Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı ve siyaset bilimci Prof. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun’la 7 Haziran Genel Seçimleri öncesi seçmen davranışları üzerine konuştuk.
Erdoğan Tosun’a seçim anketlerinin, mitinglerin, kampanya, vaat ve beyannamelerin seçmen tercihleri üzerine etkilerini sorduk.
Tosun ayrıca liderlerin agresif ve sakin üsluplarının da seçmenlere etkilerini yorumladı.
“Anketlerin seçmen üstünde iki etkisi oluyor”
Anketlerin seçmen davranışları üzerinde herhangi bir etkisi oluyor mu? Anket sonuçlarına göre seçmen tercihlerini değiştiriyor mu?
Anketlerin seçmen davranışları üzerinde tek yönlü bir etkisi yok.
Etkilerden bir tanesi bandwagon etkisi. Yani seçmen "Bir tren gidiyor, bu trenin arkasına takılmak lazım" düşüncesiyle hareket edebilir ve bir parti yükselişteyse, o yükselişte olan partiye eklemlenme gayreti içinde olabilir. Bandwagon etkisi son vagona atlama olarak da açıklanabilir.
İkinci bir etki ise toparlanma etkisi. Diyelim ki, ikinci ya da üçüncü sıradaki partinin oyları hızla düşüyor. Bu durumda bir süreliğine başka partilere yönelmiş olan seçmenler kendi öz partilerinin düşüşünü engellemek amacıyla kendi partilerine dönebilirler.
Genellikle iktidar partisi her zaman kamuoyu araştırmalarında kendi partisinin oranının yüksek olmasıyla övünür ve bir kez daha iktidarı kendisinin alacağı yönünde seçmenini motive etme, yani bent vagon etkisini yükseltme yönünde davranış içinde olabilir.
O yüzden biz siyaset bilimciler, bir tek araştırma şirketinin yapmış olduğu araştırma sonuçlarına bağlı kalmayız. Araştırma şirketlerine baktığımızda işvereni olan partilerle girmiş oldukları ilişkiler nedeniyle açıklanan sonuçlar bize göre her zaman manipüle edilmiş sonuçlardır. Doğru bir yaklaşımla karara varabilmek için genellikle farklı eğilimlerdeki araştırma şirketlerinin farklı gruplara yakın araştırma şirketlerinin ortalamalarını almak gibi bir eğilim var.
Türkiye'de AKP'ye, CHP'ye vs yakın araştırma şirketleri olduğunu biliyoruz. Peki, hiç bir siyasi partiyle ilişkisi olmayan, sadece araştırma yapan şirket yok mu?
Genelde partilerle araştırma kuruluşları arasında ticari anlaşma olduğu için liderlerin önüne giden araştırma sonuçları gerçek sonuçlardır ama kamuoyuna açıklanan sonuçlar genelde gerçek değildir.
Araştırma şirketleri araştırmalarını siyasi bir parti için yaptığından kendi araştırmalarının sonuçları üzerinde hakimiyetlerini kaybederler.
“Genç Parti sadece kampanyayla yüzde 7 aldı”
* Tabloyu büyütmek için üzerine tıklayın.
Seçim dönemlerinde sıklıkla karşılaştığımız ve çevre, ses ve görüntü kirliliğine neden olan bayrak, flama, seçim şarkılarının seçmen üzerinde etkisi oluyor mu?
Türkiye'de seçim kampanyası konusunda en iyi örneklerden birisi Genç Parti'nin yapmış olduğu kampanyadır. Genç Parti'nin Star televizyonu ve Star gazetesi vardı. Bir de bolca reklamı ve mitingi vardı. Bunun dışında Türkiye çapında doğru düzgün örgütlenmemişti. O seçimde gördük ki, sadece kampanyayla yüzde 7 alınabiliyor.
Devamlı olarak düzenlenen mitinglerin de önemli bir etkisi vardı herhalde...
Mitinglerin etkisi vardı, liderin genç olmasının etkisi vardı. Pek çok neden sayılabilir ama sonuçta köklü bir siyasal parti örgütlenmesi, kurumsallaşma görmüyoruz. Kurumsallaşma olmadan aldığı oy bu.
Seçim zamanındaki şarkılar, bayraklar vs önemli. Her seçmen sonuçta oy vereceği zaman partilerin ne tür kampanyalar yaptığına bakıyor.
“Miting kalabalıklarına aldanmamak lazım”
Şu anki mitinglere baktığımızda parti liderlerinin yanı sıra cumhurbaşkanı da açılış veya miting adı altında her gün halka hitap ediyor. Seçmenin tercihlerini değiştirecek söylemler dikkatinizi çekiyor mu?
Miting üstünlüğü de kamuoyu araştırmalarındaki üstünlüğe benzer bir hal aldı. Miting alanları bizim toplama dediğimiz, o kentli olmayan insanlardan oluşan bir yığına ve kalabalığa dönüştü. Biz bunu cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesindeki mitinglerde de yaşadık. Mitingler bir gövde gösterisine dönmüş durumda ama miting kalabalığı da aldanılmaması gereken bir kalabalık.
Sosyal medyadan da görüyoruz. Bazı kamu görevlilerinin mitinge katılması hassasiyetle üzerinde durulan bir konu haline gelmiş. O kalabalıkların gerçekten o kentin siyasi görüşünü ne kadar yansıttığı tartışmalı.
Ama kuşkusuz liderlerde bandwagon etkisi o kadar çok yerleşmiş ki, miting üstünlüğüyle ve kalabalık üstünlüğüyle daha çok oyu kendilerine çekebileceklerini düşünüyorlar.
