Elbet bir bildiği var bu çocukların
Kolay değil öyle genç ölmek
Yeşil bir yaprak gibi yüreği
Koparıp ateşe atmak
Hasan Hüseyin Korkmazgil, “Kızılırmak”
Bir direniş ne kokar sahiden? Koktuğu yerde neyin izini bırakır? İktidar ne kokar peki? Gücün kokusu nicedir? İktidarın kokusu ile direnişin kokusu arasındaki o belirgin ayrımı oluşturan iktidarın korkusu ve direnişin onuru arasındaki farkta gizlidir. İktidar ve güç kan kokarken insanlar ölür, Ethem işte tam da o zaman ölür.
Günlerdir akıldaneler Taksim’in ve Gezi Parkı’nın ne kadar kötü koktuğundan bahsederken, bilmezler mi direnişçilerin Sevgi Duvarı’nın sidikli kontes ve kontları olduğunu?
Biz “ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi” şiarı ile başladık direnmeye, iktidarın sermayesinin ve piyasasının temiz, ferah, çiçek kokuları değil süründüğümüz, biz koskoca bir şiiri sürünerek çıktık Gezi Parkına. Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi dedik. Seçkin komşularımızın yanında ve rezidanslarımızda yerimizi alamadık ama doğanın, emeğin, işçinin, Kürdün, Ermeninin, transın, eşcinselin yanına konuverdik. Biz kötü kokan çocuklarız, hiç yıkanmak istemedik.
Bir direnişi küçültmek için çapulculuktan ve kötü kokulardan bahsedenlere inat direnişçilerin onurla taşıdığı bir ismi daha oldu şimdi. Her direnişçi bir çapulcudur bu andan sonra. Her eylemcinin yüreğinin kenarında Ethem’in kanı vardır, onun ölümünü üşütmemek için canla, başla bir direniş örülmelidir. Ağaçlar kadar insanlar içindir bu direniş zira sorun tüm ülkenin bir idarecinin tek bir kelimesi ile yaşamlarının örülmesi ile ilgilidir. Hem eylem, hem söylem alanını zapt etmiş iktidarın zaptından ellerimizin emeği ile kurtulmaya çalışmamızla ilgilidir. Bu yüzden bu direnişi itibarsızlaştırmaya çalışmak kocaman bir ihanettir.
Eylemin birincil öznesi gençlerle ilgili konuşurken kocaman bir kuşağı ve direnişin genç zihinlerini küçültmek, onların özgürlük taleplerini dile getirmeye çalışmalarını Türkiye’nin bütün sorunlarını çözdüğünü iddia eden bir iktidarın sunduğu demokratik fırsat olarak görmek, özgürlüğü onların bize lütuf niyetine vereceğini bekleyen bir kuşağın var olduğunu vurgulamak ise kocaman bir gaflettir. Çok fazla tüketmiş, hiç okumamış, kitap nedir bilmeyen, epeyce zengin ve fazlaca kurtulmuş insanlardan ziyade bu ülkede hiç kimsenin kurtulmuş olamayacağını ve olmadığını bilen zihinlerdir direnişin örücüleri. Bu direniş bir hikaye olarak anlatılacaksa eğer, iktidarın tarifini yaptığı fazlaca özgürlük içinde yetişmiş ancak biraz daha fazlasını talep edenler değil gerçek varlığı ile alanda olan, eşitlik ve özgürlük mücadelesini politik bir zeminde yürüten genç zihinler bu direnişin anlatıcısı, hikayecisi olacaktır.
Direnişten çıkarabildiği tek şey “kötü koku” olan bir iktidar için demokrasi onaya bağlı yürüyen bir sandık sistemi ve halkın eğilim yoklaması olunca, direnişin neden günlerdir gücü tükenmeden, evet yorularak, üzülerek, kaybettiğimiz her can için tükenerek, giden her göz için körleşerek ama güçsüzleşmeden devam ettiğini okumak da mümkün oluyor. İktidar ne kokar sorusu bu direnişten sonra epeyce cevaplanmıştır yani. İktidar kocaman / donuk/ soluk ve kokusuz bir kan kokar. Biz o kanı, Ethem’in kanını alır, yüreğimizin kenarında taşırız; güç o kanı ellerine bulaştırmışken.
Tanıl Bora, Birikim için yazdığı yazısında “Başbakanı, -dolaylı yoldan da olsa-, millet seçer diye biliyoruz. Halk da diyebilirsiniz. Şu aralar Türkiye’nin Başbakanı, kendine bir millet, bir halk seçiyor.” diyor. Bu direniş tam da başbakanın seçmediği halkın direnişidir. Günlerdir yapılan “Alanda kim var” sorusuna karşı cevap, küçültülmeye ve değersizleştirilmeye çalışılan, tek bir tarifin, tanımın içinde kaybettirilen ve birbirlerinden hiçbir farkı yokmuş gibi tek bir tanım paketinde var edilmeye çalışılan gençler değildir; alanda başbakanın kendine bir millet seçerken içine almadığı koskoca bir millet vardır. Bu direniş iktidarın ve gücün yok saydıklarının direnişidir; bu direniş eşitliğin bu ülkede hep bazılarının daha eşit olması üzerinden gittiğini bilenlerindir; bu direniş bütün yüreğimizi, heyecanımızı, Kürtlüğümüzü, Türklüğümüzü, Ermeniliğimizi, cinsiyetimizi, cinsel yönelimimizi bir kenara atmamızı isteyip, bizi kendileştirmek isteyenlere karşı isyan edenlerindir; bu direniş otoriter, buyurgan ve hükümran bir tavrın her yaptığını normalleştirenlere karşı bir direniştir, bu direniş güçsüzün yanında saf tutmayı adalet bellemiş güzel insanların direnişidir, bu direniş “yıkanmak istemeyen çocukların” direnişidir, bu direniş sidikli konteslerin direnişidir, bu direniş en niyahetinde artık Ethem için bir direniştir. (IK/HK)