Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nden (ÖDP) istifasını bugün TBMM'de düzenlediği basın toplantısında açıklayan İstanbul Milletvekili Ufuk Uras bianet'e "Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) bir iktidar alternatifi oluşturmak için çalışmalara başladıklarını" söyledi.
Alevilerden sosyal demokratlara çeşitli hareketlerle ve gruplarla yaz boyu görüşeceklerini belirten Uras, sonbaharda "sosyalistler ve yüzünü sola dönen sosyal demokratlarla toplumun bütün mağdurlarını ve ezilenlerini ortak bir mücadele hattında yan yana getirmeyi amaçladıklarını" söyledi.
Uras, 1996'da kurucuları arasında bulunduğu ÖDP'nin ilk genel başkanıydı; bir dönem dışında hep başkandı; parti içindeki son ayrışmanın ardından Şubat 2009'daki olağanüstü kongrede kaybetti. Temmuz 2007 genel seçimlerinde bağımsız ortak aday olarak İstanbul 1. Bölgeden Meclise girdi. Uras bianet'in sorularını istifasından kısa bir süre sonra Meclis'teki odasında yanıtladı:
ÖDP'den neden ayrıldınız?
"Tarihsel buluşma" hedefi ÖDP'nin kuruluşunda oy birliğiyle alınan bir karardı. Sosyalistlerden sosyal demokratlara, Alevilerden emek eksenli mücadele edenlere kadar herkesi kapsayacaktı. Fakat bunu hayata geçirmek konusunda siyasi bir irade oluşturamadık. O zaman dedik ki zaman kaybetmeyelim, herkes bildiği siyaset yapsın.
Çünkü 22 Temmuz 2007 seçimlerinden bugüne iki yıl geçti. Biz aslında bu iki yıl içerisinde başlattığımız süreci bir türlü ete kemiğe büründüremedik. Oysa buna ihtiyaç duyan kesimlerin yan yana gelme zemini var. Kaldı ki her şey iyi, güzel, sorun yok diyenler de bildikleri tarzda siyaseti sürdürürler diye düşünüyorum.
Öte yandan, mevcut partiler derde deva olsaydı sol siyasette böyle bir boşluk olmazdı. Sol ciddi bir şekilde siyaset dışı kaldı. Siyaset dışı kalan solu biraz siyasetin merkezine çekmek, daha siyasallaşmasını sağlamak hedefimiz.
Parti içinde çeşitli dönemlerde benzer tartışmalar, ayrılanlar olmuştu ama yaşanan son olayların ardından istifa ettiniz. Kırılma noktası ne oldu?
Önümüzdeki dönemde solun yönelimi ve ortak mücadelesi konusunda, yani temel meselede bir ayrışma oldu. Yoksa "küçük olsun benim olsun" siyaseti üzerinden bir yere varmak mümkün değil. Bir de bütün o söylemlerin pratiğe dökülememesi aslında bu projede bir türlü gruplar arası ittifaklardan toplumsal muhalefet dinamiklerine dayanan ve birey eksenli bir zemine geçilememesi bunun bir işaretiydi.
Bu tartışmalarda taraflar birbirlerini "ulusalcı" ve "liberal" olmakla suçladı. Bu tartışmaya dair neler söyleyebilirsiniz?
Bu içe dönük bir tartışma değildi. Esas olarak dışa dönük toplumsal ihtiyaçlar karşısında bir tür eksen genişletme meselesi. Yoksa bizle ilgili bir dizi söylentinin en iyi tekzibi mücadele alanlarında, sendikalarda, meclis kürsüsünde neo-liberal politikalara karşı verdiğimiz yanıtlardır.
Mesela ben bugüne kadar AKP'nin politikalarına yönelik eleştiriniz şudur ama doğrusu budur gibi herhangi bir eleştiri almadım. Ya da "Cargill, istihdam ya da sosyal güvenlik yasası konusunda aldığınız tutum böyle olmalıydı" diyen olmadı. Biz bu konularla ilgilenmedik çünkü ben bu tür sol içi rekabetlerle bir yere varılacağını düşünmüyorum. Bu belki psikolojik ihtiyaçları gideriyordur, bilemiyorum.
Esas olan toplumdaki bu ihtiyaçlara denk düşen ortak bir örgütlenme içinde yer almak, 1 Mayıs'ta, Newrozlarda, 2 Temmuz'larda insanları yan yana getirmektir. Eminim bundan rahatsız kesimler olacaktır ama doğru hat budur. Pratikte bu buluşmaya karşı tutum kadar sağ bir tutum düşünemiyorum ben.
Adınız sosyal demokratlarla anılıyor?
Siyasi paparazziliği meslek edinmiş kesimler var. Herkesin ne yapacağını kendisini anlatması lazım. Biz tarihsel buluşmada sosyalistlerle yüzünü sola dönen sosyal demokratların sol değerler, emek değerleri, barış, özgürlük ve demokrasi gibi solun olmazsa olmaz koşulları çerçevesinde yan yana gelmesi gerektiğini düşündük. Bence bugün en devrimci değer kendi grup çıkarlarını toplumun ihtiyaçlarının önüne koymamaktır. Dolayısıyla bize ait olmayan görüşler üzerine yapılan gölge boksunu tuhaf buluyorum. Türkiye siyasetinde böyle bir gelenek var.
