30 Mart 2014 Pazar günü, 30 Büyükşehir’de yaklaşık 40 milyon 703 bin 545 kayıtlı seçmenin 143 bin 438 sandıkta oy kullandığı, yerel yönetimler için belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçimleri yapıldı.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçim sonuçlarını liste olarak ve sandık bazlı kullanılan oy dağılımları biçiminde sitesinde açıkladı. YSK bu açıklamayı yaparken sandık verileriyle ilgilenenler için bir de not yayınladı. Not şöyle;
* Bu siteden indirilen dosya, resmi sonuçlar vermemektedir.
* Seçim günü, kullanıcının sandık seçim sonuçlarını bilgisayarına kaydetmesi sonrasında kaydedilen verilerden kullanıcı sorumlu olacaktır.
* SSPS ile elde edilen sandık seçim sonuçları, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen süre bitimine kadar siyasi partiler tarafından teşkilatlarına ve şahıslara gönderilemez ve kamuoyuna açıklanamaz.
Bu not, iki nedenle YSK sitesinde yer alıyor olabilir.
Birincisi; Türkiye geneli açısından hala nihai (1 Haziran’da yapılacak yenileme seçimleri nedeniyle) seçim sonuçlarının ortaya çıkmadığını ve dolayısıyla yayınlanan sonuçlardan hareketle Türkiye geneli için resmi seçim sonucu açıklamanın yanlış olacağını belirtmek ve siyasi partileri uyarmak için.
İkincisi ise; kesinleşen seçim sonuçlarının YSK tarafından ilanından önce konmuş ve kaldırılması sehven unutulmuş bir uyarı notu olması nedeniyle.
Bizim sorunumuz YSK tarafından yayınlanmış sandık bazlı verilerden hareketle Türkiye geneli alternatif seçim sonuçları açıklamak ve o sonuçları tartışma materyali yapmak değil. Tam tersine sonuçlanmış seçimler için; seçilenlere mazbataları verilmiş, sandık bilgileri YSK tarafından ilan edilmiş belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin oy kullanma düzeyleri konusundaki dağılımlara dikkati çekme yoluyla (bir kaza kırımı yapar gibi) seçim kırımı yapma yolunu açıp, Türkiye’de seçimli demokrasinin gelişmesine katkı sağlamak.
30 Büyükşehir’de 143 bin 438 sandıkta kayıtlı 40 milyon 703 bin 545 seçmenin acaba ne kadarı oy kullanmak için 30 Mart 2014 Pazar günü sandık başına gitti?
YSK bu oranı Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için yüzde 89,48 olarak veriyor. Yüksek bir oran. Ama bu arada (kayıtlı seçmenlerin yüzde 3,75’inin), seçime katılanların yüzde 4,19’unun oylarının geçersiz oluşu da, çok yüksek bir geçersizlik oranı olarak göze batıyor. Ortada iki yüksek oran var; biri yüksek katılım, diğeri de yüksek oy iptal düzeyi ya da hatalı oy kullanma oranı.
Demokrasilerde yüzde 90’lara ulaşan seçime katılma düzeyinden söz etmek çoğu zaman olanaklı değil. Çünkü demokratik seçimler özgür katılımlı seçimler olup, seçmek / oy vermek gibi, seçmemenin / oy kullanmamanın da bir alternatif olduğu, kendini ifade etme biçimi olarak kabul edildiği seçimlerdir (örneğin; 12 Eylül sonrası cunta yönetimi Türkiye’de seçimlere katılma zorunluluğu getirerek derdinin demokrasi olmadığını rahatlıkla ilan edebilmişti). Ve ayrıca demokrasilerde yönetenler, oyunu aldıkları seçmenlere değil tüm seçmenlere eşit uzaklıkta durmak ve yönetilenlere karşı eşit / adil olmak konumundadır. Bir de demokrasilerde seçimler, seçenlerin en az hata ile oy kullanabilecekleri bir biçim ve yapıda tasarlanmak durumundadır. Eğer bir seçimde geçersiz oy oranı yükseliyorsa, bunun nedenlerinin aranması, ortaya çıkan sonuçların ayrıntılı analiz edilmesi -en azından kuramsal- bir kaçınılmazlıktır.
