"Neşter derine batırılsın"
Oda Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. Osman Öztürk, Dr. Güray Kılıç ve Dr. Hasan Ogan, Türkiye'de son yirmi yıldır uygulanan politikalarla kamu sağlık kurumlarının sistemli bir şekilde çökertildiğini vurguladılar; "Siyasi istikrarların ısrarla sürdürdükleri bu politikalar, sağlıktaki yolsuzluklara nesnel zemin oluşturuyor" dediler.
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Savcılığı'nın hazırladığı iddianamede "SSK'nın yıllarca sistemli bir şekilde soyulduğu ve soydurulduğunun" öne sürüldüğünü vurgulayan hekimler, "SSK sağlık kurumlarındaki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını ve sorumlularının cezalandırılmasını fevkalade önemsiyoruz. SSK'nın gerçekten soygunculardan temizlenmesi isteniyorsa, 'neşter'in soygunun bütün sorumlularının canını acıtacak kadar derine batırılması gerekir. Bu cerahat, başka türlü temizlenemez" dediler.
Eski fiyatla alım
Yönetim kurulu üyeleri, operasyona neden olan olaya ilişkin değil, olayın geçtiği ortam ve kurumla, daha eski uygulamalar hakkında basına bilgi verdiler.
Açıklamada özetle şu bilgiler yer aldı:
* Yolsuzluğun mekanizması 1994 yılında SSK ile tıbbi firmalar arasında yapılan bir protokolle oluşturuldu. Bu protokolle, SSK'nın satın alacağı tıbbi iyileştirici malzeme fiyatları, o günkü piyasa koşullarına göre belirleniyor ve aradan geçen yıllarda bu malzemelerin fiyatları önemli ölçüde azalmasına karşın protokol yenilenmiyordu. Tıbbi malzeme satan firmalar, mallarını, eski fiyatlarla satmaya devam ediyor ve bu yolla katrilyonlarca lirayı bulan haksız kazanç elde ediliyordu.
* Bu süreçte, SSK'da çalışan bazı hekimlerin de bu alışverişte aracılık yaparak firmalarda rüşvet aldıkları iddianamede ortaya konuluyor.
* Örneğin, kalp ameliyatlarında kullanılan "koroner stent"in fiyatı 1994 yılında 2.450 dolardı. Fiyatlar yıllar içinde hızla düştüğü halde, bu ürün halen aynı fiyattan SSK'ya satılıyor. Bugün SSK protokol uygulamasından vazgeçip ihaleli alıma geçti ve alım bedeli 193 dolara düştü.
Yönetim kademeleri neden habersiz?
* 1994-2002 yılları arasında görev yapan çalışma bakanları, müsteşarlar, SSK genel müdürleri, SSK yönetim kurulu üyeleri, satın almalardan sorumlu bürokratlar nasıl olmuş da bu aleni soygundan hiç haberdar olmamışlardır?
* SSK, 2000 yılının başında malzemeleri protokol fiyatlarının yüzde 30 eksiğine almaya karar verdi. Ancak bu karar, kısa bir süre sonra, gerekçesi ortaya konulmadan geri alındı.
Etik kuralların toplumsal önemi
* İddianamede, bazı hekimler "komisyon almak, rüşvet havuzu oluşturmak, tıbbi firmalardan bireysel çıkar sağlamak, günlük işlerinin takibini tıbbi firmalara yaptırmak, güvenilirliği bilimsel olarak kanıtlanmamış tıbbi malzemeleri yoksul hastalar üzerinde denemek" gibi iddialarla suçlanıyor.
* Bu iddialar, hekim-tıbbi firma ilişkilerine dair etik kuralların toplumsal önemini bir kez daha gündeme getiriyor.
* Mesleğimizin bir gereği olan bu ahlaki kuralların dışına çıkılıp piyasanın kurallarına ayak uydurulmaya başlandığında ortaya çıkan çirkin tablo, bütün toplumun olduğu gibi, mesleğini dürüstçe uygulayan hekimlerin de büyük üzüntü ve öfkesine sebep oluyor.
"Asıl sorun ticarileşme"
* Türkiye'de son yirmi yıldır uygulanan politikalarla kamu sağlık kurumları sistemli bir şekilde çökertildi. Artık devlet sağlık hizmetini bir yük olarak görüyor, sağlık hizmetleri ticarileşerek özelleştiriliyor ve bu duruma tabip odaları ile hekimler şiddetle karşı çıkıyorlar. Siyasi iktidarların ısrarla sürdürdükleri bu politikalar da, sağlıktaki yolsuzluklara nesnel zemin oluşturuyor.
* SSK sağlık kurumlarındaki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını ve sorumlularının cezalandırılmasını fevkalade önemsiyoruz. SSK'nın gerçekten soygunculardan temizlenmesi isteniyorsa, "neşter"in soygunun bütün sorumlularının canını acıtacak kadar derine batırılması gerekir. Bu cerahat, başka türlü temizlenemez.
ATO: Üzüntü ve öfke duyuyoruz
Ankara Tabip Odası (ATO) da, konuyla ilgili açıklamasında, SSK'daki yolsuzlukları büyük üzüntü ve öfke ile karşıladıklarını belirterek, yolsuzluk yaptığı iddia edilen hekimler hakkında soruşturma başlatıldığını belirtmişlerdi.
ATO'nun 16 Mayıs günü yaptığı yazılı basın açıklamasında, ATO ve Türk Tabipleri Birliği'nin, kamu kaynaklarının korunması, yolsuzlukların önlenmesi ve kirlenen meslektaşların ayıklanması doğrultusunda geliştirdiği önerileri daha önce de hekimler, sağlık yöneticileri ve kamuoyu ile paylaştığı anımsatılmıştı.
Açıklamada, "Yolsuzlukların önlenmesi başta siyasi iktidarlar olmak üzere, parlamentodan sokaktaki yurttaşa, hepimizi kapsayan top yekun mücadele kararlılığı ve işbirliği ile mümkündür" denilmişti.
Sayek: TTB gerekli soruşturmayı başlattı
Türk Tabipleri Birliği (TTB) yayını olan Tıp Dünyası Gazetesi'nin 15 Mayıs 2003 tarihli 105. sayısında da TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, "gündem" başlıklı köşesinde aynı konuya değinmişti.
Sayek, "Anestesisiz Neşter Operasyonu" başlıklı yazısında, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Türk Tabipleri Birliği, savcılık soruşturmasının başladığı günlerde, konunun soruşturulmasından memnun olduğunu, hekimlerle de sınırlı tutulmayarak bürokrat, firma ve politikacılara genişletilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bugün de böyle düşünmektedir.
Bir yandan da, adı geçen hekimlerle ilgili 'etik' soruşturmaları yapmaktadır. Bir kesim, TTB'in bu olayda 'sessiz' kaldığını ima etmektedir. TTB, iyi hekimliği sürekli savunan, iyi hekimlik yapmayanları da kovuşturan bir meslek örgütüdür. Yasal soruşturma açılsın açılmasın, etik açıdan soruşturmasını yapmaktadır." (MS/BB/NK)