İzmir’de 2009 yerel yönetim belediye başkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 1 Büyükşehir, 28 de ilçe belediye başkanlığı kazanırken, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Bayındır, Demokrat Parti (DP) de Tire ilçelerinde olmak üzere 1’er belediye başkanlığı kazandılar.
2007 genel milletvekili seçimlerinde İzmir Büyükşehir ve ilçe belediye sınırları içerisinde AKP 11, MHP de 1 ilçede olmak üzere toplam 12 ilçede birinci parti konumundayken, 2009 yerel yönetim seçimlerinde CHP bu ilçelerin 10’unda belediye başkanlığını kazandı. CHP söz konusu 10 ilçenin 5’inde (Bornova, Buca, Gaziemir, Torbalı ve Ödemiş ilçelerinde) (+) aday etkisiyle, 2’sinde rekabetçi bir ortamda (Kemalpaşa ve Bergama ilçelerinde) yarışmayla, diğer 3 ilçede ise rekabetsiz bir ortamda (Bayraklı, Karabağlar, Menemen ilçelerinde) rakip adayın negatif etkisiyle belediye başkanlıklarını kazanmış oldu. Buna karşılık 2007 milletvekili seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) birinci parti olduğu Bayındır’da AKP, AKP’nin birinci parti olduğu Tire’de de DP belediye başkanlıklarını kazandı. Dolayısıyla 2009 İzmir yerel yönetim seçimlerinde ilçe belediye başkanlıkları yerel etmenlere dayalı, partiler arası yarışla kazanılan bir yönetim konumu özelliğiyle öne çıktı.
Bu olgunun doğal sonucu olarak da belediye başkanlığı yarışlarının ilk iki partisi arasındaki oy oran farkları; 15 ilçede 10 puanın altında gerçekleşirken, 8 ilçede 10-20 puan arasında, diğer 8 ilçede de 20 puanın üstünde oluştu.
2009 – 2011’dan hareketle 2014 Seçimlerine bakış
2009 yerel yönetim seçimlerinde belediye başkanlığı ve il genel meclisi seçim sonuçları ilçe ayrımında irdelendiğinde öne çıkan (birinci) parti açısından sadece 4 ilçede (Bayındır, Kınık, Kiraz, Tire ilçelerinde) farklılaşma ortaya çıktı. Oysa 2009 seçimlerinde belediye ve ilçe sınırlarının birbirine eşit olmaması ve il genel meclisi seçimlerinde kırsal kesimin kapsama dahil bulunması nedeniyle ortaya daha büyük farklılıkların çıkması da beklenebilirdi.
2009 il genel meclisi ve 2011 genel milletvekili seçim sonuçları karşılaştırıldığında, bu kez, seçimin aynı sınırlar içerisinde yapılıyor olması nedeniyle, seçimi birinci bitiren partiler arasında çok sayıda değişiklik olmayabilirdi. Fakat seçimlerden birisinin yerel, diğerinin de genel yönetim seçimleri olması, ilçelerde birinci olan partilerin değişme sıklığını artıran bir faktör olacağı da unutulmamalı. Bunun sonucu 30 ilçenin 11’inde il genel meclisi ve genel milletvekili seçimi birincisi partilerin değiştiği gözleniyor ve bu değişim 10 ilçede AKP, 1 ilçede ise CHP lehine gerçekleşiyor. Bir başka deyişle, 2009 – 2011 seçimlerinin karşılaştırması İzmir seçmeninin, genel yönetim bağlamında AKP’yi, yerel yönetim açısından ise CHP’yi diğerine kıyasla öne çıkarmış görünüyor.
2011 seçimlerinden 2014 seçimlerine bakışta görünen, yerel yönetim seçimlerinde İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde sadece CHP ile AKP’nin yarışacağı. Bu yarışta CHP 19 ilçe 1 Büyükşehir belediye başkanlık seçiminde birinci, 11 ilçede de ikinci parti olarak yarışacak. Rakip parti AKP ise, 11 ilçede birinci ve 19 ilçeyle 1 Büyükşehir’de ikinci parti olarak İzmir belediye başkanlığı seçimlerine katılacak. Ancak burada dikkatlerden kaçmaması gereken bir başka nokta daha var ki, o da, iki partili sistem yaklaşımının İzmir’de giderek yaygınlaştığının ve yerleştiğinin bu verilerle bir kez daha pekişiyor olması.
