Çizim: Berrin Simavlıoğlu
Altısı tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının Çağlayan'daki İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen üçüncü duruşmasında Cumhuriyet Vakfı yönetim Kurulu eski üyesi Alev Coşkun tanık olarak dinlendi.
Alev Coşkun, vakıf seçimlerinden savcılık ifadesine dek soruları yanıtladı.
Alev Coşkun’ın ifadesinde şunlar yer aldı:
Tıklayın - Cumhuriyet Davasında Üçüncü Duruşma
"2013 seçimi kırılma noktası"“Cumhuriyet 95 yılık bir kurum. Cumhuriyet'in kuruluşunu Atatürk 1924'te istedi. Kuruluşunu Atatürk'ün çok yakın mesai ve ideoloji arkadaşı ve 1. Meclis'in üyesi Kuvayı Milliyeci Yunus Nadi tarafından kuruldu. “Bu tarihi gazeteye 1992 yılının Nisan ayında, yine gazetenin çok kritik bir zaman diliminde, hakkında toplatma ve iflas hareketleri olduğu dönemde İlhan Selçuk tarafından davet edildim. Ve 12 Nisan'da o sırada gazeteyi yayınlayan Yeni Gün Neşriyat Anonim Şirketi’nin genel kurulunda yönetim kurulu başkanlığına seçildim. Bu başkanlığım kesintisiz 16 yıl sürdü. “1993'te Vakıf kuruldu. Vakıf’ın kurucu yönetimine seçildim ve ilk görevim saymanlıktı. İlhan Selçuk'un onayıyla Başkan Vekilliği'ne getirildim. "İlhan Selçuk vefat edince bir hareketlilik başladı. 2 Nisan 2013'te Vakıf’ın ilk üyesi Prof. Aydın Aybay'ın vefatı üzerine bir üyenin seçimi yapıldı. Bu tarihli seçimde hukuka aykırılık olduğuna inandık biz. Bu 2 Nisan 2013 tarihli seçim Cumhuriyet Vakfı ve gazete için bir kırılma noktasıdır. “Bu seçimle ilgili itirazlardan sonra seçimin yenilenmesi için yeni bir seçim yapıldı. O da hukuka aykırıydı. Biz de açık imzalarımızla şikayette bulunduk. Dört ayrı zamanda dört ayrı Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişi tarafından bu seçim incelendi. İnceleme sonucunda üç müfettiş bizim dediğimizin doğru olduğuna karar verdi, biri ‘hayır’ dedi. "Seçimin hukuka aykırı olduğu söyleniyor ama Vakıflar Genel Müdürlüğü 'Cumhuriyet karışsın' mı diyor nedir, bir türlü seçim yapılmıyordu. Bunun üzerine ben ve arkadaşlarım 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtık. Dava 1,5 yıl sürdü. 2 Haziran 2017'de bizim iddiamızın doğru olduğu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından tespit edildi ve gerekçeli karara bağlandı. "Bizim açtığımız dava ile bu dava arasında ilişki yok"“Şu anda görülen dava bir ceza davasıdır. Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinin sorumluluklarıyla ilgili bir ceza davasıdır ve bu dava iki kapsamlı olarak görülüyor. Birinci noktası terör örgütü üyesi olmamakla beraber yardım etmek, ikinci esası Vakıf mallarının özenli bir şekilde yönetilmemesi nedeniyle TCK 155'teki görevi kötüye kullanma suçlarını kapsıyor. "Yani bizim açtığımız dava ile bu dava arasında en ufak ilişki yok. Bizim davamız basit bir iptal davası bu dava bir ceza davası. “Ekim ayında bu dava açılıp arkadaşlarımız tutuklandığı zaman buna ilk itiraz eden ben ve arkadaşlarım oldu. Biz bu tutukluluğa karşı olduğumuzu söyledik, bildiri yayınladık. 