Kimi forumlarda ve mahalle meclislerinde başlayan, mail gruplarında devam eden “mücadeleyi birlikte sürdürebilmenin olanakları, yolları ve biçimleri” tartışması görünen o ki önümüzdeki birkaç ay içinde bütün mahalle meclisleri ve forumları saracak. Parklarda başlayan forumlar şimdi kendini gerçek mecrasına; sokak ve mahalle meclislerinin oluşumuna bırakıyor. Caferağa’da başlayan sokak örgütlenmesi deneyimi, Yeldeğirmeni ve diğer meclislerde tartışılmaya başlanıyor. Deneyimler kağıda geçiriliyor, kağıttakiler sokağa indirgenmeye çalışılıyor. Her tarafta kıpır kıpır, sessiz ve derinden hummalı bir faaliyet sürüyor. Bütün forumlarda parklardan mahalleye sıçrama, mahalle meclislerini kurmaya dair adım atılması istekleri gelmesi sevindirici. Süreç bizi hakiki tartışmalara götürüyor. Gelecek günler çok şeye gebe.
Türkiye Sol hareketi tarihinde forumlar deyince akla 1968 yılında üniversitelerde oluşturulan forumlar deneyimi gelir. O zaman tüm üniversitelerde öğrencinin öz örgütü Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) öncülüğünde bir örgütlenme modeli geliştirilirken, katılım ve karar almada sadece FKF üyelerini değil, FKF dışında kalan tüm öğrenci yapılanmaların ve bireylerin sözünü söyleyeceği ve karar almada ağırlığını koyacağı forumlar önemi bir işlev görmekteydi. FKF dışında kalan tüm örgütsel yapıları ve bireyleri sınıflardan yükselen, bölümlere, oradan fakültelere ve nihayet tüm üniversiteyi kapsayan forum deneyimi, ortak hareket etme, ortak karar alma ve katılım sağlamada dönemin ihtiyaçlarına yanıt vermiş ve kitlesellik açısından da öğrenci örgütlenmelerinin karar almada en yaygın modelini yaratmıştı.
Aradan geçen 40 yıla rağmen bir daha üniversitelerde (1970’lerdeki ODTÜ-OTK hariç) böyle bir model geliştirilememiş, hoş bir seda olarak anılarda, hafızalarda, kitaplarda kalmıştı ki taa Gezi ayaklanmasına kadar. Forumlar Gezi pratiğinde küllerinden yeniden doğdu.
Gezi komününün son üç gününde parkın yedi alana bölünerek forumlar düzenlenmesi ve karar almada söz yetki karar sahibi olması çok geç kalınmış bir hamleydi, bu gecikme Gezi’nin o çok değerli 12 gününü heba etti. Buna rağmen Gezi direnişi ortak zemin, süreklilik, mücadele ve Gezi ruhunun devamcısı olarak kendini kentin parklarında forumlar olarak yeniden inşa etti. Başlangıçta forumlar söz söyleme, kendini ifade etme, dayanışma, kürsüyü kullanma, yalnız olmadığını hissetme ve Gezi’deki kimi yaşam pratikleri parklarda devam ettirme ve geliştirme gibi çeşitli işlevleri yerine getirdi. Ücretsiz çay, yemek, berber, kütüphane gibi çeşitli etkinlikler aynen devam ederken, takas pazarı gibi yeni dayanışma pratikleriyle gezi ruhunu ve iktidar karşıtı pozisyonunu sürdürdü. Diyarbakır-Taksim hattının kurulmasında ve milliyetçi duyguların kırılmasında önemli adımlar attı. Daha sonra kendini tekrarlamaya, sıkıcılaşmaya, yönünü tarif edememeye, süreci taşıyamayacak bir hale dönüşmeye başladı. Giderek katılımlarda ciddi azalmalar baş gösterdi. Şimdi durup, şöyle bir etrafa bakıp, soluklanma zamanı. Nerede yetersiz kaldığımızı, neyi yapamadığımızı görüp, kısa bir ara toplam yapıp yola koyulmak gerek. Bu süreci daha ileriye nasıl taşıyabiliriz, sokak ve mahallelere yayılan bir yerel örgütlenme deneyimi nasıl kurabiliriz sorusunu herkesin önünde duruyor.
Bizde ortaya çıkan forumlarla dünya “Forum hareketi”ni benzer yanları olsa da bir ve aynı olarak değerlendirmemek de yarar var. Çok başarılı olduğu söylenemezse de Dünya/Avrupa Sosyal Forumu da sosyal hareketti. Bir siyasi özne ya da özneler ittifakı değil, toplumsal hareketler için bir mekân olma amacı ve iddiası vardı. Sermayenin ve devletin kamu alanının, meşruluk üretme mekanizmalarının karşısında bir başka kamusal “mekân”, bir karşı kamusallık, muhalif bir meşruluk.
