Bizatihi Amerikan halkı gün geçtikçe artan oranda, muhalefet sergiliyor "Savaşçı Şahinler"ine. FBI yer yer şiddete başvurarak bu halk tepkisini bastırmaya çalışsa da, sokaklar dolu dizgin mukavemet gösteriyor.
Başbakan Gül'ün Ortadoğu ülkelerinden Davos'a oradan Strasbourg'a uzanan diplomatik girişimlerinin izlediği seyir ilginç bir hal aldı. M. Ali Birand'ın yazdıklarından anlaşıldığı üzere, Başbakan'ın vurgusu, "Savaşın kaçınılmazlığı, Türkiye'nin de doğal müttefiki Amerika'nın yanında yer alma zorunluluğu ve oluşacak zararların da Amerika tarafından karşılanacağı garantisinin alındığı" yönünde(29 Ocak 03. Posta). Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) üst yönetiminin savaşa bakışının, bizzat Başbakan'ın açıklamalarıyla olumsuz bir çerçeveye oturduğu anlaşılıyor.
Bugün Hürriyet gazetesine yansıyan bir haberden (29 Ocak 03.), AKP kurucu üyelerinden ve Sosyal İşler Başkanı Fatma Bostan Ünsal'ın, canlı kalkan olmak için Bağdat'a gideceğini öğreniyoruz. Fatma Hanim UK Society ile temasa geçip, Türkiye üzerinden Bağdat'a gidecek canlı kalkan gurubuna katılacağını açıklamış.
Fatma Bostan Ünsal, İstanbul Siyasal'daki öğrenciliği döneminde de İslami muhalif düşünceleri savunan, Beyazıt Meydanı'nın "Başörtüsüne Özgürlük" diyerek çınladığı 80'lerin ikinci yarısında tavizsiz duruşuyla iz bırakmış öğrenci önderlerindendir. Almış olduğu son bireysel kararıyla da parti politikalarının aksine bir umudu filizlendirmiştir. Muhalif geleneğin imbiğinden süzülüp gelen bu kadın, AKP'nin karar alma mekanizmalarının "diplomatik diline" berrak bir haykırışla karşı dururken aynı zamanda anlaşılmaz bir biçimde olası saldırıya karşı kayıtsızlığı gözden kaçmayan parti tabanına "cesur olun" mesajını vermiştir.
Genelde İslami kesim özelde ise AKP tabanı derin bir sessizliği yaşıyor şu günlerde. İslami kesimin parti ötesi gruplarının sokaklardaki, salonlardaki savaş karşıtlığı refleksi "o mahallenin" inisiyatifini gereğince yansıtmıyor.Ne olması gereken ne de beklenen bu değil.
"Nasıl olsa iktidarda bizimkiler var, onları zor durumda bırakacak sokak gürültülerinden uzak duralım. Amerika'ya karşı durmakta bizim yapabileceğimiz bir iş değil. Hele ülkenin ekonomisi bir düzlüğe çıksın ondan sonrası kolay!" yargısı ortalama AKP'li seçmenin her ne kadar dillendirmese de zihinsel arka planında "vicdan rahatlatıcı argümanlar" olarak yer buluyor.
Çağdaş demokrasilerde iktidarları denetleyen, yönlendiren bir anlamda hizaya getiren esas unsurun sokakların sesi olduğu bilinci söz konusu kitlenin beyin kıvrımlarına kazınmalıdır. "Nasıl olsa bizimkiler.." yaklaşımı pragmatiktir, adil olmaktan uzaktır ve uzun vadede vebal yükleyicidir.
Irak üzerine yağacak her bomba, toprağa düşecek her cansız beden, sakat kalacak her insan evsiz, barksız, aç, ilaçsız bir dramı yasayacak her can, parayla tazmin edilemeyecek "vicdan kanamalarına" yol açacaktır. Ve bu vebal ölünceye kadar, maslahata binaen sessiz kalanlarla yaşayacaktır. (BB/NK)