engelliler "bu yasayı engelleyebiliriz" diye başlık atmışlardı, imza kampanyasının tepesine.
"sonunda dediğim oldu". hiç sevmiyorum bu sözü!
uzunca bir süredir böyle olacağını söylüyordum: akp hükümetinin 2005 yılında çıkardığı 5378 sayılı özürlüler kanunu'nun yürürlük maddelerindeki süreleri, yeni bir yasa çıkararak "üç yıl" ertelemeye karar vermiş.
engelliler de çeşitli hak örgütlerinin desteklerini alarak buna karşı mücadele ediyorlar.
salı akşamı istanbul'da türkiye sakatlar derneği'nde bir toplantı yapıldı ve "7 temmuz platformu" adı altında bir platform kuruldu. platform bugün taksim gezi parkında bir eylem gerçekleştiriyor. saat 13:30'da başlayacak ve tam "iki gün" sürecek bir "uyumama" eylemi.
çarşamba günü de "engelli insan hakları derneği (en-insan der)" engellilere, engelli ailelerine, engelli dostlarına ve tüm duyarlı vatandaşlara çağrıda bulunarak meclis kapısında, bu yasayı çıkaracak olanlara "engelliler yok sayılmak isteniyor!!! ama biz varız" demişlerdi.
kısacası engelliler, aileleri ve aktivistler "ayakta!"
onlar gerçekten varlar. toplum içindeki oranları % 12, ama gündelik yaşamda bir arada olduğumuz insanların içinde ne yazık ki bu oranda değiller.
çünkü hakim kararı olmadan verilmiş bir cezayla "evlerinde mahpus" durumdalar.
onların bu durumlarına son verecek, artık ulusal hale gelmiş bir sözleşmenin gereği olarak belirlenmiş düzenlemeler birer "hak ve norm" olarak gerçekleştirilmediği için onlar bu "ceza"yı çekmeyi sürdürüyorlar.
sözleşme ve yasanın dediği
2005'de çıkarılan yasanın birinci maddesinde yer alan "özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmak" amacına ulaşmak, çıkarılması önerilen yeni yasayla üç yıl daha ertelenmiş olacak.
başka bir deyişle "yasama" organı bir kez daha kendisini "yargı" yerine koyarak, tüm engellilerin "üç yıl daha" evlerinde hapsedilmelerine karar vermiş oluyor.
bu yalnız akla, vicdana, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne değil, ama akp hükümetinin en çok özen gösterdiği "ilahi adalet"e de aykırı bir karar.
ertelenecek hükümler anılan yasanın son bölümündeki "geçici 2. ve 3. maddelerde" olacak.
bu maddeler şöyle:
geçici madde 2- kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
geçici madde 3- büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.
bunlar aslında yukarıda söz ettiğim türkiye cumhuriyeti adına 30 mart 2007'de new york'ta imzalanan ve 3 aralık 2008'de kabul edilen 5825 sayılı "engellilerin haklarına ilişkin sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun"da (resmi gazete 18/12/2008 sayı : 27084) söz edilen "engellilerin haklarına ilişkin uluslararası sözleşme"nin de bir gereği.
bu sözleşmenin "erişilebilirlik" başlıklı "9. madde"nin ilk paragrafında taraf devletlere "engellilerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dahil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri almak" görev olarak verilmiş.
sözleşme de aynı maddede "erişim önündeki engellerin tespitini ve ortadan kaldırılmasını da içeren bu tedbirler diğerlerinin yanında, aşağıda belirtilenlere de uygulanır: (a) binalar, yollar, ulaşım araçları ve okullar, evler, sağlık tesisleri ve işyerleri dahil diğer kapalı ve açık tesisler; (b) elektronik hizmetler ve acil hizmetler de dahil olmak üzere bilgi ve iletişim araçları ile diğer hizmetler."deniliyor. maddenin ikinci paragrafında da "sekiz" ayrı başlık halinde nelerin yapılması gerektiği açıkça sıralanmış.
devlet yapmadı, yapmıyor!
hem uluslararası sözleşmeye, hem de ulusal yasada söz edilen tedbirleri asıl olarak merkezi ve yerel yönetimlerin alması gerekli. başka bir deyişle devlet kendi yerine getirmesi gereken görevleri erteliyor.
engellilerle ilgili yasanın çıkmasından tam bir yıl sonra 2006'da başbakan tarafından yayınlanan genelge ile hem merkezi hem de yerel yönetimlerin dikkati çekiliyordu.
ama geçen yedi yıllık zaman içinde kimöse görevini tam anlamıyla yerine getirmedi. dahası nelerin yapılıp yapılmadığı da ortaya konulmadı; bir meydan konuşması üzerine hazırlatılan "kürtaj raporu" kadar bile öneme sahip olamadı. oysa idarenin, erteleme için çıkardığı yasanın öncesinde bu yasada yapılması gereken ödevlere ilişkin yaptıkları ve yapmadıklarını ortaya koyan bir rapor hazırlaması ve kamuoyuna bilgi vermesi uygun olurdu.
yine de bu konuda durumun ne olduğunu ortaya koyan başka bir rapor var elimizde:
"eşit haklar için izleme derneği"nin yayınladığı, ayrımcılık izleme platformunun düzenlediği "türkiye'de engellilere yönelik ayrımcılık ve hak ihlalleri 2011 yılı izleme raporu" .