13 Haziran 2017'de bir makale kaleme aldım, ‘Hukukun üstünlüğü ve kanunsuz suç olmaz ceza ilkesi’ başlıklı makale sosyal medyada yer aldı. "Algı operasyonu yapılıyor"“Bunları söylüyorum çünkü benim üzerimde 1,5 yıldır algı operasyonu yapılıyor. Bugün bile Cumhuriyet'te var. ‘Neden bu davayı açtı’ deniyor. Bu algı operasyonuna cevap vermem gerekiyor. “Dört sebep var: “1. sebep; hukuka bağlılık. Cumhuriyet 95 senedir hukuk diyor, önce Vakıf hukuka bağlı olmak zorunda. “2. sebep; ben vakfın kurucu yönetim kurulu üyesiyim, 22 yılımı verdim. O çalışmaları bugün tutuklu olan arkadaşlarımla beraber çalıştık. Onların yaptıkları hizmetleri hiçbir zaman inkar etmiyorum. “3.’sü; ben İlhan Selçuk, Nadir Nadi ve Uğur Mumcu ideolojisi yönünde çalışan bir insanım. Bu konuda en sert yazıları yazmış biriyim. İlhan Selçuk'a olan bağlılığım nedeniyle bu davaları açtım. "Efendim, bu davayı açmasaydı bu dava olmayacaktı’ deniyor. Böyle bir şey olamaz. 10 ay önce tutuklama olduğunda üstümde baskı hissettim. Milletvekilleri özellikle üzerime geldi. Onlara da ‘Bana bir hukukçu gönderin, ikna etsinler, davamda vazgeçeyim’ dedim. Ama yapamadılar." "Bu arkadaşlardan FETÖ'cü olmaz"“22 yılımı bu gazeteye verdim. Can Dündar ile oturup kahve içmişliğim yok. Ama düşünce kodunu bilirim, Cumhuriyet aleyhine yazı yazmış bir insan. Murat Sabuncu'yu, İlhan Tanır'ı tanımıyorum, Ahmet Şık'ı tanımıyorum. Yazılarını biliyorum ama tanımıyorum. Ama Kadri Gürsel'i kahve içmişliğim yok ama iyi tanıyorum. Orhan Erinç 20 yıllık arkadaşım. Akın Atalay ile aynı koridorda çalıştık. Turhan Günay'ın ne işi var burada? Turhan Günay: "Sayenizde efendim." [Alev Coşkun devamla] "Aynı şekilde Güray Öz, Hakan Kara diğer arkadaşlarım. Ben bu arkadaşlarımın geçmişini biliyorum, bu arkadaşlarla 22 yıldır beraber çalıştım, yaşam biçimini biliyorum. Bu arkadaşlardan terörist olmaz, bu arkadaşlardan FETÖ’cü olmaz, Bu arkadaşlarımızın yüksek mahkemenizden tutuksuz yargılanmalarını istiyorum. |
"Talihsiz oylama"
Çizim: Sinan Taşçı
Alev Coşkun, ifadesinin ardından soruları yanıtladı:
Savcı Hacı Hasan Bölükbaşı: Cumhuriyet gazetesi 2 Nisan 2013 için kırılma noktası dediniz. Açıklar mısınız? Alev Coşkun: Yönetim kurulu üyemiz Prof. Aydın Aybay vefat etmişti. Cumhuriyet Vakfı'nın amir hükmü şu: “Bir ay içinde herhangi bir nedenle ayrılan yönetim kurulu üyesi için seçim yapılır.” Bu seçimin yapılması için 2 Nisan 2013'te yönetim kurulu toplandı. 