Osman Durmuş, Recep Akdağ, Eyüp Gümüş.
Üçü de tıp doktoru, profesör.
İlk ikisi Sağlık Bakanlığı yaptı; 29 Mayıs 1999’da göreve gelen Osman Durmuş 19 Kasım 2002’de Recep Akdağ’a devretti. Yani halef selef.
Eyüp Gümüş de 2014 Mayıs’tan bu yana Sağlık Bakanlığı müsteşarı.
Üçünün de öz geçmişlerinde ortak bir yan var. Her üçü de Türk Tabipleri Birliği/tabip odası seçimlerinde aday olmuşlar. Tahmin edeceğiniz gibi aday olurken hekimler için kimi olumlu taleplerin sahibi olduklarını, olacaklarını söylemişler. Sonra?
Sonra seçimlerde oy kullananlar başkalarını seçmiş, onlar tabipler birliği/tabip odası yönetimlerinde yer alamamışlar. Ama ne olmuş?
Hemen ardından, çok kısa süre sonra yapılan genel seçimlerde –ikisi- milletvekili adayı olup seçilmiş, daha ötesi Sağlık Bakanı olmuşlar. Öyle az buz değil Sağlık Bakanı! Öyle 3-5 ay da değil, Osman Durmuş 3.5 yıl, Recep Akdağ 11 yıl 2 ay görevde kalmış.
Hekimler, sağlık çalışanları adına süper değil mi?
Bakalım “süper” mi?
Nereden bakalım? Son örnekten, yani halen görevde olan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş’ten.
Gümüş 2014 yılında 27 Nisan’da yapılan İstanbul Tabip Odası seçimlerinde yönetim kurulu Başkan adayı olmuş. Aday olduğu grubun adı Hekimlikte Özlük ve Onur Platformu. Müsteşar (o tarihte değil!) hekimlerin çok sorunları olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Son yıllarda kaybolan hekimlik onur ve itibarının iadesini sağlayacağız”.
Seçime aday olan grupların Başkan adaylarının seçim öncesi görüşlerine yer verilen röportajda (yönetimdeki “kötü” gruba dair söylediklerini çıkartıp satır başlarıyla verelim) şöyle demiş Eyüp Gümüş:
“*Hekimlerin tıp fakültesi, eğitim ve araştırma hastaneleri, özel sektörde çok sorunu var ve bunları çözemiyor.
*Biz hiçbir grubun üyesi ya da uzantısı değiliz. Siyaset üstüyüz ve hekim siyaseti yapmak istiyoruz. *Eylem planlarımız arasında hekimlerin maaş ve emeklilik haklarının iyileştirilmesi var.
*Emekli hekim hayatını idame ettirebilmek için çalışmak zorunda kalmasın.
*Döner sermaye adaletsizliğinin giderilmesi için çalışacağız.
*Son yıllarda kaybolan hekimlik onur ve itibarının iadesini sağlayacağız.
*Hekimlik meslek ve hizmetinin siyasi popülizm yapılmasına asla izin vermeyeceğiz.
*Asistan hekim köle değil. Nöbet ertesi izin hakları.
*Hekime şiddeti tetikleyen tüm unsurlar ile mücadele edeceğiz.”
Saptama ve iddia önemli, tekrar yer verelim: Son yıllarda kaybolan hekimlik onur ve itibarının iadesini sağlayacağız.
Mevcut Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun 24 Ocak 2013’ten bu yana görevde olduğu düşünülürse “son yıllarda” ile kastedilen dönemin daha uzun olduğunu, Recep Akdağ dönemini mutlaka, (sanmıyorum ama hadi uzatalım) olsa olsa Osman Durmuş dönemini içerdiği söylenebilir.
Üzücü. Türk Tabipleri Birliği’ne aday olan ama seçilemeyenler hemen akabinde Sağlık Bakanı oluyor ve hekimlik onur ve itibarı kayboluyor.
Akla gelebilir: Bunun sebebi Türk Tabipleri Birliği yönetiminde bulunanlar olmasın? Uyguladıkları güçlü politikalarla Hükümetlere, Sağlık Bakanlarına rağmen hekimlerin onur ve itibarını azaltamazlar mı?! Belki, ama bu iddiayı da Eyüp Gümüş çürütüyor, çünkü Türk Tabipleri Birliği’nde/tabip odasında halen yönetimde olan gruba yapılan eleştirilerden en önde geleni marjinal oluşları. Şöyle diyor: “Halen odayı yöneten ve yine yönetmeye talip olanlar marjinal bir grup.” Marjinal bir grubun kahir ekseriyete rağmen yapabilmesi? Hani bir büyük sermaye grubu olsa... Ama bu marjinal grup daha çok emekçi karakterli, ekmek parası/mesleki uğraşın ötesinde o basın açıklamasından ötekine, filanca insan haklarına yönelik ihlâlden öbürüne, Gezi’de saldırıya uğrayanların gaz altında tedavisine sokaklarda koşturuyorlar, ideolojik bir söyleme sahipler, böyle biliniyor.
İnsanın aklına gelmiyor değil. Acaba hekimler bizi seçmiyor diye hekimlere kızıp da hekimler ve bütün sağlık çalışanları aleyhine çalışıyor olabilirler mi? Sanmam, düşük ihtimal.
Bakın Eyüp Gümüş’ün yer aldığı grubun seçim broşüründe neler var, birkaç örnek:
-hekime yakışır özlük hakkı: hekimlik mesleğine yakışır emeklilik hayatı, yaşanabilir seviyeye ulaşmış emekli maaşı
-döner sermaye adaletsizliğine son
-asistan hekim köle değildir
-patron vicdanına bırakılmayan özel hastane hekimliği
-aile hekimleri sahipsiz değildir: dolgu vazifesi yüklenmelerinin karşısında durulacak, kamu hastaneleri acilinde aile hekimleri nöbeti kabul edilemez
-acil servislerde acil ile ilgisi olmayan branş hekim nöbetleri kaldırılacak
-zorunlu değil gönüllü hizmet…
Şimdi… Bu talepler tabip odası yöneticisi olarak yerine getirilebilir mi? Mücadelesi verilir, yeter ki “karşınızda” bu sorunları çözmeye aday bir muhatap olsun.
Önceki Sağlık Bakanlarını “geçmişe mazi derler” diye tarihteki yerlerine bırakalım.
Bugüne gelelim. Bir yıla yaklaşan bir Müsteşarlık dönemi, icra makamı. Henüz, bir yılda hekimler pek bir şey hissetmese de; benim anladığım Türk Tabipleri Birliği/tabip odalarının marjinal yöneticileri engel olmazsa bu “iş” tamam, eli kulağında.
Tahminim 14 Mart (2015) tarihini bekliyorlar. 13 Mart’ta tabip odaları ve sağlık örgütleri talepleri için “g(ö)rev” yapacakken denk gelecek gibi. Acaba meslek örgütleri, sendikalar, dernekler duydular özlük haklarının iyileştirileceğini de.. Şimdi de marjinal bir gruba kızıp kahir ekseriyetin özlük haklarını iyileştirmezler mi acaba?
Yazıyı ciddi bitirelim.
Özlük hakları bütün emekçilerin, sağlık çalışanlarının, hekimlerin kötü.
Ülke seçimlere gidiyor, sonra değil şimdi g(ö)rev zamanı! (EB/HK)