Biz kapitalizmi aşmaya çalışan, özgürlükçü sosyalist bir perspektifle bakan ama bize benzemeyenelere de ulaşmaya çalışarak olabilecek en geniş tarihsel zeminde solun temel değerleri üzerinde buluşmayı arzu ediyoruz. Bırakalım bundan AKP, düzen rahatsız olsun. Sürekli başkalarını tarif ederek daha devrimci, daha solcu olamayacağımızı anlamadık mı yani.
Bu girişim, sosyalistlerin kendi başlarına bir siyasi güç olamayacaklarını mı öngörüyor?
2004 seçimlerinden bu yana bir dizi zeminde neo-liberalizme karşı durmak, Kürt sorununda barışı savunmak gibi konularda yan yana geldik diğer sosyalistlerle. Tek başına sosyalistlerin oy oranlarını topladığımızda toplumsal karşılığı da ortada.
Yaptığımız, sol değerler ekseninde toplumsal bir inisiyatif almadır. Aslında burada farklı toplumsal dinamiklerin şekillenmesinde pozitif bir inisiyatif alabiliriz. Öbür türlü zaten hareket alanımızın sınırları ortada.
2007 seçimlerinde bu tarihsel buluşmanın minik bir ölçeğini birinci bölgede gerçekleştirdik ve toplu başarı elde ettik. Bu bile kişisel bir mesele gibi takdim edilebiliyor. Halbuki o deneyim bize çıkış yolunu gösteriyordu. O yüzden sorun solun değişik kesimlerini yan yana getirmekten ziyade solun ötesinde toplumu toplumsal talepler üzerinden kucaklamak meselesi önemli. Yoksa kağıt üzerindeki şeylerin toplumsal karşılıkları yok. Bunu nasıl yapabiliriz noktasında devrimci bir irade koymak gerekiyor.
Adınızın anıldığı kişi ve gruplar arasında "piyasa değerleriyle sosyalizm yapılacağını" söyleyenler var. Bunun hakkında neler söyleyeceksiniz?
Bizim yegane kriterimiz kamu çıkarları ve emek eksenli hayata bakılacağı. Bir Sosyaldemokrat Halk Partisi (SHP) konferansına gittim diye oturup fotoroman yazanlar oldu. Bizim açımızdan rutin işler bunlar ve toplumun her kesimiyle görüşüyoruz ama bir kere daha söyleyeyim; var olan yapıların bir araya gelmesiyle hiçbir şey olmaz. Az önce söylediğim zeminde dönüştürmek esastır. Dönüşen dönüşür, dönüşemeyen de bildiğini yapar. Bu ülkenin devrimcileri ve sosyalistleri bu zeminde bir inisiyatif almak zorunda.
Ortada fol yok yumurta yokken yapılan bu açıklamaları lüzumsuz görüyorum. Temmuzda sçeşitli siyasi çevrelerle yapılacak müzakerelerle bu meseleyi derinleştireceğiz. Bunun dışında ortada hiçbir şey yok. Dikkat ederseniz bizim üzerimizden yapılan bu beyanlarla dedikodularla gitmiyor. İşi gücü bu olan kesimlerle de verimli bir ilişki kurmak mümkün değil.
ÖDP birikimini ileriye nasıl taşıyacaksınız?
Eğer sonbahara doğru bu tarihsel buluşmayı ve ortak mücadeleyi örersek hem alanlarda hem de AKP'ye karşı alternatif bekleyen, AKP'nin temsil ettiği bu düzeni ve militarizme tekabül eden askeri hegemonyaya karşı olanların umudu olabilirsek zaten bu misyon büyük ölçüde kendini ifade eder diye düşünüyorum.
Yani hiçbir şey zamanı gelen bir fikirden değerli değil. Sadece fikirler yeterli değil. Toplumsal dinamiklerle bunu buluşturmak gerek. Bizim attığımız adım belki küçük bir adım ama Türkiye solu için büyük bir adım olması için koşulları var. Bu açıdan iyimserim.
Öngördüğünüz çaba, süre giden Çatı Partisi girişimini nasıl etkileyecek?
Bu tür girimleri birbirine tokuşturmamak lazım. Biz varolanlar içinde bir çözümden ziyade bu var olan yapıları aşan bir vicdan hareketi oluşursa bir sinerji yaratılabileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu arayışlara bakıp yeniden değerlendirmemiz gerek. Bir ortak havuza ve mücadeleye nasıl evriltiriz, müzakere etmemiz gerek. Daha bu sürecin başındayız. Ama doğrusu farklı eğilimleri birbirine tokuşturmak doğru değil. Süreç makul olanda buluşulabileceğini gösterecek.
Avrupa Sol Partisiyle ilişkilenmek yeni girişimin planları arasında mı?
Mutlaka enternasyonalist bir zeminde sadece Avrupa sol partileriyle değil, her yerle bu ortak zemini buluşturmamız gerek. Bu hafta sonu Hollanda'da Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ve arkadaşlarıyla buluşacağız, Türkiye'ye davet edeceğiz.
Hem Latin Amerika solu hem dünyanın her yerindeki sermayenin küreselleşmesine karşı başka bir siyaset başka bir dünya hayali kuranların enternasyonalist dayanışmasını kurmamız gerek. Özellikle Türkiye ekseninde çok daha önemli bizim açımızdan çok önemli. Bir de Avrupa sol partisi gibi antikapitalist sol partiler gibi yapılanmalara da bizim çok emeğimiz geçti.(BÇ)