Forumlar, Gezi’den sonra parklarda oluşan birliktelik ihtiyacına yanıt veren, hafızamızda olan, sosyal hareketlerden beslenen, komün ruhunu taşıyan bir zemini olarak ortaya çıktı. Bu anlamda forumlar içinde bir devrimci iktidar tohumu taşımaktadır. Tabii böyle olabilmesi için meclisleşmesi, meclisleşmenin lafta kalmaması için mahallelerde kök bulması ve hayatı etkileyen büyüklü küçüklü kararların yaşayanlarca alındığı ve uygulandığı mekanizmalar içermesi gerekir. Forumları yerel ayaklarından kopararak, sadece toplanma işleviyle sosyal ve toplumsal hareketinin örgütsel ve politik ihtiyacına yanıt vereceğini düşünmek abesle iştigal etmek olur. Forumların var olma zemini, yaza denk gelmesi nedeniyle iki ağaç gölgesi ve çimen olması yeterli olması, parklarda insanların rahatlıkla yan yana gelebilmesidir. Havalar soğuyup, yağmurlar başlayınca forumların zemini kalkacak, mekan sorunu ortaya çıkacaktır. Kapalı mekanlar parklarda oluşan forumların havasını, aurasını, coşkusunu ve devinimini ne kadar verir, bakalım göreceğiz.
Kadıköy Yoğurtçu Parkı forum deneyiminden yola çıkarsak; parka gelen insanların sürekli değiştiği, o gün eğilim oluşturan insanların ertesi gün gelmediği, dolayısıyla karar alma zemini fazlasıyla geçişken. Yoğurtçu yürütmesi oluşturulan 8 komisyondan gönderilen 2’si asil 2’si yedek 4 üyeden oluşuyor. 15 günde bir 2 asıl yerini yedeğe bırakıyor. Park forumlarının ilk başlarında bin, iki bin kişiyle yapılan, katılımın yüksek ve ilginin çok olduğu dönemde belki 15 günde bir değişim mümkünken şimdi katılımın azaldığı bir dönemde aynı işleyişi sürdürmek zorlaşıyor ve aynı kişiler yürütmede kalabiliyor. Komisyonlar; Mahalle Komisyonu, Sağlık Komisyonu, Eylem Komisyonu, Etkinlik Komisyonu, Güvenlik Komisyonu, Dış İlişkiler Komisyonu, Sosyal Medya Komisyonu ve Atölyeler Komisyonundan oluşuyor. Bu komisyonların çalışıp çalışmadığı bilinmiyor. Mesela Sağlık Komisyonu gerçekten ihtiyaç mıdır, kaç kişiden oluşur, ne yapar? Foruma gelenleri mi kontrol eder? Sağlık komisyonundan yürütmeye niye girilir, hiç tartışılmış mıdır? Güvenlik komisyonu neyin güvenliğini alır, sürekliliği var mıdır, bizi kimden, nasıl korur, nasıl bir çalışma yapar, foruma bir rapor sunuldu mu bilinmiyor? Komisyonların hangi ihtiyaca binaen oluşturulduğunun, kalıcı komisyon olmasının neye göre belirlendiğinin açıklaması yok. Seçme ve seçilme, geri çağrılma hakkını niye kullanamıyor? Komisyonlar yürütmeye girmenin niye tek mekanizması olsun. Böyle yüzlerce soru sorulabilir? Yoğurtçu parkında geçen bunca haftaya rağmen başlangıçta oluşturulan örgütlenme modelinin bir daha forum gündeme gelmemesi ve işleyişin tartışmaya açılmaması ilginç. Yeni girdileri, yeni yaklaşımları da ele alan, sürekli genişleyen, şeffaf, açık, herkesin işleyiş modelini bildiği bir tarz tutturmak gezinin bize bıraktığı miras değil mi?
Yukarıdaki sorular forum alanından ve kürsüden dile getirilen hususlar olmasına rağmen geçen süre zarfında doyurucu bir yanıt alınamadı. Bugüne kadar süren forum yürütmesi ve komisyonlarda görev yapan tüm arkadaşların emeğini göz ardı etmeksizin, bunun iyi niyet ve kötü niyetten öteye bir işleyiş modeli tartışması olduğu çok açık. “Ama onlar iyi çocuklar, canla başla çalışıyorlar “ demek sorunu ortadan kaldırmadığı gibi, giderek forum işleyişi içinde tüm yerel çalışmaları bir alt birim olarak görme ve kendilerini yürütücü bir kurul görme davranışları ortaya çıkıyor. Zaten adının da koordinasyon değil yürütme konması da bu kadar çok doğrudan demokrasiyi telaffuz edip bir o kadar hiyerarşik bir tezat yapı oluşturmanın tipik bir örneği, yani anlayacağınız kafalar biraz karışık…
Forumlar bir örgütlenme modelinden ziyade, örgütlenme araçlarından sadece birisidir. Forumlar belirli aralıklarla toplanarak, kendi muhtevasına uygun olarak kişileri, mahalle sakinlerini, ilçe’de oturanları, sözü olanları bir araya getirir. Bir örgütlenme modeli içinde forumların yerini tarif edersek o zaman gerçek işlevine kavuşur. Sokak gönüllülerinden oluşan Mahalle Meclisleri bir forum örgütleyebilir ve forumun katılımcısı o mahallede yaşayan herkestir, çerçevesi ve katılımcısı bellidir. O toplantıya gelmeyenlerin bile çeşitli haberleşme ağları sayesinde toplantı sonuçlarından haberi olur, sokaktaki gönüllülerden forum sonuçlarını öğrenebilirler.
