"Yaşlılık" konusu gibi uzun sürecek bir dizi yazı olacağını önceden ilan edebilirim. Çünkü bu konuda yazılacak, söylenecek pek çok nokta var.
Bazı okurlar yazının başlığındaki "sakat" sözüne takılmış olabilirler.
Ben de bu yazı dizisinde; daha önce olduğu gibi "özürlü" ya da "engelli" değil de "sakat" diyeceğim. Bu sevgili Nazmiye'nin saflarına katılma isteğimi buradan açıkça ilan etme anlamına geliyor.
Sonra da düzenli okurlara; aslında burada yazacaklarımın yeni şeyler olmadığını belirtmeliyim. Önceki yıl düzenlenen bir kongrede sunduklarımı biraz başka bir formatta yinelemek istiyorum.
* * *
Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik halinin yitirilmesi genel olarak sağlığın bozulması, ya da hastalık olarak ifade edilir. Bunun sürekli bir eksiklik ya da yoksunluk yaratacak bir durum yaratması da "sakatlık" olarak adlandırılır.
Sakatlığın yaşamda yarattığı sorunlar ve sakat bir kişinin kimi olanaklarının / mevcut potansiyelini ortadan kaldırılması ise "engellilik" ya da "özürlülük" olarak tanımlanır.
Bugün bir çok yerde sakatlığın bedensel-fiziksel kayıplar sonucu oluşan durumlar, zihinsel işlevlerdeki yoksunluklar ya da kayıplara bağlı durumlar, insana içkin (ait) işitme, görme, konuşma gibi yetilerin kaybına bağlı olarak görülen durumlar olmak üzere dörde ayrıldığını görüyoruz.
Aslında sürekli hastalık halinin yarattığı kimi yoksunluklarla, burada tanımlanan durumlar arasında da çok ince bir ayrımın olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Sakatlık toplumun yalnız belirli bir kesimini ilgilendiren bir durum değildir. Diğer yandan hiç kimse ondan muaf ya da bağışık olamaz. Her an herhangi birimizin bu duruma düşebileceği yalnız bir "korku" unsuru değil, yaşamın gerçekliğidir.
* * *
Sağlık hizmeti söz konusu olduğunda da bu kesime verilen hizmetin genişliği ve çeşitliliği söz konusudur.
İnsanların sağlık hizmetinden yararlanırken sahip oldukları haklar anlamında kullanılan "hasta hakları" deyimi genel olarak kastedileni anlatmaya yetmediği gibi, özelinde sakatlar için de konunun kapsamını yeterince ifade etmemektedir.
Sakatların sağlık hizmetinden yararlanma sırasındaki haklarından söz edildiğinde temel olarak bunu üç başlık altında toplamak mümkündür.
Bunlardan ilki sakatlığa neden olan durumların engellenmesi ve daha oluşmadan ortadan kaldırılmasına yönelik olarak başta sağlık kuruluşları ve bu kurumlarda çalışanlar olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının görev ve sorumluluklarının yerine getirmelerini gerekli kılan haklardır. Buna bir anlamda "sakatlanmama hakkı" da diyebiliriz.
Bu tüm insanların en doğal haklarından birisidir. Tıpkı sağlık hakkı gibi yaşama hakkını açımlayan ve tamamlayan bir haktır.
Bu hakların muhatabı da öncelikle sağlık hizmetini vermekle sorumlu olan devlet ve onun görevlileriyle, uygulamada hakların gerektirdiği hizmeti yerine getirilmesini sağlayacak olan sağlıkçılardır.
İkinci grup hak, sakatların sakatlık hallerinin doğurduğu ve bu durumlarının gerektirdiği sağlık hizmetlerine ulaşmak ve yararlanmak da dahil, bu hizmetler sırasındaki haklarından oluşmaktadır. Sakatlığın türüne göre ayrıntılı bir takım tıbbi uygulamaları tanımlayan haklar olarak nitelendirilebilir ve her sakatlık için çok farklı açılımları olabilir.
Üçüncü grupta yer alan haklar ise sakatların diğer insanlar gibi kendi sakatlık halleri dışındaki sağlık sorunları ile ilgili olarak sağlık hizmetine ulaşmaları ve yararlanmalarıyla ilgili hakları olarak ele alınabilir.
Kuşkusuz sakatlık halinin önlenmesinin, bu halin gerektirdiği hizmetlere ulaşma ve yararlanmaya göre daha öncelikli olduğu unutulmamalı, dolayısıyla haklar hep bu temel noktadan yola çıkarılarak şekillendirilmelidir. (MS/BB)