Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin 2014 İlerleme Raporu'nu yayınladı.
81 sayfalık raporda Türkiye-AB İlişkileri, Demokrasi ve Hukukun Egemenliği, İnsan Hakları ve Azınlıklaın Korunması, Bölgesel meseleler ve Uluslararası Yükümlülükler ile AB üyeliği için gerekli taahhütlerin yeterliliği gibi başlıklar yer aldı.
Rapordan satırbaşları şöyle:
Kürt meselesi
Türkiye Parlamentosu’nun Kürt meselesinin çözümüne ilişkin yasayı siyasi partilerin geniş desteğiyle kabul ettiğinin belirtildiği raporda, yasanın çözüm sürecinin ve barış görüşmelerinin temelini güçlendirdiği ve Türkiye’de istikrar ve insan haklarının korunmasına olumlu bir katkı sunduğu söylendi.
"Kürt meselesinin çözümünü hedefleyen süreç devam etti. Çözüm için seçenekler genişçe ve özgürce tartışıldı. Martta yapılan değişiklikler ile mahalli ve genel seçimlerde Türkçe dışındaki dillerde siyasi propaganda yapılabilmesini mümkün hale getirdi. Yüzde 3 barajını aşan partilere kamu yardımı sağlandı. Anadilde özel eğitime müsade edildi. Kürtçe harfler X, Q, W’nun kullanımına ilişkin cezai yaptırımlar kaldırıldı. (…)Kürtlerin Newroz kutlamaları barışçıl bir şekilde gerçekleşti. Kürtçe konuşmalara karşılık bir müdahale yapılmadı, bu da Kürt dilinin kamusal alanda kullanımının normalleşmekte olduğunu gösteriyor”.
Raporda arada sırada yaşanan gerginliklere rağmen genel olarak çözüm sürecinin devam ettiği söylenirken, koruculuk sisteminin ortadan kaldırılması yönünde bir gelişme olmadığı; 1990’larda ve yakın tarihte yaşanan cinayetlerde hesapverilebilirliğin sağlanması için yasal değişikliklere ihtiyaç olduğu belirtildi.
Anayasa
Yeni anayasa çalışmalarında özel hakların korunması, askeri adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik bir gelişme olmadığı belirtilirken “Genel olarak anayasal reform süreci askıya alındı. Yine de yeni anayasa, Türkiye’de demokrasinin ilerlemesi, güç ayrımı ve özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun egemenkiği ile insan haklarına saygı gibi dengelerin teminatı olacaktır. Gelecek çalışmalar demokratik ve katılımcı süreçler üzerine yoğunlaşmalıdır” ifadelerine yer verildi.
İfade özgürlüğü
Türkiye’nin gazetecileri en çok hapseden ülkeler arasındaki konumunu koruduğunun belirtildiği raporda politikacıların ve devlet yetkililerinin gazetecilere karşı gözdağı verici açıklamalar yapması ve dava/hukuki soruşturmalar açması, medya sektörünün sahiplik yapısıyla birleşince, gazetecilerde otosansüre yol açtığı ifade edildi. Kürt meselesi üzerine yazan gazeteciler, yazarkari avukatlar, akademisyenler ve öğrencilere yönelik davaların devam ettiği de hatırlatıldı.
İnternet sitelerine yönelik kapatma sayısının ve sürelerinin orantısız olduğu ifade edilirken, “Ağustos itibarıyla erişime kapalı 50 bin web sitesi var ve bunların sadece 6 bini hakkında mahkeme kararı var” denildi.
Seçimler
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmede, seçimlerin özgür bir ortamda gerçekleştiği ancak Erdoğan’ın başbakanlık sıfatının ve medyanın desteğiyle dğer adaylara göre “aşikar bir şekilde avantajlı” olduğu, devlet kaynaklarının ve medyanın Erdoğan çıkarına kullanıldığına dair endişeler olduğu ifade edildi. Kampanya finansmanı, şeffaflık gibi konularda iyileşmelere ihtiyaç olduğu söylenirken, siyasette kadın temsiliyetinin düşük seviyelerde kaldığı da belirtildi.
Yolsuzluk soruşturması
17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili değerlendirmede hükümetin yolsuzluk iddialarına karşın hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığına müdahaleye varan cevabının endişe yarattığı söylenirken, önemli yasaların kimseye danışılmadan onaylanmaya devam edildiği ifade edildi.
Raporda, dört bakanın dokunulmazlığının kaldırılması için yapılan resmi başvurunun “kayda değer bir şekilde geciktiği”, yolsuzluk iddialarına hükümetin “paralel yapı’nın darbe girişimi” iddialarıyla karşılık verdiği ve kayda değer sayıda yeniden görevlendirme ve tutuklama yapıldığı söylenirken,, raporda “Bu karşılığın bir parçası olarak Hakimler ve Yüksek Savcılar Kurulu (HSYK) ile interneti de kapsayan önemli bir yasa, kimseye danışılmadan ve aceleyle hazırlandı ve onaylandı” ifadelerine yer verildi. HSYK yasasının yargının bağımsızlığı ve güçler ayrılığı konusunda özellikle endişe yarattığı vurgulandı.
Sivil toplum
Türkiye’de insan hakları için mücadele eden sivil toplum hareketinin büyümekte olduğu söylenirken “Hükümet- ve parlamento- sivil toplum ilişkilerinin sistematik ve sürekli danışma mekanizmaları aracılığıyla güçlendirilmesi gerek.” Ifadeleri kullanıldı.
Kadın
Mart 2012’de Kadına Şiddetin Önlenmesi ve Ailenin Korunması Kanunu’nun çıktığını ancak kanunun pratiği ve caydırıcılığına yönelik eleştiriler olduğu belirtilirken, kadın sığınmaevi sayısının belediye kanunaun göre belirlenenin altında olduğu ve bunu denetleyecek bir mekanizma bulunmadığı belirtildi.
Erkek şiddeti, namus bahanesiyle işlenen cinayetler ve zorla ve erken yaşta evlendirmelerin hala bir sorun olduğu ifade edildiği raporda, kadınların koruma tedbir kararı altındayken öldürüldüğü, gözaltında taciz vakalarının yaşandığı, “rıza, ağır tahrik” gibi gerekçelerin ceza indirimiyle sonuçlandığına dair bildirimler olduğu da söylendi.
LGBTİ
LGBTİ Onur Yürüyüşleri’nin büyük şehirlerde müdahalesiz ve örgütlenme özgürlüğüne saygılı bir şekilde gerçekleştirildiği söylendi.
LGBTİ bireylerin temel haklarına yönelik ilerlemeye ihtiyaç olduğu ifade edilirken, dört trans bireyin nefret cinayetlerinde öldürüldüğü, zanlıların “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimlerinden faydalandığı; cinsel yönelim temelli ayrımcılığın devam ettiği vurgulandı.
LGBTİ bireylerin yerel seçimlere girmesi ve yerel yönetimlerde yer alamaya başlamasından da bahsedilen raporda, cinsel yöneliminden dolayı insanların işlerinden olduğu ifade edildi. “Eşcinsel olduğu için polislikten ihraç edilen Osman’ın mesleğe iade davasına değinildi. (ÇT)
Raporun İngilizce tam metni için tıklayın.