30 ve 31 Ekim’de İstanbul’da tıp fakültesi öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu, Adana’da Asistan Doktor Ece Ceyda Güdemek ve Batman’da Kalp ve Damar Cerrahı Engin Karakuş intihar etti.
Haberler üç sağlıkçının intihar etmeden önce bıraktıkları notlar ve paylaşımları yazdı. Çavuşoğlu, sınavı olduğunu fakat hazır olmadığını, Güdemek notu okuduktan sonra herkesin taşın altına elini koyacağını, Karakuş ise baş ağrılarını yazmıştı.
Arka arkaya gerçekleşen üç intihar doktorların çalışma koşullarını, tıp fakültelerindeki eğitim sistemini tekrar gündeme getirdi.
Doktor Mine Önal doktorların hastanelerde hangi koşullarda çalıştığını, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Asena Çiftçi tıp fakültelerindeki eğitim sürecini, İstanbul Tabip Odası Başkanı Doktor Selçuk Erez ise doktorların iş yükünü azaltabilecek çözüm önerilerini bianet’e anlattı.
Önal: Hastaya nasıl bakıldığı değil kaç hasta bakıldığı önemli
"Hem asistan hem uzman hekimlerin çalışma koşulları oldukça ağır. Nöbetler, nöbet sonrası izin kullanamamak, yaklaşık 36 saati bulan çalışma mecburiyeti... Diğer taraftan iş yükü de son derece ağır. Acil serviste çok fazla sayıda hastaya bakmak durumunda kalıyorlar çünkü Türkiye kendi nüfusunun çok üzerinde acil başvurusu olan bir ülke. Hastalar katkı katılım payı vermemek için mecburen acile başvurmak durumunda kalıyorlar ve acilin de polikliniklerin de yükü çok fazla.
"Sağlık ortamı artık tamamen metalaştırıldı. Yani nasıl baktığınız önemli olmadan, ne kadar çok hasta bakarsanız çalıştığınız kuruma o kadar çok getiriniz oluyor. O nedenle de hekimlerin üzerinde böyle bir yük var.
“Hastaların sağlıklarını korumak değil de memnuniyetleri ön plana çıkartılıyor. Memnuniyetle sağlık birbirinden farklı değerlendirilmesi gereken şeyler. Burada önemli olan hastaya nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmek fakat bu şartlarda o da çok mümkün olmuyor. Fiziksel yorgunluğun ötesinde psikolojik yorgunluk da oluyor. Çünkü istediğiniz şekilde hastaya bakıp yeterli zamanı ayıramıyorsunuz.”
Çiftçi: Sistemde kendimize ayıracağımız vakit yok
"Dördüncü sınıfta büyük stajlar başlıyor. Bu stajlar süresince yoğun bir şekilde teorik dersler de devam ediyor. Aynı zamanda hasta hazırlıyoruz, vizitlere katılıyoruz. Hem okulda hem okul dışında aktif bir şekilde çalışmak durumunda kalıyoruz.
“Her vizit bir sözlü gibi oluyor ve buralarda her hocanın tavrı aynı olmuyor. Ağır konuşanlar ve aşağılayanlar da oluyor. Stajlarda geçebilmemiz yazılıdan ne aldığımız fark etmeden hocaların iki dudağının arasında. Eğer kalırsak iki buçuk ay tekrar staj yapıyoruz. Öğrenmek ve yapmak istediğimiz şeyden soğumamıza neden oluyor.
"Altıncı sınıfta da internlük dönemi başlıyor. 12 ay farklı servislerde çalışıyoruz. Çok ağır geçen bir zaman. Sekreterlik bile yaptırılıyor. Mesela bir ayda yedi nöbet tutanlar oluyor ve aynı zamanda bu insanlar TUS'a çalışıyor. Kendimize ayıracak vaktimiz ve sosyalliğimiz kalmıyor.
“Yorulunca yapmak istediğimizden kopuyoruz”
"Bir de aileye hesap verme kısmı var. Gerçekten donanımlı olsak da o anda soruyu cevaplayamadıysak tekrar staj yapıyoruz ve bunu ailelerimize anlatamıyoruz. Özgüvenimiz de zedeleniyor çünkü ilk seferde yaşadığımız hevesle kronikleşen bir sorun olarak yaşamak çok farklı.
"Neredeyse herkes buraya isteyerek geliyor. Fakülte çok fazla şey istediği için sevmeyenler buna kesinlikle devam edemez. Yoruluyoruz ve yapmak istediklerimizden kopuyoruz. Herkes kafasında bir fikirle giriyor bu fakülteye ama bir süre sonra rahat edeceği, daha az nöbeti ve iş yükü olan bölümleri tercih ediyor.”
Erez: Rasyonel bir programa ihtiyaç var
"Asistan, doktor, uzman fark etmeksizin her bir doktor poliklinikte her gün 80 hastaya ve kısa sürelerle bakıyorlar. Bu, bir insanın kaldırabileceğinden çok daha fazla yük. Üstelik bu yükü hayatları boyunca götürüyorlar.
"Sistem çarpıklıklarla dolu ve mantıksal değil. Mutsuzluğun üstüne bir de bedensel yük biniyor. Doktorun yorgunluğunu, sağlıklı bakabileceği hasta sayısını rasyonel bir çerçevede düşünüp sistemi ona göre kurmak gerekiyor. Çünkü bu sadece doktorları değil hastaları da etkiliyor.
"Hem tıp eğitiminde, hem asistanlık sürecinde rasyonel bir program yapılmalı. Maaşları, çalışma saatleri düzenlenmeli." (TP/EKN)