İzmir’de 2009 yerel yönetim seçimlerinde, Büyükşehir ve 15 ilçe belediyesi olmak üzere toplam 16 belediye başkanlığı seçiminde, seçimi kazanan parti ile ikinci arasındaki oransal oy farkı 10 puanın altında. Bu olgu, İzmir’deki her 2 Büyükşehir ve/ya da ilçe belediyesinden 1’inin yeni bir seçimde kolayca partiler arasında geçişmelere imkan tanıyacağını gösteriyor. Çünkü yarışan iki parti arasındaki 10 puanlık fark, 5 puanlık bir seçmen kitlesinin birinci partiden ikinci partiye kaymasıyla kapanabileceği gibi, seçime katılım düzeyi ve partiler arasındaki oy kaymalarıyla da -ilçe ve il düzeylerinde- kapanabilir bir oy farkıdır. İşte bu etmenler İzmir yerel yönetim belediye başkanlığı seçimlerini toplumun odağına taşırken, iktidar da; genel seçimlerdeki ağırlık ve önceliğini de kullanarak 2014 yerel yönetim seçimlerini hem ülke genelinde, hem İzmir de genel seçim ortamındaki bir yerel seçim olarak gerçekleştirme uğraşı veriyor.
Dolayısıyla 2014 Mart’ında gerçekleşecek belediye başkanlığı seçimleri, İzmir il ve ilçelerinde;
1. ya yerel yönetim seçimleri havasında geçerek (+) aday etkisiyle belediye başkanlıklarının iki ve daha çok partiye dağıldığı bir seçim olarak yaşanır,
2. ya da genel milletvekili seçimi havasında ve ikili kutuplaşmaya dayalı bir seçim süreci sonunda, belediye başkanları ağırlığının CHP’de veya AKP’de kümelendiği, ve fakat sosyo-siyasal kutuplaşmanın ağırlaştığı bir süreci ortaya çıkarır.
Kır/kent ve mahalle ayrımında İzmirlilerin parti tercihleri
2011 genel milletvekili seçimlerinde CHP İzmir’de kayıtlı seçmenlerin yüzde 37,7’sinin oyunu alarak birinci parti olurken AKP yüzde 31,7 ile ikinci parti oluyordu. Bu ilk iki parti seçmen kitlesinin ardından gelen üçüncü büyük grup (oy kullanmamış, geçersiz oy kullanmış) seçmeyenler kitlesini oluşturuyor (yüzde 13,8). MHP, diğer partilere ve bağımsızlara oy veren seçmenlerin toplam kayıtlı seçmenler içindeki oransal büyüklüğü yüzde 16,8 düzeyinde kalıyordu. Bu dağılım 2011 seçimlerinde İzmir seçmeninin kabaca üçe bölündüğünü ve sonuçta ortaya “iktidar – muhalefet – seç(e)meyenler”den oluşan bir yapının çıktığını gösteriyor.
Seç(e)meyenler genel seçimlerde kendi başlarına bir etki yaratamazken yerel yönetim seçimlerinde de kutuplaşma süreciyle etkisizleştirme rüzgarlarının konusu haline gelirken, acaba İzmir ve ilçelerinde, 2014 yerel yönetim seçimlerinde nasıl bir işlev yüklenmiş olacak? Bu soru, 2014 yerel yönetim belediye başkanlığı ve Büyükşehir Meclisi seçimlerinde nasıl bir dağılımın ortaya çıkacağı konusuna ışık tutmayı amaçlayan yaklaşımı açığa çıkarıyor. Belki bu yaklaşıma ilişkin ipuçları ve kimi yanıtlar, İzmir seçmenlerinin yaşam mekanlarına dağılım bilgilerinden hareketle üretilebilir.
Seçmen kayıtları bilgilerine göre İzmir seçmenlerinin yüzde 9,8’i kırsal nitelikli yerleşim yerlerinde yaşıyorlar. Kentsel yerleşimlerde üst ve en üst statülü mahallelerde* yaşayan seçmenlerin oranı yüzde 12,7. Alt ve en alt statülü mahallelerde yaşayan kayıtlı seçmen oranı ise yüzde 19,6. Geriye orta alt – orta üst statülü mahallelerde yaşayanlar kalıyor ki, onların da oransal büyüklüğü yüzde 57,8. Bu farklı statü tabakalarının her birinde yerleşik seçmen kitlesinin birbirinden ayrı siyasal yönelişleri var.
