Baştan söyleyelim, bir yanlış anlama olmasın: Dünya’da da Türkiye’de de bu çok hayırlı bir iş, başka sıfırlama çabalarıyla karıştırıp da bebek ölüm hızının düşmesi gibi hepimizi çok mutlu edecek bir gelişmeyi kafamızda olumsuz bir algıya kurban etmeyelim.
Gelgelelim burada da durum –farklı bir boyutta- galiba biraz karışık, anlatalım.
Türkiye’de Bebek Ölüm Hızı rakamlarıyla ilgili sıkıntılar olduğuna işaret eden çok yakın tarihte de bir yazı çıktı. Benzer konuda bir makale de Türkiye Halk Sağlığı dergisinde yayımlandı*. Yazarlar halk sağlığı uzmanı, anladığım kadarıyla Bebek Ölüm Hızı’na (BÖH) ait Türkiye rakamlarının değişik kaynaklarda farklılığı dikkatlerini çekmiş. Misal:
Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığında Bebek Ölüm Hızı binde (‰) 7.4 olarak verilmiş. Bu rakam Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması bulgularından yüzde 46 daha düşük!
Yani?
Neredeyse yarı yarıya daha az.
Ne demek bu?
Önce bebek ölüm hızı ne demek: Bir yılda, birinci yaş gününü göremeden ölen bebeklerin sayısının o yıl içerisinde doğan canlı bebek sayısına bölünmesi ile elde edilen bir ölçüt.
Bu bize ne söyler?
“Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun (UNICEF) ülkelerin gelişmişlik sıralamasında kullandığı beş yaş altı çocuk ölüm hızının temel belirleyicisidir. (..) Bebek Ölüm Hızının düşüklüğü ülkenin gelişmişlik düzeyinin de bir göstergesi olması yönü ile prestij sağlayıcıdır, ana çocuk sağlığına yönelik girişimlerin de başarı göstergesidir, beklenen yaşam süresi hesabında da dramatik bir iyilik sağlar.”(abç)
Altını çizdiğimiz yerlerden anlaşılıyor ki çok önemli bir ölçüt: prestij sağlayıcı, ana çocuk sağlığına yönelik girişimlerin başarı göstergesi, ülkenin gelişmişlik düzeyinin göstergesi…
Peki, bizde neymiş durum?
Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık İstatistikleri Yıllıklarında belirtildiği üzere bebek ölüm hızı 2003’te binde 29’dan 2012’de binde 7,4’e düşmüş.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), UNICEF ve Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) kaynaklarında ise sırasıyla 2012 için binde 11,6 ve 12; 2013 için binde 13,6.
Görülüyor ki üç kurumun rakamları Sağlık Bakanlığından oldukça farklı ve birbirine daha yakın. İşin uzmanları açıklayıcı olarak şöyle bir bilgiyi de paylaşıyorlar: Genel olarak Bebek Ölüm Hızı binde 20’nin altına inmeye başlayınca düşme hızı yavaşlar. Bunun nedeni de bebek ölüm nedenlerinin farklılaşmaya başlaması. Binde 20’nin altına indikçe önlenmesi daha zor nedenler artık ön plana çıkmış, bir başka ifadeyle bebek ölümlerinde ana sorun olarak kalmış durumdadır, bu nedenle de düşme hızı yavaşlıyor. Gelgelelim bu klasik bilgiye rağmen Sağlık Bakanlığı 2003’de binde 29 civarlarında olan hızı 8-9 yılda neredeyse binde 7’lere düşürmüş, DSÖ Avrupa Bölgesinde bile binde 11’lerde seyrederken!
Yazarlar makalede şöyle söylüyorlar:
“Yapılan bazı hesaplamalarda uluslararası standartta kabul edilmiş olan 22 haftadan sonra canlı doğan bebeklerin alınmamış olması ciddi bir eksikliktir ve bu tür hesaplamaların ‘doğruyu’ yansıtma olasılığı yoktur.”
Akademisyen dili, özeniyle doğruyu yansıtma olasılığı yoktur, demişler; siz anladınız onu!
Devam etmişler:
“Sağlık Bakanlığı Türkiye’nin Bebek Ölüm Hızı değerlerini olduğundan (TNSA 2013 verilerine göre yüzde 45,5) daha düşük göstermektedir.
(..) Sunulan yaşamsal istatistiklerin güven duygusunu zedelemesi sağlık yönetiminin halk sağlığı girişimlerine de güveni sarsıcı etkide bulunur.
Sağlık Düzeyi Ölçütlerinin gerçeği bulmak ve bildirmek dışında bir kaygı (politik, ticari…) taşınmadan, bilimsel yönden geçerli ve güvenilir yöntemlerle veri toplanarak hesaplanması, kamuoyuna sunulması gerekir.”
Ağır yazmışlar: Güveni sarsmak, politik, ticari vb gerekçelerle gerçeği bulma dışında kaygı taşıma!
Bitirirken de (olması gerekeni) öneri sunmuşlar:
“Bebek Ölüm Hızı hesaplamasının uluslararası tanımlanmış standartlara göre yapılması önem arz etmektedir”.
Kısacası güven sarsılması… Bu veriler doğru olmayabilir endişesi.
Ülke seçimlere gidiyor. Hafızalarımızda çok taze: Anketler, sayılan sandıklar, sandıklardaki oylar, açıklanan sonuçlar, 3-5 oy hesapları, çalındığı söylenen oylar, yeniden yeniden sayımlar (sahi Yalova’da, Ağrı’da kaç kez sayılmıştı oylar hatırlayan var mı?), 3-5 oyla değişen sonuçlar mühim elbette ama Bebek Ölüm Hızı yanında o kadar da mühim değil!
Mutlaka bir izahı vardır; bu kadar da olmaz: Düşük Bebek Ölüm Hızı oranının prestij sağlayıcılığı adına gerçek rakam çarpıtılmaz, neredeyse bir sıfırlama çabasına girilmez değil mi?
(Tam anlamadım ama yoksa Bebek Ölüm Hızındaki azalma seyri durmuş, daha da kötüsü yeniden yükselmeye mi başlamış?)
Doğru verilerle önümüzü görmek, politika geliştirmek çok önemli. Bir bebeğimizin bile ölmemesi hepimiz için çok sevindirici ve emeği geçen herkesi kutlamak gerekli.
Ama Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan bir efsane çıkartılacak diye bir kötü yönetim ve sağlık sistem(sizliği) örneği olarak hastanecilik hizmetlerinde vitrin olarak bahsedilen acillere yılda 100 milyon başvuru salgınından Bebek Ölüm Hızına kadar gerçekleri bilmek de hakkımız. Tıpkı memnuniyet oranını bildiğimiz gibi… (EB/HK)
Kaynak
* Eskiocak M., Selçuk E. Gökçen; Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilen bebek ölüm hızları üzerine eleştirel bir değerlendirme; Türkiye Halk Sağlığı Dergisi Vol 12, No 3 (2014)