Nijerya'daki iç savaş sonucu, Biafralı aç çocukların gündeme oturmasıyla gezegen insani yardım olgusuyla tanışmıştı. Aradan geçen yarım asırlık dönemde Sınır Tanımayan Doktorlar, Oxfam, Kızıl Haç gibi kuruluşlar Kamboçya, Etiyopya, Goma, Somali, Kosova ve Afganistan'da hazır bulunarak zor durumdaki insanlara yardımcı olmaya çalıştılar, fakat uzatılan yardım eli her zaman doğru kişilere ulaşmadı.
1 Aralık Pazar günü sona erecek olan 26. Uluslararası Belgesel Festivali IDFA'da gösterilen The Trouble With Aid (Yardım Belası) adlı yapım konuyu masaya yatırıp insani yardım tecrübesinin çarpıtılarak idealist şeklinden tamamıyla uzaklaştığını, hatta sona erdiğini iddia ediyor. Günümüzde örneklerini Türkiye'de de gördüğümüz bazı müdahalelerin üzerinde ekonomik çıkarların gölgesinin dolaştığını söylersek pek yanılmış olmayız herhalde…
Yardım Belası
Devletlerden bağımsız olarak insani yardım gerektiren bölgelere kendi inisyatifleriyle giden Batılı kuruluşlar arkalarına halkın desteğini alıp krizdeki toplumlara yardım etmeye giriştiklerinde idealist düşüncelere sahiptiler.
Tarafsızlık ilkesinin ön planda olması sebebiyle çatışan taraflara mümkün olduğunca mesafeli kalmaya çalışan mevzubahis kuruluşlar ne yazık ki gerekli mesafeyi her zaman koruyamadılar. Vicdanlarını rahatlatmak üzere bağışta bulunanlar sorunun altında yatan politik dinamiği irdelemediler, sorumluluğu yardım kuruluşlarına bırakıp konuyu unuttular. Oysa yapılan yardımlar bazen sorunun kaynağı olan tarafların ekmeğine yağ sürerek krizin daha da uzamasına sebep oldu, savaşçılar güçlenerek daha fazla kişinin mağdur olmasına yol açtılar. Yardım kuruluşları durumun farkına vardıklarında karşısında güçsüz kaldıkları durumu kurtarabilmek için güvenlik kuvvetlerinin işbirliğine başvurdukça bağımsızlıklarını kaybettiler. İnsani yardım kuruluşlarının zaaflarından yararlanmak için suni krizlerin yaratıldığı oldu; medyada dikkat çekmesi gereken tek şey, mağdurların dramatik görüntüleri ve onlara yardım eli uzatan merhametli ekiplerin girişimleriydi. Televizyonlarda bağış toplama programları birer atraksiyon haline geldi, duygu sömürüleriyle suçluluk duyguları hafifletildi, konunun içi boşaltıldı. Bob Geldof dönemin en revaçtaki şarkıcılarını Band Aid ve Live Aid yardım konserleri için angaje ederken yardım edilmesi gereken Etiyopya'da kıyımlar tüm hızıyla devam ediyordu.
Fakat konfor içinde yaşayan hayırsever küçük burjuvaların vicdanen rahatlaması ve suya sabuna dokunmaması için bu sübap her zaman elzem oldu. Zamanla devletler bu imajın işlerine yarayabileceğini anladılar ve Kosova örneğinde olduğu gibi Nato mensubu askerler insani yardım kuruluşu kimliğine bürünerek rol çaldılar.
Günümüzde hükümetler uzak diyarlardaki savaş veya afet kurbanlarına bile muhtaç değilmiş gibi görünüyorlar; olağanüstü bir hal, doğal bir afet veya uluslararası çaptaki bir etkinliğin organizasyonu için gösterişli kampanyalarla sözkonusu bölgeye müdahale edilmesi ve soylulaştırma faaliyetlerine tabi tutulması alışılmış bir prosedür.
Hayırseverlik?
Yönetmenliğini tecrübeli belgeselci Ricardo Pollack'ın yaptığı 119 dakikalık yapımda insanlık ayıplarını peş peşe seyrederken etkilenmemek mümkün değil. Arşiv görüntülerinin başarıyla kullanıldığı eserde başkalarının acısını bir çıkar haline getirenlerin listesi fazlasıyla kabarık ve karanlık.
Belgeseli yeterince politik olmamakla, yönetmeni bazı gerçekleri saptırmakla suçlayanlar da var. BBC'nin katkıda bulunduğu yapımın, her ne kadar şimdiye kadarki başarısız insani yardım tecrübelerini aktardığı iddiasını taşısa da, eksiklikleri olduğu da söylendi. Çarpıcı belgeselde yıllarını yardım kuruluşlarına vermiş tecrübeli uzmanlar, özeleştiri yapmaktan da geri durmuyorlar ve her şeye rağmen idealist mücadelelerine devam edeceklerini de ifade ediyorlar. The Trouble With Aid'in Türkiye'deki festival yetkilileri tarafından bir an önce fark edilmesi dileğimiz…
Geniş ve rahat koltuklu salonlarda belgeselseverlere hizmet eden IDFA'da filmi seyrederken benim aklıma İKSV'nin geçen seneki İstanbul Festivalinde gösterdiği Assistance Mortelle (Ölümcül Yardım) geldi. Raoul Peck'in yönettiği yumruk gibi yapımda Haiti'deki deprem sonrası tüm dünyanın seferber olmasıyla patlayan yardım furyasının bir hayırseverlik pornosuna dönüştüğünü görmüştük; adadaki durumun günümüzde vardığı nokta halen pek parlak değil, Van'dan yükselen çığlıklar da öyle… (MT/HK)