"Protokol, ancak küçük şehirlerde yaşayan SSK'lılara faydalı olur. İstanbul gibi büyükşehirlerde yığılmayı engellemez. Protokoldeki bazı düzenlemeler endişe yaratıyor. Endişeler gerçek olursa, SSK ancak altı ay yaşayabilir, sonu Bağ-Kur'a benzer."
Yeni sorunlara yol açacak
Öztürk, Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın imzaladığı protokolün, zaten var olan bir uygulamayı yaygınlaştırdığı kanısı uyandırdığını, ancak çok yetersiz ve sorunlara yol açacak bir düzenleme oluştuğunu açıkladı.
İstanbul'ta tespit edilmiş 32 sağlık ocağının SSK'lılara yetmeyeceğini vurgulayan Öztürk, bu sağlık ocaklarında artacak hasta başvurusuna dikkat çekti, sadece iki sağlık ocağına yeni atama yapıldığını belirtti, "Uygulama o bölgede verilen koruyucu sağlık hizmetlerinin aksamasına yol açabilir" dedi.
"SSK ancak altı ay yaşayabilir"
Protokolün ilaç temini ile ilgili düzenlemelerinin de yetersiz olduğunu vurgulayan Öztürk, şu noktalara dikkat çekti:
"Protokolün en zayıf noktası ilaç temini. İlaç dağıtımı anlaşmalı eczanelere bırakılıyor ancak, bugüne kadar bu sözleşmeler yapılamadı. Kaldı ki, SSK'nın imkansızlıkları nedeniyle ilaç dağıtım organizasyonunun yerine getirilebileceğine kuşkuyla bakıyorum. Emekli sandığının ilaç harcamasına yakın bir harcama olasılığı, endişe yaratıyor. Böyle bir durumda, SSK ancak altı ay yaşayabilir."
"Sahte reçete olayı türeyebilir"
Öztürk, protokol ile yeni yolsuzlukların önünün açıldığını da savundu:
"Anadolu'da küçük yerlerde SSK yok. Böyle bir durumda, sağlık ocaklarında yazılan reçetelerin eczanelerden alınması gerekir. Bu tip uygulamalar, dikkatli kontrol edilmezse sahte reçete olayları yaşanabilir."
"SSK Bağ-Kur'a döner"
Protokol ile yürürlükte olan bazı uygulamaların kısıtlandığını anlatan Öztürk, kriterlerde yanlışlıklar yapıldığını öne sürdü:
"Diabet, kalp, tansiyon gibi kronik hastalıklara ilişkin reçetelendirme yetkisi bazı sağlık ocaklarından alındı. Bu kavram olarak doğru bir uygulama olabilir ancak, sağlık ocaklarının seçim kriterlerinden yanlışlıklar var. Hastane, eczane ve sağlık ocağı sınırlaması getirilmezse, harcamaların denetlenmesi mümkün olmaz. SSK, böyle bir durumda Bağ-Kur gibi 'muhtaç' olur, hastalar kurumlarca kabul edilmez. Bu protokol, ancak küçük yerlerde yaşayan SSK'lılara faydalı olur, İstanbul gibi büyük şehirlerde yığılmayı engellemez." (BB/NK)