Merhaba, 90 kuşağından gelen birini dinlemek ister misiniz?
Şu günler hakkımızda yığınla şey söylenmesine rağmen kimse bizi dinlemediği için atıyorum bu çığlığı! Bugün ilk defa tutuklanan bir arkadaşıma mektup yazdım.
Nasıl başlayacağımı bilemedim, çünkü şu zamana kadar neredeyse hiç mektup yazmamıştım. İlk defa hapishaneye yollayacağım bir kağıt aldım elime… Karalamaya başladım derken içime birden bir öcü oturuverdi… '”Ya yazdıklarımdan dolayı mektubum arkadaşıma verilmezse!” diyerek ısırdım dudağımı.
Neden mi? “Kendine kocaman bak; dostların arasında, güneşin sofrasında olduğunu hiç unutma can arkadaşım” yazdığım için…
"Balıkların ağaçlarda yaşadığı, betonlaşan ruhların dolaşmadığı kentleri gör rüyanda" diye umutlar yolladığım için.
Neden mi? Küçükken elimize verdikleri, büyümeye koyulduğumuz vakit "artık büyüdün" diye çıkan hırçın sesle, elimizden almaya koyuldukları boya kalemlerini yüreğinden hiç eksik etme dediğim için…
"Kıvırcık saçlarının arasına elini koy. Onları gıdıkla, saçın da gülümsesin biraz" dediğim için ve bunun altında farklı şeyler arayacaklarını düşündüm için...
Olamaz mı?
Belki uçaksavar mermileri gömdüğümüzü düşüneceklerdi kıvırcık saçlarına.
Balıkların ağaçlarda yaşadığını yazdığım için karşımıza ''kimse kusura bakmasın,elimizde balıkların geceleri ağaçlarda yaşadığına dair görüntüler var, yakında paylaşacağız…'' diye çıktıklarını bir düşünelim…
Balıkları yargılamak için pipetlere sarılıp denizi içmeye kalkarlardı belki… Ülkemizin bilmem kaç tarafı denizlerle çevrili sonuçta! Polislerin hayvanları da biber gazıyla sevdiğini gördüğümüz için bunu hayal etmek pek zor olmasa gerek.
Balıklardan devam edeceğim… Samed Behrengi'nin Küçük Kara Balık adlı bir masal kitabı var.Küçük Kara Balık annesine ''hayır anne.artık bu sularda yüzmek istemiyorum'' der ve baskılara rağmen yaşadığı derenin sonunu denizi bulmak için yola çıkar. Bu dünyada başka türlü yaşamak mümkün müdür, onu bilmek istiyordur. Biz 90 kuşağını illa bir şeyle adlandıracaksanız Kara Balık'la merhabalaşın.
Arkadaşlarım Gezi Direnişi'ne gülüşlerini kattıkları için şimdi tutuklu. Turgut Uyar'ın askerleriydiler onlar... Durmadan göğe baktıkları için göğe bakamayacak kadar karanlığa gömülmüş,arkadan vuranların arkasına sığınanlar tarafından tutuklandılar… Bazı bebeklerden hiç bir vakit katil yaratamayacaklarını devlet bizden daha iyi bilir... Hrant Dink Caddesi'nin, Pınar Selek Sokağı'nın olduğu kentler kurmamızdan korktuklarını biliyoruz. Cemal Süreya'nın Moda'daki sokağını alıp Kadıköy'e Diren Lice diye inmesi en büyük kabusları olmuştur belki...
Yaşadığımız tüm güzelliklerin bedelini ödetmek için arkadaşlarımızı tutukladılar. Kendisinden Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma konseri bileti aldığım ama hiç tanımadığım bir arkadaşım var içeride. YGS'de şifre skandalı çıktığı vakit eylem yaparken tanıştığım arkadaşım sonra... Onları gördüğüm vakit içime bir kuş kondu... Tanıdığım arkadaşlara mektuplar yazarken, tanımadığım arkadaşlara neden bir şeyler yazmayayım ki dedim…
Düşünsenize tanımadığın bir arkadaşın tutuklu ve sen onun için endişeleniyorsun? Hep birlikte bunu yapabiliriz. Gökyüzünün, bulutların, kuşların, şarkıların, çocukların, güneşin, kaldırımları adımlamaktan sıkılan ayakların, otobüslerin, ter kokan sokakların, şiirlerin ve demli çayların selamını yollayalım arkadaşlarımıza…
90 Kuşağı'nın belki pek bir derdi yoktu size göre. Ama artık ''hobi'' olarak edindiğimiz bir derdimiz var! Devrim umuduyla sevişenlerin çocukları olduğumuzu hatırlattınız.
Biz doğmadan kirlettiğiniz bu toprakları temizleme umuduyla dolu içimiz. Çoğumuzun yaşı yaptığınız katliamlarla eş değer ve bu durmadan artıyor… Roboski'de Selam'ın annesinin çığlığı üstüne Boğaz'da havai fişek patlatıp yeni yıla giren bir ülkenin siyahını beyaza vurmak isteyen çocuklarız biz. Hiç unutmam 2 Haziran günü on dört insan farklı bayraklarla bir duvar boyu durmuş direnişe işiyordu. Hapishanelere işeyin arkadaşlar, şerefinize işemeye devam ettiğimiz sokaklar çoğalacak elbet! Bu daha başlangıç! (DZ/HK)