Eminim Türkiye’de de YSK oy vermek için sandık başına giden her 100 seçmenden 4’ünün oyunun geçersiz sayılmasının nedenleri üzerine ya gerekli çalışmalara başlamıştır ya da çalışmaları başlatmak üzeredir. Ayrıca bu yazının amaçlarından biri de, YSK’ya yapmakta olduğu ya da yapmayı planladığı inceleme ve çalışmalar için yardımcı olabilmek, bazı noktalara dikkat çekmek.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde sandıkların yüzde 19,19’unda, yani 27 bin 530 sandıkta, o sandıklara kayıtlı seçmenlerin yüzde 95 ve daha fazlası 30 Mart 2014 seçimlerinde oy kullanmış. Büyükşehirlerde ortalama sandık büyüklüğü, sandık başına 284 kayıtlı seçmene işaret ettiğine göre bir sandıkta en fazla 14 seçmen oy kullanmayabilir. Bu mümkün. Ama sandıkların yüzde 4,69’unu oluşturan 6 bin 730 sandıkta en fazla 2 kişinin oy kullanmamış olması gerekiyor ki, bu nokta insanı az da olsa kuşkuya düşürüyor.
Evet kabaca her 100 sandıktan 5’inde, seçmenlerin seçime katılma düzeyi yüzde 99 ve üzerinde bir oranla gerçekleşmiş. Yani 284 kayıtlı seçmenden sadece 2’si, söz konusu sandıklarda oy kullanmaya gitmemiş. Peki, bunun daha da üzeri olabilir mi? Sonuçlar olduğunu söylüyor. Şöyle ki, 4.311 sandıkta (toplam sandıkların yüzde 3’ü) toplam kayıtlı seçmenlerin tamamı oy kullanmış ve hatta bunların yarısında da kayıtlı seçmenler BİR’den FAZLA oy kullanmış. Ya da kimi sandıklara bilinmedik bir biçimde oylar eklenmiş.
Kayıtlı seçmen sayısından daha fazla sayıda seçmenin oy kullandığı veya kayıtlı seçmen sayısından fazla oy çıkan sandıklarda artık oylar, sandıktan rasgele çekilip iptal edilmiş olmalı. Çünkü hiçbir sandıkta kayıtlı seçmen sayısından fazla geçerli oy yok. Fakat insanın aklına bir şey takılıyor. Diyelim ki artık oylar sandığa X partisi için atıldı, fakat sandıktan rasgele çekim sonucu Y veya Q partilerinin oyları iptal edildi. Bu durumda X partisi, hem kendi oyunu arttırdığı hem de rakip partinin oyunu azalttığı için çift katlı avantaj elde etmiş oluyor. Eğer hem fazladan atılan oylar hem de iptal edilen oylar X partisinin olursa, bundan hiçbir parti zarar görmeyebilir. Ama her durumda, bir sandıkta kayıtlı seçmen sayısından fazla oy kullanılmışsa bu, seçimler açısından hile ve / ya da kuşku kaynağı olacaktır.
30 Mart seçimlerinde eğer her 100 sandıktan 5’inde rastlanan kuşkuya kaynaklık edecek durum, yani yüzde 99 ve üzeri oranlı seçime katılım kuşku ve sorunu, Aydın / Balıkesir / Manisa / Mardin ve Şanlıurfa Büyükşehirlerinde çok daha dikkat çekici hale geliyor. Aydın’da sandıkların yüzde 10’unda, Balıkesir’de yüzde 13’ünde, Manisa’da yüzde 15,5’inde, Mardin’de yüzde 11,7’sinde ve Şanlıurfa’da da yüzde 13,8’inde kayıtlı seçmenlerin oy kullanma oranı yüzde 99’un ve hatta yüzde 100’ün üzerinde.
