Anlaşılması zor gelebilir. Haklısınız! Gezi Parkı ve Türkiye’ye yayılan olaylarla neden karşılaştığınızı anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Olup bitenleri sanki herkes bu ülkenin Başbakan’ına ve onun partisine karşıymış gibi algılayabilirsiniz. O yüzden, sizi anlamakta güçlük çeken insanların şaşkınlığı içinde yaptığınız tuhaf, öfkeli ve insanları kıran sözlerinizle daha da anlaşılmaz olabilirsiniz. Çözmek istersiniz ama her sözünüz yeni sorunlar yaratabilir.
Aslında, içine düştüğünüz bu gibi durumlarda daha anlayışlı olmak lazım!
Çünkü sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde politikacılar tıpkı Taksim Gezi Parkı direnişinde karşılaştıkları gibi, parlamento dışı muhalefet (pdm) adlı bir muhalefetin varlığından habersiz olabilirler. Karşılaşınca da, şaşırabilirler.
Alışacaksınız, ama bu muhalefet başka muhalefetlere benzemez. Kabaca, parlamento dışındaki muhalefettir. Sandıkla, sandıktan çıkan oy sayısıyla, en çok oy alanla, yüzde 50 gibi bir oranla yürütülen siyasetle veya politikayla fazla bir ilgisi yoktur. Ama sistemle ve sistemin ürettiği sorunlarla ilgisi vardır. Kısaca parlamenter muhalefet kapsamına girmeyen toplumsal yapıdaki her türlü muhalefet girişimleri Parlamento Dışı Muhalefet’i oluşturur. (Nükhet Turgut. Siyasal Muhalefet. 1984.Birey Toplum Yayınları. İstanbul)
PDM, siyasal iktidarlar tarafından sevilmez, çünkü sokaktır. Barışçıl protesto eylemleri, grevler, mitingler, yürüyüşlerdir. Tümü, Anayasal haklardır. Hatta bazen barışçıl olmayan protesto eylemleri, yani şiddet hareketleri bile (pdm) tanımına girer.
Parlamento dışı muhalefet; demokrasilerdeki geleneksel katılma kanallarının ve özellikle klasik temsil mekanizmasının yetersizliğinin başlıca kanıtı ve sonucudur.
Daha anlaşılır tanımına göre: “Toplumsal yapıda yer alan değişik ve çeşitli güçlerin; kendilerini, şimdiki ve gelecekteki yaşamlarını ilgilendiren konulardaki kararların alınmasında ve uygulanmasında, içinde yaşadıkları sistemin işleyiş sürecinde söz sahibi olmak yolundaki (siyasete doğrudan doğruya, aracısız olarak katılmak) isteklerinin bir kanıtı ve açıklama kanalıdır.”
Siyasetin parlamento dışındaki yeni ve değişik alanlara yayılmasının ve yeniden siyasallaşma olgusunun ifadesi (pdm) demektir. Kitlelerin siyasi iktidarlara, yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını sormasının bir yoludur.
Daha da önemlisi, yalnızca hükümet ve politikasını değil; sistemin işleyişinin, sistemin kendisinin, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yönleriyle kitleler tarafından sorgulanması demektir. Parlamento dışı muhalefet demek, mevcut siyasal yapıların toplumsal yapıdaki yeni isteklere karşılık vermeye muktedir olup olmadıklarını ortaya koymanın bir şeklidir. (N.Turgut.syf. 146.age)
Yeterince anlatabildiysem eğer; bu durumda Taksim Gezi Parkındaki gençleri, insanları ve direnişlerini destekleyen direnişçileri neden dinlenmek istemiyorsunuz? Neden anlamaya çalışmıyorsunuz? Parlamento varsa, parlamento içi muhalefet varsa; parlamento dışı muhalefette vardır. Bilmiyor musunuz? Ağaçlarla başlayan protestolar için duyduğunuz bu öfke nedendir? Sadece dinleyip ne diyorlar acaba diye ve anlamaya çalışacaksınız! Bu kadar mı zor? Neden öfkeleniyorsunuz?
Ben, o, biz ve onlar, çapulcu!
“Sen” ve “sizler” çapulcu değilsiniz. Hukuka uygun olan “sen” ve “sizler”siniz.
Aykırı dedikleriniz, ideolojik olanlar ben, o, biz ve onlar…
Neden “ben, sen, o, biz, siz, onlar” olarak herkesi birlikte düşünemiyorsunuz?
Sürekli insanların onurunu zedeliyorsunuz! Neden? Ne hakkınız var?
İsterseniz “insan onurunu” yüzde elli düşünmek yerine ne anlama geldiğini sorgulayalım.
İnsanın değeri, onun "onurunu" oluşturur. Hiçbir insanın onuru elinden alınamaz. İnsan onuru, dokunulmazdır. Dokunulmaz olmasıyla amaçlanan insan onuruna karşı her türlü müdahalenin önlenmesidir.
Tüm devlet erkleri insan onuruna saygı göstermek ve korumakla yükümlüdür. Devlet, insan onurunun korunması ve ona saygı gösterilmesi ödevini yükleyen temel esasları oluşturmakla görevlidir.
Devletlerin insan onuruna, “yasaya dayanarak” veya “yasadan kaynaklanan” müdahalelerine izin verilmez, verilmemelidir. İçsel bir değer olan insan onuruna devletin cezalandırma gücü tarafından ulaşılamaz ve hatta zedelenemez. Çünkü onur, insana değer vermek amacıyla atfolunduğu için Anayasalar tarafından korunan bir değerdir.
Bu günlerde yaşadıklarımız ve Gezi Parkı direnişi aslında, bir tarihtir.
Tarih, geçmişe bakmak, onu değerlendirmek çabasıdır. Şimdiki zamandan ve gelecekten kopuk değildir. Zamanda akıp giden, insan yaşamıdır.
Bu topraklar üzerinde hep birlikte birbirinden ayrı ama birbirinden ayrılmayan, sürekli birbirini etkileyen üç dünyada yaşıyoruz.
Var olan, varolmuş olan ve var olacak olan…
Gezi Parkında başlayan ve bu topraklar üzerinde yaşananların hepsi, var olandır.
İnsanın kendi değerlerinden varolmuş direnişidir.
Gelecekte var olacak olan ise; direnişin ve insan onurunun korunmasıdır.
Gezi Parkından başlayan direnişi yaratan insanların, bu topraklarda ve bu coğrafya üzerinde yazdıkları; direnişin tarihi ve insan onurudur. (Fİ/HK)
* Fotoğraf: Asya Efsun