11 kişiden 9 kişi hazır bulundu. İki arkadaşımız oylarını kapalı zarf içinde vekaletname ile gönderdi. Toplantı açıldı, yeter sayısının olduğu görüldü. İki kişi sayın Mustafa Balbay ve sayın İnan Kıraç vekaletle, kapalı zarfla oylarını yollamışlar. Başkan Orhan Erinç dedi ki "Efendim, Mustafa Balbay'ın oyunu kabul edebiliriz, çünkü kendisi tutukludur ama İnan Kıraç'ın oyunu kabul edemeyiz. Çünkü Paris'e gitmiş. Kabul edemeyiz". Buna karşı ben itiraz ediyorum. Diyorum ki "İki vekaletle oy var. Birini kabul edip diğerini etmezseniz yarın zor duruma düşeriz. Eşitlik ilkesi aykırı olur, hukuka aykırı olur.” Orhan Erinç "Ben bu konuda bir oylama yapacağım" dedi, ben de "Böyle bir oylama yapamazsınız” dedim. Prensip olarak Balbay'ın oyunu kabul etti, Kıraç'ın oyu kabul edilsin mi edilmesin mi diye oylama yaptı. 50 yıllık arkadaşım, 50 yıllık Orhan Erinç'in kariyerinde en talihsiz oylamadır. Atalay'ın geçmişinde de talihsiz bir oylamadır. Bu konuda Yargıtay'ın içtihat kararı var. Yargıtay'ın kararını eleştirebilirsiniz ama Yargıtay kararına uymak herkesin görevidir. Yargıtay kararını bir vakın yönetim kurulu kararı ile değiştireceksiniz. İşte bu nedenle kırılma noktasıdır. Mustafa Pamukoğlu, İnan Kıraç'ın kararıyla kazanmış ama Erinç'in iki oyuyla Önder Çelik kazanmış. Önder Çelik seçilince Vakfın yapısı değişti, ve Cumhuriyet'e genel yayın yönetmeni olamayacak kişi genel yayın yönetmeni oldu. Sanık Avukatı Tora Pekin: Gazetecilerin yanında gazete yöneticiliğine böyle toplu bir dava açıldığını ilk defa görüyorum. Bu davanın en ayırt edici özelliklerinden biri. İddianamedeki Cumhuriyet'e yönelik yayın çizgisi tartışması ile sayın Coşkun'un şimdi ifade ettiği "eksen kayması" konusunda bir paralellik var. Sayın Coşkun, öncelikle savcılık soruşturmasında nasıl tanık olduğunuzu anlatır mısınız? Alev Coşkun: 31 Ekim 2016'da arkadaşlarımız tutuklanınca aynı saatte ben bir bildiri yayınladım. Dedim ki "Bizim açtığımız dava eski bir davadır, bugünkü ceza davasıyla bir ilişkimiz yoktur ve bu tutuklamalara karşıyız. Eğer bir dava görülecekse tutuksuz yargılama olsun" diye bir bildiri yayınladım. Ertesi günü bir SMS geldi. Savcılıktan değil terör dairesinden. Ayın 1 ve ya 2'sinde saat 16.30'da beklediklerini söylediler. Ben de Ceza Kanunu gereğince gittim, soru sordular, cevaplarım iddianamede var. Tora Pekin: İfadenizde olan ama burada değinmediğiniz bir bölüm var. Cumhuriyet mensuplarının Sulh Ceza Hakimliği’ndeki tutuklamalarından biri 23 Mayıs ve 25 Mayıs tarihli haberler. Biliyor muydunuz? Alev Coşkun: Ben gittiğimde zaten gözaltına alınmışlardı. Ama o iki tarihli gazeteden bahsettim. 