"Rojova krizden çıkış yolu oldu"
17. yılında komployu gerçekleştirenler ve Kürt özgürlük hareketi/Kürt halkı sizce nereden nereye geldi sizce?
9 Ekim komplosu ile sonuç almak isteyenler Ortadoğu’da kendi politikalarına uygun yeni bir dizayn vermek isteyen güçler, 17 yıl sonra yok etmek, ortadan kaldırmak istedikleri iradeyi esas alan bir halk gerçekliğine Rojovada muhtaç hale geldiler. Kürt halk önderinin felsefesine, ideolojisine gönül veren, o temelde yeni bir yaşam, demokratik özgür bir yaşamı yaratmayı önlerine koyan Rojova halkı, bugün o uluslararası komplocu güçlerin içine girilen krizden çıkış yolunu gösteren güç konumundalar.
Yani şöyle diyebilir miyiz? Masalların girişinde söylenir ya... Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik. Bir de dönüp arkamıza baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz!
Evet, komplocular açısından öyle. Bizim açımızdan çok iyi bir yere geldik. Yani bu uluslararası komplo, önder Apo’nun özgür şahsında özgürlük iradesini ortadan kaldırmayı hedefliyordu. Ama önder Apo bu komplo çerçevesinde daha çok yoğunlaştı, daha çok derinleşti, dünya kapitalist sistemini, emperyalist sistemin bölgedeki politikalarına daha akılcı, daha gerçekçi bir şekilde bir çözüm yolu buldu. Bu konuda yoğun bir araştırma içerisine girdi, bu konuda dünya tarihinde konuyla ilgili yararlanabileceği çok sayıda esere ulaştı, inceledi, okudu, tartıştı ve kapitalist-emperyalist sisteme karşı, alternatif bir sistem önerisiyle... Mevcut paradigmaya karşı demokratik moderniteyle yeni bir felsefe, yeni bir ideoloji, yeni bir perspektif, yeni bir projeyle çözüm yolunu gösterdi.
"Türkiye'deki değişimler Ortadoğu'yu etkileyecek"
Bugün Kürdistan halkları, Ortadoğu halkları gösterilen ışık üzerinden önemli bir yere geldi. Rojova’da çok önemli bir düzey yakalandı. Şimdi Türkiye’de yeni bir aşamadayız. Artık bugüne kadar devletin, egemen sistemin sınırlandırmaları, engellemelerinden dolayı Türkiye kamuoyuna, halklarına ulaşamayan bu görüşler, bugün HDP ile ve bugün yürütülen halkların demokratik mücadelesiyle önemli bir düzey yakaladı. Türkiye halkları, ilerici, demokratik, sosyalist çevrelerle yeni bir buluşma yarattı. Bu çok çok önemli. Bugün Suriye’deki, Rojova’daki gelişmeler çok önemli. Ama Türkiye’deki gelişmeler çok daha önemli. Çünkü, Türkiye’de ortaya çıkacak değişimler, çözümler, bütün Ortadoğu’yu etkileyecek. Ve burdan bütün dünyaya çok daha etkili bir şekilde yayılacak bir konumdadır. Bu nedenle Rojova’da başlayan, Türkiye’de devam eden, yükselen özgürlük ve demokrasi perspektifinin, belli mevzileri elde edip, artık sonuç alacağı bir düzeye geldiğini söyleyebiliriz.
Bir bölgesel devrimin öngünündeyiz diyebilir miyiz?
Doğrudur! Çünkü Ortadoğu, gerçekten çok yoğun bir süreç yaşıyor. Özgürlük ve demokrasinin doğum sürecidir. Adeta bir gürbüz, sağlıklı, sıhhatli bir çocuğun, demokratik bir yaşamın doğum sürecindedir diyebiliriz. Bu nedenle önümüzdeki 1 Kasım seçimleri de, buna yol açacak, yardımcı olacak önemli bir fırsattır. Her ne kadar Erdoğan kendisi için bu seçimleri egemenliğini, hegemonyasını korumak için yeniden/tekrar seçim diyerek Türkiye halklarına dayattıysa da, demokrasi güçleri de tersine bu fırsatı, kendi mücadelelerinin gelişmesi açısından bir fırsata, bir vesileye dönüştürmelidirler.
