Gazeteci Avni Özgürel'in PKK yöneticisi ve Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile yaptığı röportajın dört bölümü yayınlandı.
PKK ile yürütülen Oslo Görüşmeleri sürecinin ve görüşmelerin tutanaklarının sızdırılmasının ardından yaşanan gelişmeleri anlatan Karayılan, Avni Özgürel'e verdiği röportajın ilk bölümünde Oslo sürecinin bilgisi dahilinde olduğunu şöyle anlattı: "Oslo süreci önemliydi. Çözüme çok yaklaşmıştık. Her görüşmeyi, her şeyi harfi harfine, yakından takip ettim. Kendim bulunmadım ama birinci elden takip eden kişiyim".
Özgürel'in "Hiç mi mesafe kat edilmedi" sorusuna, "Eskiden Kürt kelimesi bile yasaktı. Ama şimdi gelinen noktada artık çözüm için yeni bir karara gitmek gerekiyor" dedi ve "İmralı'dan önce de bazı devlet gidiş gelişleri oluyordu ama daha resmi çözüm için bir heyet halinde gidiş başladı. Aynı heyetin biraz aracı olmasıyla bizlerle de Oslo'da başladı. Yani gayet ciddi, karşılıklı saygının da olduğu ki bazı bölümlerde yansıdı zaten kamuoyuna" diyerek çözüm için görüşmelerin daha uzun bir dönemi kapsadığını 14 Temmuz 2011'de yaşanan Silvan çatışmasına kadar oldukça yol alındığını söyledi.
"Görüştüğümüz insanlar samimiydi"
Karayılan röportajın genelinde Kürt hareketinin başlangıç dönemlerindeki anlayıştan farklı bir noktada olduklarının altının sık sık çiziyor: "Bir yola çıktık, doğru - yanlış buraya geldik. Günümüzde herkes uluslararası güçler, bölgesel güçler bu konuyla ilgili. İngilizler zamanında Kürt sorununu çözmemişse bunu sürekli bir kart olarak kullanmak için çözmemişler. Bunun farkındayız."
Hareketin çözüme yönelik anlayışını ise şu sözleriyle açıklıyor karayılan:
- Oslo'da önümüze bir fırsat çıkmıştı ama kaçırdık. Görüştüğümüz insanlar samimiydi, çözümden yanaydılar.
- Silvan hadisesi bize ve sürece çok zarar verdi. Olay provokasyon muydu, değil miydi tartışmanın faydası yok! Denk geldi. Halbuki o an için çatışmasızlık kararındaydık.
- Silvan'dan beri Öcalan tecritte. Sağ mı öldü mü bilmiyorum. Durum böyle olunca bizim hareket imkanımız kalmadı. Bir şey yapmam bekleniyor ama manevra yapacağım alan yok. Önderimiz tecritteyken bir şey yapamam. Bizim onunla yoldaşlığımız var. Arkasına dolanamam, onu by-pass edemem...
"KCK'dan tutuklu 8 binin 7 bini sade Kürt vatandaş"
Öcalan'ın tecridine karşı insanların daha sert protestolara girmelerini onları aklıselime davet ederek, toplantılar yaparak engellemeye çalıştıklarını anlatan Karayılan'a, Özgürel KCK tutuklamaları için ne düşündüğünü sorunca şu yanıtı veriyor:
"Geçmişte Kürt insanlar çok tutuklanmış. Şeyh Sait isyanı, Dersim dönemi belki çok kişi tutuklanmış ama onlar daha çok sürgün edilmiş. Hepsi yani yıllarca tutulmamış. En fazla tutulmanın olduğu vakit 12 Eylül. Ama 12 Eylül Askeri Cuntası döneminde gözaltı 90 gündü. 90 gün tutar, vurur kırar bir şey olmaz, konuşturamadıysa bırakırdı. O nedenle tutuklu olarak kalan bilemedin, 5000- 6000'i geçmezdi.
"Bu 8 bin Kürt'ün 1000 küsuratı bizim arkadaşlardı. Pekala, diyelim ki onları tutabilir yani.. Haydi onları örgüt üyesi diye aldı, tutukladı dedim. Devlettir ya... Terör örgütü olmaktan yargılar. Geri kalan 7 bini Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre hiçbir yasa dışı faaliyeti olmamış, illegalitesi olmamış, göz önünde insanlar. Mesela Hatip Dicle'nin illegal faaliyet yürüttüğünü kim iddia edebilir ki ya da PKK'lı olduğunu? Bir KCK senaryosu ortaya atıldı, önüne gelen Kürt'ü KCK'lisin diye içeri atıyorlar. Bu haksızlıktır yani. Vicdan dayanamıyor."
Bu noktada Özgürel araya girip soruyor: "KCK'nın başında siz yok musunuz?"
Evet, KCK denilen kurumun başıyım, başkanıyım. Ama ben bu insanları ne tanırım, ne bilirim. İstanbul'da o kadar kişi yakalanıyor. Her gün hala yakalanıyor. Bu KCK nasıl bir şey, fabrika mıdır kadro üretiyor? Akıl erdiremiyor insan. Yani bu devletin bir yakıştırması, bir senaryo. Yanlıştır yani. İnsanların öyle bir durumu yok. Herhalde bakıyorlar, biraz duruşu var; hadi gel sen de içeri. Böylesi koşullarda nasıl adım atabilirsiniz?
Avni Özgürel'in röportajının tümünü okumak için:
1. Bölüm: "Oslo bilgim dahilinde"
2. Bölüm: "Apo sağ mı, ölü mü bilmiyorum"
3. Bölüm: "Oslo belgelerinin MİT'Ten çalındığını düşünüyorum"