Askerlik sisteminde önemli değişiklikler içeren tasarı hazırlandı ve Meclis’e sunuldu. Bayrama kadar, yani bir hafta içinde yasalaşması amaçlanıyor. Başarılırsa bu muhtemelen bir rekor olacak ama olmasa bile konunun acil bulunduğu anlaşılıyor.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan Milli Savunma Bakanlığı’na “tayini çıkan” Hulusi Akar, yeni sistemle askerlikte eşitliğin sağlandığını belirtti.
Bununla, eğitim seviyesine göre askerlik süre ve rütbelerindeki farklı uygulamalara son verildiğini kastettiği anlaşılıyor. Oysa eğitim seviyesine göre farklılaşmalar azalmakla birlikte, gelir düzeyine göre askerlik anlayışında olağanüstü bir farklılık kurumsallaştırılıyor.
Ne kadar çok gelir, o kadar az askerlik
Ayrıntılar bir yana, yeni yasanın temel özelliği bedel ödeyenin askerlik yapmaktan kurtulmasıdır. Yasa, sınıfsal farklılıkları askerlikte de belirleyici bir konuma getirmektedir. Öyle ki, gelir gruplarına göre dört çeşit askerlik gündeme getirilmiştir.
En üst gelir grubundakilerin tamamı ile üst orta gelir grubundakilerin bir kısmı bedel ödeyecek ve bir ay eğitimle konuyu kapatacaklardır.
Orta gelir grubu ile alt orta gelir grubunun çocukları bedel ödemeyecek ve hiç para almadan altı ay askerlik yapacaklardır.
En düşük gelir grubundakilerin bazıları askerliği 12 aya uzatarak, 6 ay süresince ayda 2 bin lira “harçlık” almak için uğraşacaklardır.
Bu gelir grubunun bir kısmı da profesyonel asker olmayı başararak, görece iyi bir ücretle çatışmaların ön saflarında yer alacaktır.
Bu durumda ailelerin gelir düzeyi ile çocuklarının askerlik süresi arasında ters orantı olduğu söylenebilir. Ne kadar çok gelir, o kadar az askerlik.
Bütçenin yüzde yarımından düşük gelir
Yasaya göre bedel miktarı astsubay maaşına ve memur maaş katsayısına bağlı bir şekilde saptanacak. 2019 yılı itibariyle 31 bin lira dolaylarında olacakmış. İlk yıl için 140 bin dolaylarında kişinin bedel ödeyeceği tahmin ediliyormuş.
Türkiye’de her yıl 600 binin üzerinde genç erkek askerlik çağına giriyor. Ülkenin gelir dağılımı verilerini bu gruba uygularsak, 120 bin gencin en üst yüzde 20’lik gelir grubunda olduğunu varsayabiliriz. Bu grubun ortalama yıllık geliri 100 bin liranın üzerinde olduğuna göre, gelirin üçte birinden azına tekabül eden bedeli ödemeleri mümkündür. Muhtemelen bu grubun tamamı bedel ödeyerek bir ayda terhis olacaktır.
İkinci yüzde 20’lik grubun ortalama yıllık geliri 50 bin liranın altında olacağından büyük ihtimalle tasarrufları yetmeyecek ve kredi çekmek zorunda kalacaklardır. Anlaşılan bu 120 bin kişilik gruptan sadece 20 bin kişinin bedel ödeyeceği varsayılmış.
Daha alt gelir gruplarından hiç birinin bedel ödeme şansı görülmüyor.
Türkiye’de zaten düzenli tasarruf yapanların oranı bütün araştırmalarda yüzde 15 veya daha altında görülüyor. Zaman zaman tasarruf yapabilenler de en çok yüzde 30’a ulaşıyor.
Ayrıca nüfusun yaklaşık yüzde 30’u halen daha önce aldığı kredileri ödüyor. Kamu bankalarına o kadar çok sektörü destekleme görevi verildi ki, bir de askerlik bedeli için ucuz kredi sağlamaları pek mümkün görülmüyor. Faizler sürekli yükselirken kredi kullanabilecek olan gençlerin sayısı pek fazla olamayacaktır.
Bu durumda her yıl en az 450 bin kadar gencin bedel ödeyemeyeceği ve altı ay askerlik yapmak zorunda kalacağı anlaşılıyor. Halen TSK’de 200 bin kişinin askerlik yaptığı düşünülürse, birikmenin süreceği, insanların mezun olur olmaz askerlik işini halledemeyeceği de görülüyor.
Eğer gerçekten 140 bin kişi bedel öderse 4,5 milyar liranın biraz altında bir gelir elde edilecek demektir. Bu tutar 2019 yılında toplam bütçe gelirleri içinde yüzde yarımdan da az bir yer tutmaktadır.
Ayrıca, aynı yıl 46,5 milyar TL olan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin yüzde 10’undan daha azdır. Türkiye’nin toplam savunma bütçesi düşünüldüğünde, ağırlığı daha da azalmaktadır.
Profesyonel orduya geçişle ilgili değil
Bu sistem kamu harcamalarını karşılanmasında, bütçe açığının küçültülmesinde anlamlı bir etki yaratmayacaktır. Profesyonel orduya geçişle de doğrudan ilgili değildir.
Sonuçta, üniversite mezunu olmayanların askerliği kısalıyor, üniversite mezunlarının askerlik dönemi sabit kalıyor ve parası olanlar bedel ödüyor.
Bütün bunlar olmadan, askerlik bütün yükümlüler için kısaltılarak veya kaldırılarak veya isteğe bağlı hale getirilerek de profesyonel olmayan asker sayısı azaltılabilir, ordunun önemli kısmının profesyonellerden oluşması sağlanabilirdi. Belli ki amaç bu değil.
Öyle görünüyor ki, yıllardır inatla sürdürülen uzlaşmaz dış politika çevredeki askeri riskleri önemli ölçüde yükseltti. Yıllardır herkesin birbirine, savaş çıkar mı, çıkarsa kimle çıkar, nerede çıkar, gibi soruları sorduğu bir ülkede yaşıyoruz. Birbiriye tamamen zıt ihtimaller, aynı sohbet içinde ciddi ciddi tartışılıyor. Devlet insanları her konuşmada lafı bir şekilde savaşa, silaha, şehitliğe, kahretmeye, mahvetmeye getirmeden yapamıyorlar.
Bu kadar riski taşımak kolay değil. En azından, çocukları askere gidecek olan ailelerin en çok sesi çıkacak olanlarını, en etkili gruplarını teskin etmek gerekiyor. Çocuklarının savaşmayacağını, çatışmaya girmeyeceğini, şehit olmayacağını garantilemenin iyi bir yolu olarak bedel ödemek gösteriliyor.
Ama kimsenin mevcut politikalardan vazgeçmeye de niyeti yok. Hamaset sürecek. Sürmesi için de “Her Türkün asker doğduğunu”, askerliğin “peygamber ocağı olduğunu” devamlı söyleyebilmek gerekiyor.
Bu nedenle şöyle veya böyle herkesin hiç olmazsa bir ay askere gitmesi lazım ki, bir Türk’ün asker olmadan da var olabileceğini kimse tahayyül etmesin. (BD/EKN)
TIKLAYIN - Yeni Askerlik Sistemi Teklifi Meclis Milli Savunma Komisyonu'nda Kabul Edildi
* Fotoğraf: AA - Arşiv