72 milyon kişi karşı çıksa o iki gazeteye karşı çıkmaya devam edeceğim. Tora Pekin: 23 ve 25 Mayıs tarihli iki gazeteyi terör şubesine siz mi götürdünüz diye sordum. Alev Coşkun: Herhangi bir yere bakın bu iki gazete çıkacak. Bu gazete beni ağlatmıştır. Çünkü Cumhuriyet'in logosunun başköşesinde Fethullah'ın resmi var. Siz bunu nasıl kabul ediyorsunuz? Tora Pekin: Benim kabul edip etmememin bir ilişkisi yok. Bu iki gazetenin tutuklama gerekçesi olduğunu biliyor muydunuz dedim, bilmiyordum dediniz. Alev Coşkun: Ben o iki gazeteyle ilgili ifademin arkasındayım. Bana FETÖ'cü olup olmadıklarını sordular. Bilmem dedim. [Salondaki izleyiciler "yazıklar olsun" diye tepki gösterdi] Alev Coşkun: Ben demin "Bu arkadaşlarımız FETÖ'cü değil" dedim. "İlhan Selçuk görse ne derdi?"Çizim: Sinan Taşçı Tora Pekin: Siz o fotokopileri [23-25 MAyıs tarihli gazeteler] alıp da mı gittiniz? Mahkeme Başkanı: Soruya itirazımız var. Tanığı burada yargılayamazsınız. Bu fotokopinin tanıklık sıfatıyla alakası yok. Soruya cevap vermeyebilirsiniz. Tora Pekin: Alakası şu, terör şube ifadeye çağırmış, o da fotokopilerini alıp gitmiş. Alev Coşkun: Sen diyorsun ki (Pekin'e); "Bunlar Fethullah'ı başköşeye koymuşlar, siz de onun fotokopisini alıp götürdünüz. Bu nedenle tutuklandılar." O zaman Fethullah'ı neden başköşeye koydunuz? Tora Pekin: Bu haberin suç olduğunu mu düşündünüz? Alev Coşkun: Ben suç değil, etik olmadığını düşündüm. Tora Pekin: Peki suç oluşturmadığını bildiğiniz bir yayını bir ceza soruşturmanızda neden yanınızda götürüyorsunuz? Alev Coşkun: Bana "Neden dava açtınız?" diye soruyorlar. Ben de "23 Mayıs'ta gazeteyi açtım, gözlerim yaşardı ondan dava açtım" dedim. İlhan Selçuk görse ne derdi? Kabrinde kemikleri sızlamıştır. Bu Atatürk'ün gazetesidir. Buranın temel ilkeleri var, Atatürk'e bağlılık, Cumhuriyet'e bağlılık. Bu terör örgütünün başköşeye getirileceği yer değildir. Tora Pekin: İfadenizde, "Dinci ve tarikatçıların haberlerinin ilk sayfadan verilmemesi bir kural iken" diyorsunuz, ikinci sayfadan yayınlanabilir mi? Alev Coşkun: Cumhuriyet'in bir geleneği var, bir de haber değeri var. Habercilikte köpek insanı ısırırsa haber olmaz ama haber insanı ısırırsa haber olur. İlk sayfada görünce "FETÖ bir köpeği mi ısırdı?" dedim. Başka yerlerde haber olur ama Cumhuriyet'te olmaz. Tora Pekin: Sizin "yayınlanamaz" dediğiniz haber Cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak'ın ABD'de Gülen'i ziyaret ettiği haber. Ama sizin döneminizde yayınlanan haber "Cemaatten Açıklama: Malikane Kavgası" Alev Coşkun: Dediklerinizin hiç alakası yok. Bu haberle gazetenin herhangi bir sayfasında giren bir haber bir olur. Bunu niye buraya koydular? Tora Pekin: O zaman bu haberi başka bir yerde yayınlasak hiçbir sorun yok öyle mi? Alev Coşkun: Haber girer ama başköşeye girmez. "Bana vakıf davasını sordular"Tora Pekin: Ceza davasıyla vakıf davası arasında irtibat olmadığını söylüyordunuz. Hala böyle mi düşünüyorsunuz? Vakıf davasının bu davayla irtibatlı olmadığını söylüyoruz ama siz ifade vermeye giderken yanınıza vakıf davasıyla ilgili kararı almışsınız. Yani siz bu vakıf