Sezgin Tüzün'ün bianet'te 8 Ağustos'ta yazdığı "Sandığa Giderken Zihin Açıcı Bazı Seçim Bilgileri" başlıklı yazısında yaptığı değerlendirmeyi kesin olmayan seçim sonuçlarıyla yapmasını istedik.
Tüzün yazısında "katılımın yüzde 70 olması durumda" diyerek bir değerlenderme yapmıştı: "AKP kayıtlı seçmenlerin yüzde 36,5’i tarafından desteklenirken toplam geçerli oylar, kayıtlı seçmenlerin yüzde 70’i tarafından verilmiş olsaydı, AKP’nin oy oranı yüzde 52,1’e yükselecekti."
Bu söyleşi yapıldığı sıralarda katılım oranı yüzde 74.3 (geçersiz oylar düşündügünde yüzde 72,5) Erdoğan'ın yüzdesi ise 51.9'du. Bu sonuçlar Sezgin Tüzün'ün seçim öncesi yaptığı analizi haklı çıkarttı.
Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selahattin Demirtaş’tan başlayalım 30 Mart Yerel Seçimleri’nde üç oy pusulası vardı. HDP-BDP bloku olarak bakıldığında en düşük yüzde İl Genel Meclisi seçiminde almışlardı: Yüzde 4,5. En yüksek ise Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeydi; bu da yüzde 6,5 idi. Bu rakamlar aldıkları oyların kayıtlı seçmen sayısına oranları. Yine kayıtlı seçmen sayısına oranla bakıldığında şu an 3 milyon 679 bin 597 oy yüzde 6,5'ı biraz geçiyor. Buradan şunu söyleyebiliriz. Demirtaş bu seçimde adayı olduğu blokun bir önceki seçimde aldığı en iyi oy oranını korumuş hatta bir miktar geçmiş durumda.
Recep Tayyip Erdoğan’a baktığımızda; yine kayıtlı seçmen sayısına oranlı değerlendirmede şunu görüyoruz. Aldığı 19 milyon 660 bin 543 oy yüzde 36,5 ile yüzde 37 arasında bir yerlerde. Bu da AKP’nin 30 mart’ta en düşük oy oranını aldığı İl Genel meclisi seçimindeki oranına denk düşüyor. AKP’nin en yüksek oranı Belediye Başkanlığı Seçimlerinde yakaladığı yüzde 39 idi. Özetle Erdoğan partisinin oy oranının alt sınırını koruyabildi.
Çatı adayı için özetle söylenebilecek şu Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek veren partilerin 30 Mart’ta toplam aldıkları oy oranından kayıp yüzde 14,5.
30 Mart sonuçlarından farklı tek sonuç bu. Bu da muhalefetin başarısızlığını gösteriyor. Yani seçimi Erdoğan kazanmadı, muhalefet kaybetti denilebilir. Seçimin başarılısı ve başarısızı aranacaksa: Demirtaş en iyi oy oranını koruyarak başarılı oldu, Çatı partileri büyük bir oy oranı kaybederek başarısız oldular denebilir. Ancak önümüzde genel seçimler var Demirtaş ve HDP için yüzde 10 seçim barajı meselesini aşacak bir yükselme olamadığını da görüyoruz.
Bu hesaplardan katılım oranının önemli olduğu ortaya çıkıyor. Yüzde 14’lük kayıp katılım düşük olmasıyla mı bağlantılı?
Sandıkların yüzde 98,6’sı açıldı. Katılım oranı yüzde 72,3 olduğu söyleniyor. Geçersiz oy oranı ise 1,8. Yani karşımıza 70,5 gibi bir oran çıkıyor.
30 Mart il genel ve büyükşehir belediye meclisi seçimlerinde kabaca kayıtlı her 100 seçmenden 89,5’i oy kullandı ve oy kullananların 4,5’inin oyu ise çeşitli nedenlerle geçersiz sayılmıştı. Yani yüzde 85 gibi bir oran vardı.
Erdoğan’ın 30 Mart’taki en düşük oy oranını korumuş olması bunu gösteriyor zaten. Burada Erdoğan’ın kutuplaştırma politikasıyla kendi seçmenini sandık başına toplamayı başardığını görüyoruz.
Seçime iki üç gün kalana kadar yayınlanan kamuoyu araştırmalarında katılımın yüzde 90’lara ulaşacağı, seçmenin oy vermeye gideceği söyleniyordu. Bu araştırmacılar yanıldılar mı; yoksa başka bir hesap mı vardı?
Katılımın bu seçimlerde çok etkili olacağı belliydi. Katılım oranını yüksek gösteren ve Erdoğan’ın yüzde 50’yi 5 ila 7 puanla rahatça geçtiğini gösteren sonuçlar muhalif seçmende sandığa gitse de bir şeyin değişmeyeceği algısı yaratmış olabilir. Öyle ya da böyle seçim sonuçlarını etkileyecek açıklamalardı bunlar. Bu araştırmaları yapan ve katılım oranını yüksek gösterenlerin vermesi gereken yanıtlar var. (ST/HK)
* Sezgin Pancar - Ankara / AA