"Sırf bana destek olmak için aylardır saçını kazıtan canım kardeşim Berk Mumyakmaz."
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı ve "yedek subay aday adayı" bendeniz koskoca kemoterapi ünitesinde tek başıma ilaçlarımı almaktayım. Sanırım geçen hafta beni GATA kapılarında süründüren ve bütün medikal geçmişime rağmen "askerlik yapmaya evlerişsizdir" raporu vermeye pek istekli gözükmeyen tabip onkoloğun garezi tutmuş olsa gerek.
Bugün tedavimde dördüncü gün ve artık ilaçların yan etkileri iyice kendilerini hissettiriyor. Onkojenler, vücutta üç gün kalıyor ve ancak bol su alımı ile atılıyor. (Ah keşke daha çok su içebilsem!) Yani önümüzdeki beş gün boyunca ilaç birikimi en yüksek oranda olacak.
Nedir bu yan etkiler? Nereden başlasam ki?
Kemoterapi ilaçları almak civa zehirlenmesi ile yakın belirtiler gösteriyormuş. En belirginleri mide bulantısı, halsizlik, iştahsızlık ve depresyon. Bunun yanı sıra, hayatımı daha az etkileyen diğer yan etkiler şöyle: Diş etlerinde kanama, parmaklarda uyuşma, ağızda metalik tat, bazı kokulara tahammül edememe, deride kızarma ve alerjik reaksiyonlar, kalp çarpıntısı, kafa karışıklığı, unutkanlık ve kimi zaman su kaybına dayalı olarak baş ağrısı.
Bütün bu yan etkileri en aza indirgemek için her ilaç alımı öncesi en az 15 dakika koruyucu bir serum alıyorum. Belki de onun sayesinde şimdiye kadar hiç kusmadım. Bu birçok kanser hastası için büyük bir psikolojik eşiktir sanırım.
Ancak kusmamak tek eşik değil elbette. Tedavi boyunca hayat standartımızın belli bir kalitede olması elzem. Ne yazık ki, ne serum ne de onkologların ihtiyatlı tavsiyeleri bunu tam anlamda sağlayabiliyor. Kendi yaşam kalitemiz için dümenin başına kendimiz geçerek, kendimizin için en doğru bilgiye ulaşmamız gerekiyor.
Bilgi kirliliği çağında bu nasıl mümkün olacak peki?
Onu da geçtim, kaynakların çoğu İngilizce. Şimdi Türkiyeli kanser hastası hastalığıyla mı boğuşacak yoksa mütercim tercüman mı olacak? Bir de bunun bilgi teyidi kısmı var.
Neyse ki, her şey gibi bunun da bir çaresi var. Ebru Tontaş ve Esra Ürkmez Bayraklı, ABD'de yaşıyor. İkisi de yakın zamanda sevdiklerinin kanser sürecine şahit olmuş. Sevdiklerine doğru bilgiyi ulaştırma çabaları, Kanserle Dans adlı blogu doğurmuş.
Neden "Kanserle Dans"? Tontaş'a göre kanserle mücadele bir çeşit dansı andırıyor, partnerinizin -yani kanserin- bir sonraki adımını her zaman tahmin edemeyeceğiniz bir tür dans. O yüzden, kanserle mücadele tam bir savaş değil, daha çok bir uyum meselesi.
Kanserle Dans'ın en büyük başarısı, kaynaklarının güvenilirliği ve bunları en yalın dilde aktarabilmesi belki de. Bayraklı, içinde kanser kelimesi geçen neredeyse hep platforma üye olduklarını belirtiyor. Bunlar arasında American Cancer Society, National Cancer Institute ve PubMed gibi birçok güvenilir veritabanı dahilmiş.
Kanserle Dans'ın bir diğer önemli artısı, bilgiye olan kuşkucu yaklaşımı. Ayrıca, bu platformun hiçbir kar amacı gütmediğini de belirtmek gerek. Neredeyse her yazının sonunda "okuyucuya öneriler" kısmı bulunuyor. Her ne kadar, yazılarında kaynak gösterseler de, son kertede okuyucu daima doktor ve sağlık ekibine yönlendirmeyi da unutmuyorlar.
Peki ne gibi bilgiler var bu platformda?
Kanser teşhisi ardından yaşanabilecek psikolojik sorunlara uzman yazılarıyla destekten, tedavi sürecinde (ameliyat, radyoterapi ve kemoterapi) yaşanabilecek yan etkilere pratik ve güvenilir çözümlere kadar birçok bilgi var.
Bunun yanı sıra, dünyaca ünlü onkologların röportajları ve kanser deneyimini paylaşan birçok insanın yazılarının özenli tercümeleri mevcut. Sosyal medyada da boy gösteren platformun Facebook'ta binlerce takipçisi bulunuyor.
Kanserle Dans ile çok yakın zamanda tanışmama rağmen, beni bile birçok konuda aydınlattığını söyleyebilirim. Özellikle de, kemoterapinin abc'si, şeker kullanımı ile ilgili uyarılar ve sarmısağı nasıl yememiz gerektiğini anlatan yazı benim en çok ilgimi çekti diyebilirim.
İşte bütün bunların ışığında, yarınki son yazıma hazırsınız. Kanser sürecimin bana neler öğrettiği ve kanseri uzakta tutmak için ne gibi çılgın yöntemlere başvurduğumu okumaya hazır mısınız? (BM/HK)
Not: Barış Mumyakmaz'ı twitter hesabı (@barismumyakmaz) ve blogu üzerinden takip edebilir, kanser tedavisi süreci hakkında soru sorabilirsiniz.
* Kemoterapi Günlüğü'nün önceki yazıları:
- Kanser Aritmetiği [27 Ağustos 2012]
- Sosyal Medyanın "Hasta"ları [28 Ağustos 2012]
- Kanser Psikolojisinin P'si [29 Ağustos 2012
- "Kanserle Dans"a Hazır mısın? [30 Ağustos 2012]
- Benim Yolum (31 Ağustos 2012)