Ancak yapılan bilimsel araştırmalara göre, Türkiye'deki seçmenin yüzde 25'i stratejik oy verme davranışını benimsemiş durumda. Seçmenin stratejik oy verme davranışı, özellikle bu gibi kritik seçim dönemlerinde daha çok ön plana çıkıyor.
Bir de bizde başka bir seçmen davranış modeli daha vardır. “Bunlar çok iktidarda kaldı, biraz da başkaları gelsin” derler. Şu anki iktidarın en büyük çekincelerinden birisi sanırım bu. Bu nedenle iki koldan birden asılıyorlar.
“Kutuplaştırıcı dil artık tutmuyor”
Liderlerdeki agresif halin seçmen üzerinde nasıl etkisi oluyor?
Seçmiş oldukları kutuplaştırıcı dil stratejik bir tercih. “Eğer ben karşımdaki grubu ikiye ayırmayı başarırsam en azından yarısını kendi tarafıma çekme şansım var” diye düşünüyorlar. Tamamen ortadan siyah beyaz gibi ikiye bölmeye çalışıyorlar.
Bunun hayli riskli olduğunu söyleyebiliriz. Artık kimse AKP için yüzde 50 civarı oy beklemiyor.
Çok riskli. Bu stratejinin artık Türkiye'de tutmayacağını söyleyebiliriz. Artık insanlara yeni şeyler söylemek lazım. Kimse kutuplaşma ve çatışma istemiyor. Çünkü kutuplaştırıcı dil, aynı zamanda çatışmanın dilidir.
Bu seçimin hemen öncesinde uzlaştırıcı dilin hakim olduğu, yapıcı bir dilin hakim olduğu başka bir dönemin içindeydik. Seçim sathı mahalline girince birden bire bu dil değişti.
“HDP’nin baraj sorunu yok”
Bu noktada Demirtaş'ın üslubunu nasıl yorumlayabiliriz?
Demirtaş'ın üslubu son derece doğru ve yerinde. Araştırma şirketlerinin çalışmalarına baktığımda genel olarak gördüğüm, şu an HDP'nin bir baraj sorunu olmadığı.
HDP'nin barajı aşacak olması da karşı tarafı daha agresif hale getiriyor. Çünkü HDP'nin barajı aşması istenilen kutuplaşmanın gerçekleşmemiş olduğunu gösteriyor.
“CHP de HDP de kutuplaşmadan uzak duruyor”
Seçmenler destekledikleri partilerin seçim beyannamelerinden ne kadar etkileniyor? Seçim beyannameleri seçmen tercihleri üzerinde etkili oluyor mu? Bir de sadece beyannameler değil, açıklanan vaatler, projeler seçmene ne kadar ulaşıyor. Mesela son olarak CHP'nin Merkez Türkiye projesi ne kadar karşılık bulabiliyor?
Seçim beyannamelerine baktığımızda genelde 250-300 sayfalık metinler. Bunları normalde partinin kendi içinden gelen birinin bile tamamıyla bilmesi çok mümkün değil.
Ama seçim beyannameleri içinde öne çıkan neler var dediğimizde ilk defa CHP'nin halkın kendisine ve ekonomisine dokunan vaatleri öne çıkıyor. Bu vaatlerin ne kadar ses getireceğini de seçim sonrasında göreceğiz.
Ama ilk defa iktidar partisi kutuplaşmaya doğru çekmeye çalışırken CHP de HDP de bu ideolojik kutuplaşmadan uzak duruyor.
Ben bildirgeleri seçmenlerin okuduğunu düşünmüyorum. Lider konuşmalarında, mitinglerde, reklamlarda görüp okudukları bir kaç vaadin akılda kalacağı düşüncesindeyim.
Herhalde en fazla akılda kalan vaat de CHP'nin “Asgari ücret 1500 liraya yükseltilecek” ve “Emeklilere yılda iki kez birer maaş ikramiye verilecek” vaatleri.
Merkez Türkiye projesi ise bütün ülkelerin ihtiyacı olan bir yapılanma. Dikkat çekici bir öneri ama bence bu proje şu an halkın zihninde tam anlamıyla net değil. Asgari ücretin 1500 liraya çıkması, emekliye iki maaş ikramiye gibi somut vaatler daha çok karşılık buluyor.
“Barış isteği ve Demirtaş faktörü”
HDP'nin yükselmesinde neler etkili sizce?
HDP'nin yükselmesinin başlıca nedeni artık Türkiye'de insanların barış istemesi. İkincisi Demirtaş faktörünü gözardı ederek bir şey söylememiz çok zor; çünkü muhalefet dilini en iyi kullanan lider. İktidara yönelik olarak getirilen akılcı muhalefeti yapan parti şu an HDP.
Siyasal iktidarın da söyleminde bunu görebiliyoruz. Bundan önceki dönemde "CHP zihniyeti" diye başlayan cümleleri vardı. Bunlar azaldı. Şu anda HDP'ye yönelmiş durumdalar. Demek ki en fazla rahatsız oldukları muhalefeti şu anda HDP yürütüyor.
“AKP’li öğrenciler AKP’ye şüpheyle bakmaya başladı”
Son olarak, öğrencileriniz seçim sürecine nasıl bakıyor? Genç seçmenlerin davranışlarını gözlemleme fırsatınız oldu mu?
Öğrenciler arasında çok sayıda kararsız var. Bunlar dışında siyasal iktidarın uygulamaları nedeniyle AKP'ye oy verenlerin şimdi şüpheyle yaklaştığını söyleyebilirim.
Hiç ummayacağımız şekilde, CHP'ye oy vermesi beklenen gençler arasında bu seçimler için HDP'ye yönelenlerin sayısı da oldukça fazla. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" anlayışından hareketle AKP'nin önünü kesmek istiyorlar. (EKN)