İzmir kayıtlı seçmeninin yüzde 46’sı orta ve daha üst statülü mahallelerde yaşıyor. Bu seçmenlerin 21,3 puanlık kısmı CHP’yi (bu kesimin CHP’ye oy verme oranı yüzde 46,3), 11,5 puan büyüklüğündeki kesimi AKP’yi (AKP’nin bu kesimdeki oy oranı yüzde 25) desteklerken, tüm diğer partilere oy verenler 7 puanlık bir kitleyi (oy oranları yüzde 15,2) ve seçmeyenler de 6,5 puanlık bir büyüklüğü (oy oranları yüzde 14,1) oluşturuyor.
Orta alt ve daha alt statülü mahallelerle kırsal kesimde yaşayan seçmenlerin oranı kayıtlı seçmenlerin yüzde 54’ü. Bu kesim içinde CHP’nin oy oranı yüzde 30,4’e gerilerken (16,4 puanlık bir seçmen büyüklüğü) AKP’nin oy oranı ise 37,4’e yükseliyor (20,2 puanlık bir seçmen büyüklüğü). CHP ve AKP dışındaki partilere ya da bağımsızlara oy veren seçmenlerin bu kesim içinde desteği yüzde 18,1’e yükselirken ( 9,8 puanlık büyüklük) seçmeyenlerin oy oranı ise 13,5’e (7,3 puan düzeyine) geriliyor.
Ortaya çıkan bu iki farklı siyasal eğilimi birlikte yorumlayacak olursak seçmeyenlerin CHP seçmenlerine, CHP ve AKP dışındaki partilere ya da bağımsızlara oy veren seçmenlerin ise AKP seçmenlerine daha yakın toplumsal kesimler olduğu görülüyor. Aslında bu olgu da, sosyo-siyasal kutuplaşmanın bir başka yansıması.
Sonuç yerine
Sergilenen veriler ve verilerin ortaya çıkardığı görünüm, 2014 yerel yönetim seçimlerinde İzmir Büyükşehir ve ilçe seçmenlerinin önünde çok fazla seçenek olmadığı yönünde. Bu seçeneklerden birisi;
* 6360 sayılı yasanın Valilere verdiği Büyükşehir yatırımları onay yetkisini de göz önüne alarak, “yerel yönetimlerin de genel yönetimle aynı paralelde olması il ve ilçelerimize yarar sağlar” yaklaşımıyla seçime yönelmek,
* Diğeri ise, yerelin önceliklerini öne çıkararak yapılması gereken ve gerekmeyen şeylerde de söz sahibi olma tercihiyle -gerektiğinde güçlüklere de göğüs germek pahasına- özgür irade yaklaşımıyla seçime yönelmek.
Sonuç, bu seçimlerin yöneten ve yönetilenlere üstünde düşünmeyi gerektiren bilgiler vereceği ve bu bilgileri okumayı bilenlerin yeni toplum oluşumunda pay sahibi olacakları, gerçeğinin altını çizmek gerek. (ST/H)
* Veri Araştırma A.Ş. tarafından geliştirilen sosyal farklılığın mekana yansımasını gösteren Mahalle Statüleri Veritabanı (20 bin ve üzeri nüfuslu) tüm Türkiye kentleri için Mahalle Statü katmanlaşmasını gösteren ve dönemsel ya da yıllık verilerle sürekli güncellenen bir veri setidir. Bu veritabanında kentsel Türkiye’nin tüm mahalleleri; arsa metrekare değerleri, mahalle yerleşik nüfusunun eğitim düzeyleri ve mahalle gözlem değeri istatistiklerinden yararlanarak 7’li bir statü tabaka yapısına göre ayrıştırılarak indekslenmiştir. En üst’ten en alt sosyo-ekonomik tabakaya kadar 7 katmanlı bu mahalle statü yapısında üst 2, orta 3 ve alt sosyo-ekonomik statüler de 2 tabakadan oluşmakta ve bu tabakalarda yaşayan hanelerin gelir ve harcama trendleri de –il’den il’e değişmeler gösterse de- benzer yönelişler sergilemektedir. Veri Araştırma A.Ş. tarafından oluşturulmuş Mahalle Statüleri Veritabanı bu çalışmada da esas alınmış ve partilerin hangi toplumsal tabanlardan oy aldıklarına ilişkin bulgular da söz konusu veritabanının ürünü olarak kullanılmıştır