hegel’in “tarih tekerrürden ibarettir” sözünü marks “evet tarih tekerrürden ibarettir; ama ilkinde trajedi, ikincisinde komedi yaşanır” diyerek yanıtlar. dolayısıyla insanlık tarihinin büyük bölümü bir “komedi”den ibarettir. ama ne yazık ki bu sıklıkla “acı bir komedi”dir...
genel sağlık sigortası konusu da bu “acılı tekrar”ın sıkça yaşandığı konulardan birisidir.
ne yazık ki ne olacağı bilinmesine, öngörülmesi, hatta sıkça söylenmesine karşın yine de o “acı tekrar” defalarca yaşanmaktadır ve yaşanmaya devam edilecektir.
hiç istemediğim “ben demiştim” sözünü bir kez daha yinelememe neden olsa da, bir kez daha “medyumluk” yapmadan, geleceği söylemek ve gss ve sgk konusunda olacakları bir kez daha anlatmak istiyorum:
yeni bir “pazar”: genel sağlık sigortası
yeni bütçede sgk’yla ilgili olarak kurumun karşıladığı sağlık hizmetlerinin daraltılması ve kapsanmayan hizmetler için “tamamlayıcı sigorta” uygulamasına geçileceği söyleniyor.
sgk’nın bu kadar “hızla ve aşırı” büyüyen bir sağlık hizmet faturasını ödeyemeyeceği çok açıktı. “sgk’nın sağlık hizmetini piyasalaştıracağını ve dolayısıyla pahalandıracağını, skg’nın altından kalkamayacağını” defalarca yinelemiştik.
çok sürmedi on yılda beklenen oldu, oluyor.
şimdi ne olacağını yine başka ülkelerde yaşanan örneklerden “kopya çekerek” anlatalım:
sgk’nın karşıladığı sağlıkla ilgili hizmetlerin kapsamı günden güne daralırken, onun karşılamadığı hizmetler için gerekli olan ve uygulamaya konulan “tamamlayıcı sigorta” her geçen gün primleri yükselerek yaygınlaşacak; prim ödeyen insan sayısı çoğalacak, dahası tür olarak da çeşitlenecek.
kapsanan hizmet türüne göre “farklı” tamamlayıcı sigorta tipleri gündeme getirilecek.
örneğin kalp hastalığı, enfeksiyon hastalıkları, kanser gibi “hastalığa/duruma yönelik” ayrı sigortalar yapılmak zorunda kalınacak. her bir sigorta, ayrı bir “prim” anlamına gelecek kuşkusuz.
ikinci evre: sgk’nın özelleştirilmesi
artık içinde olunması zorunlu olan sgk üyeleri, ödedikleri prim oranlarına göre sgk tarafından gruplandırılacak. “yüksek ve düzenli” prim ödeyenlerden başlayarak mevcut sgk’yı, farklı ve yeni sgk’lara bölecek. böylelikle ortalama olarak “4 ya da 5” farklı sgk’mız olacak.
bu olduğunda “sgk’na bakayım senin kim olduğunu söyleyeyim” ya da “ye sgk’am ye” sözleri sözlüklere girecek ve giderek alışacağız bu uygulamaya. tabii ki eğer sgk primimizi ödeyebiliyorsak!
bu durumun yerleştiği andan itibaren de yine yüksek ve düzenli prim ödeyenlerin sgk’ları öncelikli olmak üzere zaman içinde aşağıya doğru inerek bu yeni ve farklı “sgk”lar, dolayısıyla sgk’nın bütünü dilim dilim özelleşecek.
aslında vatandaş bunu “piyasa kuralları yüzünden” çok küçük bir prim farkları nedeniyle “yeğler hale gelecek”.
sonunda devletin “üzerinde ya da elinde” kalan sgk yalnız “4. ve 5. grupları kapsayanları” yani hiç prim ödeyemeyen ve eğer hâlâ devlet memuru kalmışsa onların en alt düzeyde ücretlendirilenlerin sağlık sigortası haline gelecek.
küresel sigorta şirketleri ve batan şirketler
yüksek prim ödeyenlerin katıldığı “durumu sürdürebilen” sigorta şirketleri ise hızla küresel şirketlerin eline geçecek.
vatandaşlarımız artık örneğin “amerikan sigorta” şirketlerinde sigortalı hale gelecekler ve buna sevinecekler. ama çok sevinmesinler, çünkü “obama reformu” kapsamı içinde olmayacaklar ne yazık ki!
ama onlar kuvvetli oldukları için sigortalılarını hizmetin en ucuza sunulduğu kurumlara, yerlere ve hatta ülkelere yönelecek.
böylelikle önceki gün başbakanın övündüğü yurt dışına çıkan vatandaşlarımızın sayısı daha da artacak ve “sağlık turizmi” yapan vatandaşlarımız giderek çoğalacak.
“şeamet tellallığı yapıyorsun” diyecek bazılarınız ama sürdüreyim:
özelleştirilen bölümleri satın alan sigorta şirketleri bir süre sonra tıpkı şimdi sgk’nın yaşadıklarını yaşayacaklar ve bu işi sürdüremeyip batacaklar.
tabii ki bir süre sonra “devlet tarafından kurtarılacak”lar...
hep öyle olmadı mı!... ne de olsa “devlet babadır”... üstelik de çoğu babalar gibi “baba”dır.
tam da onların kurtarıldığı o dönemde devlet zaten en alt grubun sağlık hizmet giderlerini bile karşılayamadığı için, “konkordato” ilan edecek ve eklenen nüfusla birlikte “gss modeli”nin artık “sürdürülemez” olacağına karar verip, bundan vazgeçmek zorunda kalacak ve başka bir model bulacak.
genel bütçeden ve ücretsiz sağlık hizmeti
gss dışındaki tek ve akılcı model de hizmetin genel bütçeden karşılanması ve tümüyle ücretsiz olarak sunulması olduğu için zorunlu olarak ona dönülecek. böylece bu ülkede “gss macerası” da, “can ve beden pahasına” bitmiş, bitirilmiş olacak!
bu sürecin toplamı en çok 20-25 yıldır.
bu zaman zarfında da en iyimser tahminlere göre en az 1000 (yazıyla: bin) milyar dolarlık bir kaynak sağlık ve sigorta konusundaki küresel ve özel şirketlere akıtılmış olacak.
tabii ki bu sürecin sonunda o döneme yetişenler “sevinecekler” bir kez daha.
ve “herkese eşit ücretsiz sağlık” diyenler de amaçlarına ulaşmış olacaklar!
ama başlangıç noktasına döndüğümüz için hep beraber aynı sözü söyleyeceğiz:
“biz bu haltı neden yedik!”
tabii beklenen kahkahalar yerini buruk gülümsemelere bırakmış olacak.
işte onun için bu komedinin adı da “acıklı komedi”dir ve öyle bilinecek...
tarih tekerrürden ibarettir gerçekten de...
can, beden ve sağlık pahasına tekerrrür ettirmemek ise “insan”ların elindedir.
ama “sahiden” insanların! (ms/hk)