İlk iddianamesi 1982'de hazırlanan "Dev-Yol" davası, Yargıtay 9. Dairesi'nde yeniden görülmeye başlandı.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün (14 Aralık) görülen duruşmaya dokuz sanık ile avukatlar Mehdi Bektaş, Şenal Sarıhan ve Ömer Kavili katıldı.
Sanık avukatlarının Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının bazı sanıklara ve kendilerine tebliğ edilmediğini, dosyada eksiklikler bulunduğunu ve eksik belgelerle savunma yapamayacaklarını belirterek savunma için ek süre istemeleri üstüne mahkeme, bir sonraki duruşmayı 18 Ocak 2012'ye erteledi.
"Dava 18 Ocak'ta biter"
bianet'e konuşan Dev-Yol davası sanıklarının avukatlarından Mehdi Bektaş, Dev-Yol ana davasının 1995'te sona erdiğini hatırlattı. O dönemde, yargılanan kişilerin büyük çoğunluğunun davasının ya zamanaşımından düştüğünü ya da bir kısmının mahkum olduğunu belirten Bektaş, şu an görülen davanın haklarındaki kararın aleyhine bozulanları kapsadığını ifade etti:
"Yargıtay 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 1995'te sıkıyönetim mahkemesinin 21 kişi hakkında verdiği 15'er yıllık hapis cezasını az bularak bu kişilerin TCK 146/1'den yargılanmaları gerektiği iddiasıyla haklarındaki kararı aleyhe bozmuştu."
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının bazı avukat ve sanıklara ulaşmadığını ve bu nedenle savunma yapamadıkları için duruşmanın ertelenmesini talep ettiklerini söyleyen Bektaş, önceden kararın bir örneğini aldığı için sadece kendisinin savunma yapabildiğini söyledi.
Savunmasında davanın zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle düşürülmesi gerektiğini ifade eden Bektaş, 18 Ocak'ta görülecek duruşmada muhtemelen zamanaşımı nedeniyle davanın düşeceğini ve Dev-Yol davasının sona ereceğini tahmin ettiğini söyledi.
"Zamanaşımı değil, beraat"
Yargılananlardan Cahit Akçam ise Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nun sanıkların çoğu hakkında davanın zamanaşımından düşmesini talep ettiğini ama zamanaşımı konusunda karar verirken sanıkların gözaltına alındıkları tarihleri esas aldığını söyledi.
Zamanaşımı konusunda gözaltı tarihinin değil isnat edilen suçun işlendiği tarihin esas alınması gerektiğini söyleyen Akçam, buna karşılık kendisinin davanın zamanaşımından düşmesine karşı olduğunu, mahkemenin beraat vermesi gerektiğini söyledi:
* Bizler davanın bu kadar uzamasının sorumluları değiliz. Dava uzasın da zamanaşımından düşsün diye bir amacımız hiçbir zaman olmadı.
* Bu dava12 Eylül artığı bir davadır. Açık faşizm koşullarında hukuka aykırı olarak açılmış, işkenceye dayalı Emniyet ifadeleri esas alınarak hazırlanmış iddianameler ve buna bağlı olarak sürdürülen yargılama süreci sonucuyla sanıkların büyük ölçüde mağdur edilmesine neden olan kararlar alınmıştır.
* Dolayısıyla açık faşizmin ürünü olan bir davanın, zamanaşımıyla düşmesindense sanıkların beraatleri yönünde karar verilerek 12 Eylül hukuksuzluğunun tescil edilmesi doğrudur.
"Sivil yargı askeri yargının verdiği cezayı az buldu"
Sıkıyönetim mahkemesinin 21 sanık hakkında verdiği 15'er yıllık cezanın Yargıtay 11. dairesi tarafından az bulunarak bozulmasına da değinen Akçam, kendilerinin yıllarca sıkıyönetim mahkemelerinde sivil yargının bu davaya bakmasını talep ettiklerini hatırlattı.
Bu mahkemelerin taraflı olduğunu, emir-komuta altında çalıştığını, adil karar veremeyeceğini söylediklerini anlatan Akçam, sivil yargının askeri yargıdan daha kötü çıktığını söyledi:
"Sivil yargı bizim hakkımızda 15'er yıllık cezalara hükmeden askeri mahkemenin kararını bile az bularak daha ağır cezalara çarptırılmamızı istedi. Bunu Yargıtay 11. Dairesi istedi ve Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi de Yargıtay'ın kararlarına her zaman uydu." (EKN)