bu raporun 17. sayfasında yer alan "4.6. erişilebilirlik" bölümünde yazılı olanlar durumu somut verileri ve bizzat ilgili bakanın söyledikleriyle ortaya koyuyor.
raporda yer alan "diğer taraftan, kanun hükümlerine uymayan kurum ve kuruluşlara yönelik herhangi bir müeyyide bulunmaması da önemli bir eksikliktir. müeyyide eksikliği kurum ve kuruluşları erişilebilirlik düzenlemelerini yapma konusunda ertelemeci davranmaya sevk etmiştir. 5378 sayılı yasada erişilebilirlik düzenlemeleri için 7 yıllık bir süre tanınmıştır. bu süre 07.07.2012 tarihinde sona erecektir. buna rağmen, halen başta kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere ait tesis ve binaları olmak üzere kamuya açık tesislerin çoğunluğu engellilerin erişimine uygun değildir."; "türkiye'de bakanlıklar kendilerine bağlı kamu kuruluşları binalarının kaç tanesinin engellilerin erişimine uygun olduğuna dair kesin rakamlar verememektedir." şeklindeki değerlendirmeler çok net. ama daha önemli başka bir nokta var: rapor hazırlanırken kamu kurum ve kuruluşlarıyla yapılan yazışmaların sonuçlarına dair verilen bilgiler.
bunlar şu gerçeği net olarak ortaya koyuyor: "kamusal mekanların ve hizmetlerin engellilerin erişimine uygun hale getirilmemesi engellilerin tüm kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanmasını kısıtlamakta ve ayrımcılık oluşturmaktadır."
bu sözler dünyanın 16. ekonomisi olduğu ileri sürülen, ekonomideki gelişme ve ilerlemesi dünya ölçeğinde 10.'culuk mertebesinde bulunan bir ülkeye, yani türkiye'ye aittir.
yedi değil on beş yıl!
engelli insan hakları derneği yaptığı çağrıda konuyla ilgili bir başka gerçeği daha belirtiyor:
"1997 yılında çıkarılan 572 sayılı kanun hükmünde kararname ile imar kanunu'nda değişiklik yapılmış; kamu kullanım alanlarına ve konutlara ruhsat verilmesi, engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi koşuluna bağlanmıştı. 2005 yılına gelindiğinde bu yasal düzenlemeye uyulmadığı anlaşılmış; 5378 sayılı yasayla 7 yıl daha süre tanınmıştı. yani bu doğrultuda tanınan süre aslında 7 yıl değil 15 yıldır. şimdi, başta belediyelerin, kamu kurumlarının ve ilgili kuruluşların 15 yılda yapmadığı işlerin 3 yıl içerisinde tamamlanması beklenmektedir."
yani söz konusu süre "yedi yıl" değil, tam onbeş" yıl!
akp'ye oy veren kaç engelli var bilmiyorum. akp'lilerin içindeki engellilerin oranını da bilmiyorum. ama akp'nin bu erteleme yasasıyla bu ülkede yaşayan engellileri "önemsemediği" bir kez daha ortaya çıkıyor:
akp'liler bu yasayla "türkiye nüfusunun %12'sini oluşturan engellilere 3 yıl daha toplu taşım araçlarına binme, okula, hastaneye, tiyatroya, sinemaya, alışverişe, kütüphaneye, camiye, parklara, adliye saraylarına, spor tesislerine, müzelere girme" diyor.
bunun anlamı "engellileri yok saymak ve onlara ayrımcı" davranmaktır.
burada önemli bir nokta da "kamusal denetim ve kontroldeki eksiklik"tir. bunu yapmakla görevli olanlar arasında ne yazık ki "medya" da var. medya bu süreçte ne yazık ki tıpkı akp hükümetleri gibi üzerine düşenleri gerektiği gibi yerine getirmemiş, yapılanları da yapılmayanları da yeterince açık ve görünür şekilde sergilememiştir. şimdi beklenen değişikliğe dair yasanın çıkarılacağı şu birkaç gün içinde kamuoyunu aydınlatma görevini gerektiği gibi yerine getirmesidir.
akp hükümeti aslında yalnız engellilere yönelik değil, kendilerinden olmayan herkese yönelik sürdürdüğü sürenin bitmesine neredeyse saatle kala yeltendiği "huruc harekâtı" ile geçen süre zarfında yapmadığının adını koyarak, bir anlamda kendi tutumunu da belirlemektedir.
açıktır ki bu engellilere ve ailelerine karşı yapılmış bir "zulüm"dür!
bu insan haklarına, akla, vicdana ve bilime aykırı davrananların elinde yönetmek için sıkça kullandığı bir araçtır.
bize düşen ödev ise her zaman olduğu gibi "zulme karşı direnmektir!" (ms/ek)
sosyal ağ: http://www.facebook.com/groups/407130442657348/
web sayfası: http://buyasayiengelleyebiliriz.com/
imza kampanyası: http://imza.la/bu-yasayi-engelleyebiliriz
7 temmuz platformu: http://www.facebook.com/groups/433914456631498/
eşit haklar için izleme derneği raporu: http://www.esithaklar.org/wp-content/uploads/2012/06/eshıd-engelliraporu2011.pdf