"Hükümet, Kürt açılımında ne kadar popülist davrandığını bir kez daha ortaya koydu. Halkla barışmak için önce onun liderinin cenazesine saygı göstermen gerekir. Dedemizin cenazesini istiyoruz."
Bu sözlerin sahibi, 29 Haziran 1925'te, 47 arkadaşıyla birlikte asılarak idam edilen Şeyh Said'in torunu Felat Özsoy.
Katledilişinin yıldönümünde Şeyh Said'in dört torunu Diyadin Fırat, Bedri Fırat, Samed Bilgin ile Felat Özsoy'un, Diyarbakır'da idamların gerçekleştiği Dağkapı Meydanı'nda okutmak istediği mevlit Valilik tarafından yasaklandı.
Olağanüstü Hal uygulaması
bianet'e açıklama yapan Felat Özsoy, anma etkinlikleri sabahı Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi ekiplerinin, Dağkapı Meydanı'nda kurulmak istenen mevlit çadırına izin vermediğini, peşinden de Valiliğin kararının kendilerine bildirildiğini anlattı:
"Valilik, bir hafta süreyle meydanı tüm etkinliklere kapatmış. Gerekçesini henüz bilmiyoruz; yazılı istedik. Şeyh Said'in torunları olarak sadece fikirlerimizi anlatmak, dini inançlarımıza ve örflerimize göre mevlit okutmak istemiştik. Etkinlik sabahı meydana çevik kuvvet polisleri yığılmıştı. Bu tür yasaklamalar sadece Olağanüstü hal zamanında olur."
Cenazeler 85 yıldır teslim edilmedi
Baba tarafından Şeyh Said'in, anne tarafından ise aynı gün idam edilen Bingöl Beyleri, Şükrü ve Ali Bey'in torunu olan Özsoy, 85 yıldır dedelerinin cenazelerini istediklerini anlattı. Özsoy şöyle konuştu:
"Dedelerimizin Dağkapı Meydanı'na gömüldüğünü biliyoruz. Ama devlet bunu 85 yıldır inkâr ediyor; başvurularımızı reddediyor. İstiklal Mahkemeleri zihniyeti devam ediyor; AKP de bunu devam ettiriyor.
"Başbakan'ın Şeyh Said ve Saidi Nursi ile ilgili yaptığı açıklamalardan sonra cenazelerimiz teslim edilir diye umuda kapılmıştık ama çok insani taleplerimiz bile yasaklanıyor.
"Bir devlet kendi yurttaşlarına yalan söyleyecek kadar aciz olmamalı. AKP barış, adalet, hak, hukuk dedi ama şimdi ne kadar ikiyüzlü olduğunu gösterdi. Biz Şeyh Said'in torunları olarak bunu teşhir edeceğiz.
"1925 olaylarında yaşanan hatalar, Kürt sorununun çözümü konusunda önemli bir çıkış kaynağı. Sorun çözülmek isteniyorsa, buradan hareket etmek gerekir. Bir halkın liderlerini idam edeceksiniz, cesetlerini bir çukura atıp, bunu 85 yıldır halktan gizleyeceksiniz, sonra 'halkla barışıyorum' diyeceksin. Böyle bir şey olamaz. Dedelerimizin cenazeleri bize verilirse bu adım önemli bir eşiği kıracaktır; devlet saygı göstermeyi öğrenecek."
Suç duyurusunda bulundular
Özsoy, Valiliğin yasak kararı sonrası Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Şeyh Said'in torunları, Anayasa'nın toplantı ve gösteri hakkını düzenleyen ilkelerine dayanarak Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi'nin yetkili birimleri hakkında dava açılmasını istedi.
Cumhuriyetin ilanından sonra merkezi yönetime karşı ayaklanma başlatan Şeyh Said ve arkadaşları, Diyarbakır'da 13 Şubat 1925'te jandarma ile çatışmaya girdi; Maden, Siverek, Ergani ele geçirildi. Meclis 3 Mart'ta Takrir'i Sükun Kanunu'nu çıkararak, hükümete olağanüstü hal yetkileri tanıdı. Şeyh Said ve 47 arkadaşı Diyarbakır'da kurulan Şark İstiklal Mahkemesi'nce idam cezasına mahkûm edildi; infaz ertesi gün gerçekleştirildi. Cumhuriyet yönetimi, Şeyh Said ayaklanmasını bastırarak Doğu Anadolu'da denetimi sağlamış oldu. (SP)