Aydın’da Büyükşehir Belediye Başkanlığını Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Balıkesir’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Manisa’da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Mardin’de Bağımsız -Barış ve Demokrasi Partisi (BDP - Ahmet Türk)-, Şanlıurfa’da AKP kazanıyor. Dolayısıyla olay, mecliste milletvekili olan dört partinin ayrı ayrı belediye başkanlığı kazandığı 5 Büyükşehir’de (rekabet kaynaklı) diğer Büyükşehirlere oranla daha da bir yoğunluk kazanmış görünüyor.
Acaba bu olgu,
* seçmenlerin partilerine sonuna değin sahip çıkıp tümünün sandık başına koşmalarından ve sehven bazı hataların oluşmasından mı,
* yoksa sürece -hile amacıyla- müdahale edilmesinden mi,
kaynaklanıyor? Bunun yanıtını ben bilemiyorum ama, öne çıkarmak istediğim nokta, konunun üzerinde çalışılıp araştırılması ve seçimlerin sağlığı açısından bu konunun göz ardı edilemeyecek önemde oluşudur.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sürecinde ortaya çıkan seçime katılım düzeyi problemi, tek zarfla oyların kullanıldığı 3 ayrı seçimin her birinde farklı oranlarla gerçekleşiyor. Bu da, bazı seçmenlerin kendilerine verilen 3 oy pusulasının her üçünü de aynı zarfa koyup sandığa atmadığı gibi bir düşünceye itiyor insanı. Demek ki bazı seçmenler, EVET mührünü basarak ya da basmadan her üç oy pusulasını aynı zarfa koyarak sandığa atmak yerine, oy vermek istemediği seçimin oy pusulasını cebine koyarak diğer seçimler için oy kullanmayı tercih etmiş.
Siyaset bilimciler, 30 Mart 2014 seçimlerini analiz ederken Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin yüzde 62,9’unun, ilçe Belediye Başkanlığı seçimlerinde yüzde 61,1’inin ve ilçe Belediye Meclisi seçimlerinde yüzde 61,2’sinin oy kullandığı sandıklarda yüzde 90’ın üzerinde katılım olduğunu ve bunun önemli oranda yüksek bir katılımı düzeyi oluşturmasını ayrıntılarıyla irdeleyeceklerdir.
Acaba bu katılım, yaratılan kutuplaşmanın bir yansıması mı yoksa ardında -şimdilik bilinmeyen- bir başka nedeni mi var? Ya da, Büyükşehirlerdeki seçim sandıklarının önemli kısmına, bilinmeyen bir biçimde, kimi oylar eklendi de onun için mi yüksek katılımlı seçimlerin sonucu bazı sandıklarda gerçeğinden daha da yüksek olarak -hem de istenmeyecek / foyaları açığa çıkaracak biçimde- gerçekleşti?
Eğer bu olgu -belirli sandıklarda olağan üstü yüksek katılım- yaratılan kutuplaşmadan kaynaklanıyorsa, o zaman o noktanın üzerinde durup derince düşünmek gerek. Bu kutuplaşma toplumu nereye götürür(?), diye.
Eğer ortaya çıkan bu -belirli sandıklarda olağan üstü yüksek katılım-, kutuplaşma dışı -hile ile ya da hilesiz- farklı etkilere dayalı olarak gerçekleşiyorsa, bu durumda olayın olumlu ve olumsuz yönleri birçok çalışmaya konu oluşturabilir.
30 Mart 2014 seçimlerinin sandık bazlı oy dağılımları üzerinde çalışılacak, kabaca seçim kırımı yapmak için -kaza kırımı yapar gibi- üzerinde düşünülecek, irdelenecek çok yön var. Olay sadece siyasi değil, sosyolojik / psikolojik / tarihi / hukuki / yönetsel / iletişimsel ve benzeri birçok alanı ilgilendiren bir olay.
Bakalım konu üzerinde çalıştıkça ortaya neler çıkacak?