davasının ceza soruşturmasıyla ilgili olmadığını söylüyorsunuz ama ceza soruşturmasıyla ilgili ifade vermeye giderken bu belgeyi götürüyorsunuz. Mahkeme Başkanı: Bu soruya cevap vermeyin. Tanığı sever ya da sevmezsiniz ama burada sanıkmış gibi yargılayamazsınız. Salon da ses çıkararak yönlendirme yapmasın. Alev Coşkun: Beni algı operasyonuyla şu duruma düşürmeye çalışıyor: "Sen bu davayı açtın, arkadaşlarımız bu nedenle tutuklu." Tora Pekin: Hiç alakası yok. Siz ceza soruşturmasına giderken vakıf davasına ilişkin belge götürüyorsunuz. Bu soruşturmaya vakıf belgesini götürüyorsunuz. Alev Coşkun: Bana vakıf davasını sordular. Tora Pekin: Telefonda size vakıf davasını soracaklarını söylediler mi? Alev Coşkun: Hayır mesaj çektiler. "Vakıf evvela hukuka uyacak"Tora Pekin: İptal davasını açma iddiası, toplantı yeter sayısının oluşmadığı. Siz katıldınız mı? Mazeret bildirdiniz mi? Neden katılmadınız? Alev Coşkun: Katılmadım, bildirmedim. Bu soruya yanıt vermek istemiyorum. Tora Pekin: Katılmadığınız bir toplantı için, tek bir sayıyla toplantı yeter sayısının oluşmadığını iddia ederek iptal davası açtınız. Doğru mu? Alev Coşkun: Ben katılmadığım halde altı kişiyle toplandılar. Ben hukukçuyum. Toplantı yeter sayısı oluşmadan toplandılar. Vakıf evvela hukuka uyacak. "Vakıf yazarlara soru sormaz"Mahkeme Başkanı: 22 yıl vakıfta görev yaptınız. Bunun ne kadar zamanı İlhan Selçuk ile geçti? Alev Coşkun: Cumhuriyet gazetesinin zor bir döneminde İlhan Selçuk beni davet etti. O dönem vakıf yok, şirket var. O şirketin başkanlığına seçildim. Daha sonra İlhan Selçuk Başkan oldu ben de başkan vekili oldum. Vefatına kadar böyle devam etti. Mahkeme Başkanı: Vakfın köşe yazarlarına, muhabirlerine herhangi bir müdahalesi olur mu? Vakıf yöneticileri ile Genel Yayın Yönetmeni arasında böyle bir ilişki var mı? Avukat Atilla Coşkun: Bu soru sorulamaz. Bu konuda vakfın senedi mevcuttur. Asla ve zinhar yönetim kurulu Cumhuriyet yönetimine karışamaz. Bu çerçevede böyle bir sorunun sorulmasının ilişkisi olamaz. Mahkeme Başkanı: Bu dava ile doğrudan ilişkilidir. Atilla Coşkun: Vakıf değil, vakfın görev verdiği kişiler yargılanıyor. Mahkeme Başkanı: Esasla birlikte itiraz edebilirsiniz. Tanık sorumu yanıtlasın. Atilla Coşkun: Bu önyargılı bir sorudur. Bu vakıf Cumhuriyet gazetesinin ismini elinde tutuyor. Gazetenin isim hakkı vakfın elindedir. Vakıf bu ismi bir şirkete kiralıyor. Vakıf şirkete "Bu vakfın temel amaçları budur. Bu çizgide gazeteyi çıkart" diyor. Vakıf ikide bir soru sormaz, yazarlara soru sormaz. 