Bundan 14 yıl önce, 27 Mayıs cumartesi günü, saat 12:00'de ilk kez Galatasaray Lisesi önüne oturduklarında şaşkınlıkla karşılandılar.
Pes etmediler, sayıları az da olsa, kar kış demeden her cumartesi "kayıpları" için oturmaya devam ettiler.
Kayıplardan Hasan Ocak'ın ailesinin yanında oturanlar gün geçtikçe çoğaldı, hiç daha önce evlerinden çıkmayan anneler, eşler, kız kardeşler artık şehrin meydanında, Beyoğlu'ndaydılar.
Sesleri yükseldikçe polisin baskısı arttı, kimi zaman gözaltında kaybettikleri yakınlarının geçtiği yollardan; şiddetten ve gözaltı uygulamalarından geçtiler.
Dört yılı aşkın bir süre boyunca her cumartesi sessizce oturdular, sessizlikleriyle çığlık attılar.
200. hafta geride kaldığında, tarihlerden 13 Mart 1999'da eylemler sona erdi.
Ve aradan 10 yıl geçtikten sonra Cumartesi anneleri/insanları yeniden Galatasaray Lisesi önünde oturma kararı aldı. Onların mücadelesine destek olan, bizzat dahil olan hak savunucularından, İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan'la konuştuk.
"Ergenekonla demokratikleşme iddiası inandırı değil"
Arcan, Ergenekon soruşturması kapsamında JİTEM mensubu subayların hükümete karşı darbe girişiminden tutuklandıklarını, hükümetin bu operasyonu ,bir demokratikleşme operasyonu olarak ilan ettiğini ancak kendilerinin gözaltında kayıplardan sorumlu tuttukları General Levent Ersöz, Albay Levent Göktaş, Albay Cemal Temizöz, Albay Arif Doğan gibi isimlerin Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınmalarıyla harekete geçtiklerini söyledi ve ekledi:
"Elbette Ergenekon'un güçler arası bir bilek güreşi olduğunu biliyorduk. Demokratikleşme operasyonu iddiasını da inandırıcı bulmuyorduk. Ama bu sürece müdahil olmak istedik."
Arcan müdahil olma isteklerinin ardında yatan nedenleri sıraladı:
"Ergenekon operasyonunun güçler arası bir hesaplaşma olmaktan çıkıp gerçek bir demokratikleşme sürecine dönüşmesini istiyorduk. Bunun için de gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açıklanması ve faillerinin yargılanması gerektiğine inanıyorduk."
"Unutturma politikasına karşı harekete geçiyoruz"
Arcan'a göre davanın buraya uzanması özellikle engelleniyordu, nitekim ölüm kuyuları, toplu mezarlar ve bunların sorumluları görmezden geliniyor, devlet adına işlenen suçlar soruşturma kapsamı dışında tutuluyordu.
"Tüm baskıcı rejimler,tüm insanlık düşmanları, tüm cellatlar toplumun unutuşuna güvenirler" diyen. İHD üyesi Arcan 31 Ocak'ta yeniden oturmaya başlamalarıyla bu kez toplumsal hafızayı inşa etmeyi amaçladıklarını söyledi.
"İnsanlara yeniden evlatlarımızı asit kuyularına atan, toplu mezarlara gömen,askeri helikopterlerle uçurumlara atanları hatırlatmak istedik. Hafızayı tazelemek istedik. Ve unutmamızı isteyenlere, unutmadığımızı,unutmayacağımızı söylemek istedik. Ergenekon soruşturması kapsamında yargılanan komutanların yalnızca darbe girişiminden yargılanmalarına itiraz etmek istedik."
Arcan,10 yıl önce, 200 kere oturmalarıyla devletin sistematik kaybetme politikasının önünde ciddi bir set oluşturduklarını, bu kez yargının kayıplar dahil devlet adına işlenen tüm suçları da kapsayacak bir biçime evrilmesi için oturduklarını dile getirdi.
"Eski defterleri kapatın,size demokrasi getireceğiz" diyenlere ise Arcan'ın mesajı geçmişle yüzleşmeden,geçmişten hesap sormadan demokrasinin mümkün olmayacağı.
"Toplumsal baskıyla kayıplar Ergenekon'a dahil olur"
"Nasıl olacak da kayıplar dosyası Ergenekon dosyasına dahil edilecek?" sorusuna Arcan'ın cevabı şöyle:
"Bu, ciddi bir toplumsal baskıyla mümkün olabilir.Böyle bir baskı yaratamazsak insan hakları,hukuk devleti,adalet,demokrasi yine çok uzağımızda kalmaya devam edecek."
Kayıp dosyalarının Ergenekon kapsamına alınması ise Arcan'a göre devlet adına işlenen suçların, derin yapılanmalarının soruşturulması, toplu mezarların, ölüm kuyularının açılması, kaybedenlerin yargılanması, kayıpların akıbetinin açığa çıkması demek.
"Bu mümkün mü?"
"Türkiye bir hukuk devleti olsaydı bu elbette ki mümkün olacaktı" diyen Arcan mücadeleye çağırdı:
"Hukuk devleti isteyen, adalet isteyen insanlar olarak Ergenekon soruşturmasının siyasetin değil,adaletin yanında durması için çaba harcamak zorundayız. Kaybedenler, toplum isterse yargılanabilir.Biz tam da bunu istiyoruz; toplumun harekete geçmesini."
"Oturma eylemleri dışında da mücadele etmek gerekiyor"
Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemlerini başka bir yöne çevirmek gerekir mi? sorusuna ise Arcan "O eylemlerle zoru başardık" diyerek başladı cevaplamaya.
"Bu kadar uzun süre devam etmesi,bu kadar uzun süre ilgi görmesi başlı başına bir işlevi olduğunun da ifadesi. Eylemin şekline yönelik bir sıkıntı yok ama kayıplar mücadelesini yalnızca Galatasaray'a bağlamak yetmez. Farklı eylemlilikler, sanatsal etkinlikler, kapalı salon toplantıları, görsel tarih çalışmaları, hukuki girişimlerimizi yaygınlaştırmak gibi planlarımız var."
Arcan aklında kalan bir tanıklıkla noktaladı sözlerini:
"Tesadüfen Galatasaray'daki oturmamıza denk gelen Danimarkalı bir belgeselci 'dünyanın değişik yerlerinde çok sayıda eylem gördüm, görüntüledim ama sizinki kadar etkilendiğim olmamıştı. Fotoğraflar sessiz, eylemciler sessiz. Bu sessizlikten nasıl bir çığlık yaratılmış, inanamadım' demişti." (EZÖ)
* Türkiye'de gözaltında kayıplara ulaşmak için tıklayınız.