Sokaklardan başlayarak mahalle örgütlenmeleri doğrudan demokrasinin ilk ayakları olarak günümüzde önem kazanıyor. Aşağıdan yukarıya ve yatay olarak gelişen bu örgütlenme modelinde katılımcılık, herkesin sözünü söylemesi, temsilcilik dışında arayışlar içinde olması gibi taban demokrasisi arayışları tüm dünyada sorgulanıyor, yaşama geçiriliyor.
Bugün dünyada bilhassa son 20 yıldır gelişen toplumsal hareketlerde yerel örgütlenme modelleri tartışılmakta ve bu konuda Brezilya’daki Porte Allegre, Arjantin’deki Piceratos hareketi, Latin Amerika’daki Topraksızlar hareketi, Avrupa’daki otonom ve alternatif hareketlerinin geliştirdikleri modeller, Kürt Özgürlük Hareketinin kadının siyasete katılması yolundaki attığı muazzam adımlar yeni deneyim alanları olarak önümüzde duruyor.
Şu anda kimi ilçelerde mahalle meclisleri veya semt meclisleri oluşarak kendi modellerini yaratma sürecine girmiş bulunuyor. Oluşan yeni durumu; forumlarla mahalle meclislerini karşı karşıya getirmeden, birbirinin içinden çıkan örgütlenmeler ve birbirinin devamı olarak okumak gerek. Park forumlarını yok saymadan, mahalle meclislerinin hızla oluşturulması ve kendi koordinasyonlarını seçerek çalışmayı yaygınlaştırmaları öncelikli hedefler arasında olmalı. Mahalle meclisleri kendi ayakları üzerinde durduktan sonra da park forumlarıyla bir araya gelerek ortak modellerini hızla inşa etmeli ve kendisini güz ve kış aylarına göre örgütlemelidir. Bir müddet sonra mahalle meclislerinden oluşacak olan yeni koordinasyonun park koordinasyonunun üstlendiği işlevi devralması işin doğal mantığı gereği böyledir. Bu bugünden yarına hemen olamayacağı için bir müddet Yoğurtçu Parkı koordinasyonu işlevini sürdürmeli ama diğer yandan hızla kendini bu yeni sürece adapte edecek formüller bulmalıdır. Eğer mahalle çalışmaları ile koordinasyon arasında karşılıklı bir geçiş süreci yaşanmazsa bir müddet sonra iki ayrı irade, iki ayrı inisiyatif, iki ayrı mekanizma ortaya çıkabilir.
Parklarda başlayan, forumların içinden doğan mahalle meclisleri ve sokak örgütlenmeleri karşısına, sanal alem üzerinden örgütlenmenin yeterli olacağını, spontane yanı ağır basan, gevşek bir koordinasyonun ve forumun yeterli olacağını söyleyenler var. Çok yakın tarihte Tunus ve Mısır’da da görüldüğü gibi kendiliğinden gelişen hareketler bir müddet sonra iş ve yaşam alanlarını da içene alan bir örgütlenmeye ve politik bir ortak hedefe yürümezse bu hareketin başarıya ulaşma şansı olmuyor. Burjuva basının çok öne çıkardığı teknolojinin nimetlerinin her şeye kadir olduğu anlayışını da o kadar çok abartmamak gerek. Sanal alem üzerinde haberleşme ve duyurular önemli bir işlev görse de tek başına bir örgütsel ve politik mücadelenin yerini alan araçlar olarak görmemek gerek.
Gezi’den sonra kitleler üzerindeki ölü toprağın atılmış olması, kazanılan özgüven, iktidarı gönderilebilecek ihtimalinin çıkmış olması, bir araya gelip yeni arayışların başlaması geleceğin inşası açısından büyük önem taşıyor. Gezi’yle başlayan, forumlarla devam eden, şimdi sokak ve mahallelilere taşınan yeni örgütlenme çabaları Eylül ayıyla birlikte kendini yeni bir eşiğe sıçratacak imkanları bünyesinde barındırıyor.
* Bülent Uyguner, Caferağa Mahalle Meclisi gönüllüsü