"Eylemsizlik kararında demokrasi güçleri muhatap alındı"
Bugünlerde eylemsizlik kararı tartışılıyor. Hatta önümüzdeki Pazar günü açıklama yapılacağı söyleniyor. Böyle bir karar söz konusu mu?
Evet tek taraflı eylemsizlik kararı söz konusu. Niçin tek taraflı eylemsizlik kararı? Çünkü karşı taraf zaten topyekün savaşı dayatmış. Onlar böyle bir şey istemiyorlar. Onun için tek taraflı, kendi iradesiyle seçimlerin daha güvenlikli bir ortamda geçmesi için ve AKP politikalarının da boşa çıkarılması için, tek taraflı bir eylemsizlik kararı hedefleniyor. Şu anda bizim ayın 11’ine kadar, resmi açıklama yapılıncaya kadar bu çerçevededir. Ancak önemli bir karardır bu. Demokrasi güçlerinin elini güçlendirmek için, bu seçimlerde daha etkili sonuç elde edilmesi için, alınan bir karardır. Önemlidir. Aslında bu karar AKP, devletin yetkili organları muhatap alınarak bu karar alınmamıştır. Tam tersine demokrasi güçleri muhatap alınarak, onların çağrısı üzerine alınmıştır. Çünkü birçok çevre, başta HDP olmak üzere, hem Türkiye’den, hem de uluslararası çevrenin bu çerçevede çağrıları vardı. Şimdi bunlara yanıt veriliyor. Dolayısıyla, bu verilen yanıta da demokrasi güçlerinin sahip çıkması gerekiyor. Hem Türkiye, Kürdistan, hem uluslararası alanda barıştan, demokrasiden, özgürlükten yana, ilerici güçlerin sahip çıkması gerekiyor.
Erdoğan önceki gün gazetecilerle yaptığı bir sohbette: “Çözüm süreci bitmedi, buzdolabına kaldırıldı. Eğer önümüzdeki süreçte terörün belini kırarsak, süreci yeniden başlatabiliriz” dedi. Erdoğan’ın bu açıklamasını da, topyekün savaş konseptinin onlara oy kazandırmamasından dolayı bir açık kapı bıraktıkları biçiminde algılayabilir miyiz? Tabi Akdoğan’ın tersi bir açıklama yapmasına rağmen nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
Erdoğan tamamen bu süreçte partisinin ve yandaş çevrelerinin uyarısıyla bunu yaptı. Neydi bu uyarılar? Yürütülen bu politikalarla AKP oy kaybediyor. Hem Kürt seçmenlerini kaybediyor. Hem de Türiye’de barış demokrasi isteyen çevreleri kaybediyor. Onun için bir dönüş yaptı. Ama artık Türkiye kamuoyu Erdoğan’ın yalanlarını biliyor. Erdoğan’ın burnu Pinokyo gibi uzadı. Söylemlerinin hiç bir kıymeti harbiyesi yok. Erdoğan’ın yürüttüğü topyekün savaş gündemde. Yürüttüğü politikalar ortada. Hergün infaz ettiği yaşlı, genç, çocuk ortada. 118 kişiyi katlettiler. Özgür basına yönelik, kendisine muhalif olan çevrelere yönelik yürüttüğü politikalar ortada. Bu açıdan Erdoğan bir kabus gibi Türkiye halklarının üzerine çökmek istiyor. Türkiye halkları barış, özgürlük, demokrasi isteyen halklar, emekçiler, kadınlar, farklı inanç grupları, ezilen-ötekileştirilenlerin hepsi, bu seçimlerde Erdoğan’a hakettikleri cevabı vereceklerdir. (FE/HK)
* Fotoğraf: Füsun Erdoğan