2-3 ayda bir genel yayın yönetmenini çağırıp soru sorabilir, tirajı sorabilir. Temel çizgiyi muhafaza etmek koşuluyla. Orhan Erinç: Ben yönetim kurulu toplantısında öyle laflar etmedim. Bunu anımsatmak istedim. Alev Coşkun: Ben 2 Nisan 2013 tarihli toplantının zaptı çok açık ve net olduğunu söyledim. Konunu ileride sorunlu olacağını hissettiğim için Erinç'e "bunu çok açık ve net yazalım. Siz ve Akın Atalay da okusun" dedim. Burada bir toplantı önce mücbir sebep olduğu için Balbay oy veremiyor, çünkü tutuklu, ama oyu kabul ediliyor. Ben Yargıtay kararını sunarak kapalı zarfla oyunu sayalım dedim. Yargıtay kararını eleştirebilirsiniz ama uymanız gerekir. O nedenle iptal edildi. Orhan Erinç: Alev beyin başkan vekilliği İlhan Selçuk'un vefatıyla sona ermedi, benim dönemimde de üç sene başkan vekilliği yaptı. "Mücbir sebeple oy kullanabileceğine" ilişkin kararın altında Alev beyin de imzası vardır. Akın Atalay'dan sorular[Akın Atalay söz alarak 23 Mayıs tarihli kupürü gösterdi.] Akın Atalay: Kendisi malikaneyi gösterecek şekilde de işaretlemiş. Doğru mu? Alev Coşkun: Doğru doğru! Akın Atalay: Tanığın Cumhuriyet gazetesini yayınlayan şirketle yönetim kurulu ilişkisi 2004'te bitmiştir. Doğru mu? Alev Coşkun: Doğru. Akın Atalay: Vakıf 1993'te kuruldu tanığın üyeliği 2013'e kadar sürdü. Kayıtlara doğru geçsin diye söylüyorum. Cumhuriyet Vakfı’nın resmi muhasebe kayıtlarına göre, Vakfın kuruluşundan bugüne Vakıf Yönetim Kurulu'nda başkanlık, başkan vekilliği, saymanlık yapan onlarca kişiler arasında herhangi biri adı altında ücret alan başka kimse olmadığı halde, her ay "huzur hakkı" adı altında kendisi ücret almıştır. Doğru mu? Mahkeme Başkanı: Davayla ilgisi yok. Akın Atalay: Tanığın tanıklık motivasyonunu göstermek için soruyorum. Mahkeme Başkanı: Cevap vermek zorunda değilsiniz. Alev Coşkun: Kendisi teklif etti. Cumhuriyet'te en az telif alan kişi benim. Vakfın işleriyle uğraşıyorum, yazı yazıyorum. İlhan Selçuk istedi. Mahkeme Başkanı: Maaşı kim teklif etti? Alev Coşkun: Akın beyle, Ertin Akgüç. Ben "İsterseniz vermeyin" dedim. Akın Atalay: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine vakıf ile ilgili isimsiz bir şikayet dilekçesi verilmiş. Sizin bilgininiz var mı? Alev Coşkun: Hukuksuzluk var, kendi imzamızla itiraz ettik diyoruz. Dava açıyoruz, davacının ismi Alev Coşkun. Vakıflar Genel Müdürlüğüne 2016 Haziranında dilekçe verdim. Dört müfettiş inceleme yaptı, bunlardan biri a diyor, diğeri b diyor. İdarenin iki ayrı kararı olamaz. VGM'den inceleyin diye başvuruyorum. Böyle bir adam kalkacak, imzasız Cumhurbaşkanı'na mektup yazacak. Ne gereği var? Benim ihtiyacım yok. Acaba Cumhurbaşkanlığı'na bu dilekçeyi kim yazmış? Acaba gazeteden Atatürkçü olduğu için, Akın Atalay'ın attığı ya da atacağı biri olamaz mı? Ya da bu konuyu soru işareti yapmak için Akın Atalay ya da arkadaşları yazmış olamaz mı? [Salon itiraz etti] Bana sen isimsiz mektup yazdın diyor. Akın Atalay: Ben öyle bir şey demiyorum. Bilginiz var mı diyorum. Benim tanık beyanlarının ardından beyanım olacak. |
(EA/BK)