Aynı istatistiki veride ise, izlenen gebe sayısı 1 milyon 503 bin 632 kişi olarak gösterilmektedir.
Bunların yarısının yılın ikinci yarısında doğurduğu kabul edilse bile söz konusu istatistiklere göre doğumların yaklaşık 2/3'üne ilişkin olarak doğumun nasıl yapıldığına ilişkin veri bulunmamaktadır.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün istatistiksel verilerine göre ise bir önceki yıl yani 2003'de ülkemizde gerçekleşen resmi kayıtlara geçen doğum sayısı 1 milyon 174 bin 831'tür.
Bunları birleşitirince ortaya çıkan sonuçlar şunlardır:
* İlki, ülkemizdeki istatistiki veriler güvenilir değildir. Her kurum kendi verilerini diğer kurumların verileriyle karşılaştırmamaktadır.
* İkincisi, sağlıkla ilgili temel hizmetlerde ciddi eksiklikler vardır.
* Üçüncüsü ise, konumuzla ilgili bir somut saptama en küçük rakamı kabul etsek bile yalnız 2004 yılının ilk altı ayında bu ülkede 13 bin 274 doğum kendi kendine yapılmıştır. Bu önemli bir sayıdır.
* * *
Daha önce doğum olayının "doğal" bir olay olduğunu vurgulamıştık. Ama yine de doğum olayı, doğum sırasında yaşanabilecek bazı durumlar açısından risklidir. Bu süreçte annenin, bebeğin yaşamını ve sağlığını tehdit olacak durumlar ortaya çıkabilir, bunların sonucunda ölümler, sakatlıklar gerçekleşebilir.
Bu süreçte herhangi bir olumsuzluk yaşanmasa bile bu sonuç, ülkemizde vatandaşlarının bir bölümünün bu noktada sağlık hizmete ulaşma hakkından yoksun olduklarını göstermektedir.
Eğer herhangi bir olumsuzluk yaşanmışsa, örneğin bir "sakat"lık ortaya çıkmışsa, bu "doğal" bir sonuç değil, bir hakkın ihlâli sonucu ortaya çıkan bir durum olarak kabul edilmelidir.
Neler olmalı, neler yapılmalı?
İlkin hiç bir vatandaşın bu süreçte gereksindiği sağlık hizmetini almaktan alıkonulmamalı, tersine her vatandaşa bu o talep edilmeden sunulmalı ve sağlanmalıdır.
Diğer yandan eğer bu süreç bir sağlık kuruluşunda ya da sağlık personelinin gözetiminde gerçekleşiyorsa gereken özen gösterilmeli, her türlü tıbbi destek ve yardım koşulsuz sağlanmalıdır.
Doğum öncesi gerekli izlemeleri yapılamayan kişilerde daha çok görülmekle birlikte doğum başladığı anda yapılması gereken işlemlerle ilgili, her türlü ihmal, dikkatsizlik, özen eksikliği, konuyla ilgili olarak bilimsel bilginin gerektirdiği kurallara uygun olmayan, eksik ya da yetersiz işlemler doğum sırasında sorunlar yaşanmasına, bu da bebeğin yaşam ve sağlığını olumsuz etkileyecek sonuçlara yol açabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Örneğin uzun süren doğum işlemi sonucu bebeğin "doğum anı"nda oksijensiz yani havasız kalması ve buna bağlı gelişen beyin hasarları ve bundan kaynaklanan sakatlıklar, yine doğum esnasındaki bazı manevraların yanlış yapılması şeklindeki hatalı uygulamalar ve işlemlerden kaynaklanan olumsuzlukların yarattığı fiziksel sakatlıklar, bir yandan bizzat bir sağlıkla ilgili "kötü uygulama"(Mal practice)nın konusunu oluştururken, bir yandan da "sakatlanmama hakkı"nın ihlâli anlamına gelmektedir.
Yine doğum anında bizim ülkemizde çok sık görülen "kaza"lar da doğum sırasında olan sakatlıkların sonucudur.
* * *
Bunların söz konusu olmadığı bir anne ve bebeğin sağlığının olumsuz etkilenmediği bir doğumun gerçekleştirilmesi yalnız temel sağlık ve insan hakları açısından değil bebeğin hakları ve özürlülükle ilgili haklar arasında kabul edilmeli ve bu hakkın yerine gelmesi açısından herkes sorumluluğunu bilmeli ve gereğini yapmalıdır.
Çünkü sakatlık ortaya çıktıktan sonra ödenen hem bireysel, hem de toplumsal bedel çok büyüktür. Kimsenin "önlenebilir" bir durum nedeniyle bir başkasının "sakatlanmasına" neden olmaya hakkı yoktur.
Bu "sağlıklı yaşama hakkı"nın, "sağlık hizmetine ulaşma ev yararlanma hakkı"nın, "sakatlanmam hakkı"nın bir gereğidir.(MS/EÜ)