geçen haftaki yazımı yazarken bunu devam eden bir yazı olarak planlamamıştım; ama şimdi isteğim dışında bir "devam" yazısı yazmak durumundayım.
çünkü o yazımı okuyan bazı sağlık bakanlığı yetkilileri yazımın yayınlandığı yerlerden birisini "bizim gazete"yi arayarak bana ulaşmaya çalışmışlar. gazetedeki arkadaşlarım da iletişim amacıyla elektronik posta adresimi vermişler.
bakanlığın içindeki bazı görevlilerin bu yazılarımı düzenli izlediklerini zaman zaman söylerler. doğrusu dolaylı da olsa bu iletişim beni sevindirir. böylelikle en azından, yanlış ve eksiklerinden, bunları çekinmeden söyleyenlerden de haberdar olduklarını düşünürüm.
"gönüllü muhbirlik"
beni arayan "sağlık bakanlığı halk sağlığı kurumu başkanlık bürosu basın danışmanlığı" görevlileri bu adresime bir mesaj yolladılar. doğrusu gönderilen mesajı biraz gecikerek okudum. ama yanıtlamak için de oldukça uzun düşündüm. nedenini mesajın temel maksadını ifade eden şu sözleri okuyunca siz de anlayacaksınız:
"bugün köşenizde yazdığınız konuyla ilgili olarak sizinle görüşmek istiyorduk (olayın hangi il ve ilçe sınırları içerisinde olduğu vs.)"
mesajdaki bu ibarenin yarattığı şaşkınlıktı beni düşündüren. acaba bu bilgiyi öğrenince ne yapacaklar, dedim kendi kendime. sonra aile hekimleri başta olmak üzere hekimlere kesilen "para cezaları" aklıma geldi. çünkü hizmetin kontrol ve denetimi için uygulamada sıklıkla gördüğümüz yollardan birisi bu tür cezai yaptırıma dayanan "polisiye" önlemler oluyor. oysa "polisiye önlemlerle" sağlık sağlanamaz ki! olsa olsa üzeri örtülür, görünmez hale getirilir.
dolayısıyla bu mesajdaki talebi, yani yazıda söz edilen yerin neresi olduğuna dair bilgi istemi, buradan yola çıkarak olayın muhatabı kişilerin kimler olduğunun bulunmasını sağlayacağı için bir çeşit "muhbirlik" yapma önerisi olarak algıladım ve bu yüzden de şaşırdım.
önemli olanı görebilmek
böyle bir amacım ve işlevimin olamayacağını yazılarımı düzenli okuyan herkes bilir. o yüzden onlara verdiğim yanıtta şunları yazdım:
"bu bilgiyi neden istediğinizi merak ediyorum. bence yazının en önemsiz noktası bu ayrıntı. çünkü yazının başlığında belirttiğim gibi dağlarda kırlarda aile hekimliğinin hali bu ve araştırılsa pek çok başka örnek bulunabilir.
yazıda belirttiğim gibi yaklaşık bir aydır dağlarda ve kırlardayım. ilgim nedeniyle de rastladıklarıma soruyorum. artık hiç kapısı açılmayan şimdi "aile sağlık merkezi" adı verilen eski sağlık ocaklarına rastladım. sağlıkla ilgili ihtiyaçları belki de hiç bitmeyecek eski cüzzamlı ve sakatlığı olan hastalarla konuştum. bir aile hekimleri olduğundan onların da haberleri yoktu. aslında o cüzzamlı hastaların var ve yaşıyor olduğunu bilmeyen şimdilerde artık "kaldırılan" il sağlık müdürlüklerinden de haberdar oldum.
halk sağlığı kurumu olarak bunları ortaya çıkaracak çalışmalar yapsanız ve bu hizmetleri hiç değilse eskiden olduğu kadarıyla sağlasanız, söz konusu ilçenin ve sağlık kuruluşunun adını öğrenmekten çok daha büyük iş yapmış olursunuz.
sorunuz aslında bir başka olumsuzluğu da ortaya koyuyor: devlet hizmetinde süreklilik esas olduğu halde siz geçmişe dair kayıtlara bile sahip değilsiniz anlaşılan.
burada bana söyleyecek bir tek söz kalıyor: "ört ki ölem"
mesajımın sonunda da bana yolladıkları mesajdan ve yanıtımdan başka bir yazımda söz edeceğimi de ekledim.
görünmeyenleri de bilmek
aslında gördüklerim ve izlediklerim arasında çok daha vahim durumlar var.
bu ülkede şu anda sağlıkla ve sağlık için yapılanlarla ilgili herhangi bir veri ve bilgi toplanmıyor. sağlık kurumlarına ulaş(a)mayanlarla ilgili herhangi bir bilgi kaynağı yok.
ne yazık ki amacı insanın ve toplumun hastalığı değil, "sağlığı" olan tek bir kurum bile yok.
bakmayın bazı tabelalarda "aile sağlığı" ya da "toplum sağlığı" merkezi yazmasına. onların amaçları da yaptıkları da "sağlık ve sağlıklılık" için değil.
pek çok uygulamalarından bunu görüyor öğreniyoruz.
bir tek sigara için yapılan çalışmalar var. onlar da kırsal kesimde yalnızca pankartlarla ve afişlerle yapılıyor. başka türlüsü olanaksız çünkü.
ama başka şeyler var gördüğüm...
benim için çok önemli bir örnek vereyim ilkin:
artık "ismen" de ortadan kalkmış olan ve birçok yerde köylüler tarafından "ahır" olarak kullanılan "sağlık evleri", bazı yerlerde ise göstermelik birer "sağlık kurumu" olarak boy gösteriyordu.
bu "yaman çelişki"nin bir tek ifadesi var:
bakanlık sahadan habersiz. başka bir deyişle "sağlığın bir sahibi yok!".
oysa bu ülkenin ve insanın sağlığının eskiden kimi yerde kağıt üzerinde de kalsa bir sahibi vardı.
şimdi ise baktığımızda sağlığın değil ama "hastalıkların sahiplerinin olduğunu" görüyoruz.
hastalıklar üzerinden para kazananlar. hatta bazen yeni ve olmayan hastalıkları icat etme pahasına.
işte bu sahipsizlik ya da sahiplilik "sağlıksızlık" doğuruyor.
o yüzden geçen hafta yazımı bağlarken yazdığım cümleyi biraz değiştirerek yeniden yazacağım:
"eğer amacınız sağlık ve sağlıklı olmak ise yeriniz yurdunuz metropoller ya da şehirler olsa da bu sağlık sisteminden size fayda yok! çünkü bu ülkenin sağlığının sahibi yok."
şimdi bana soracaklar:
"mustafa bey 'sağlık' dediğinle neyi kastediyorsun?
sahi 'sağlık' da nedir?" (ms/hk)