Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan, 11'i Cumhuriyet gazetesi çalışanı, biri Twitter kullanıcısı 12 kişinin tutuklu bulunduğu 19 sanıklı Cumhuriyet davasına, ilk duruşmanın üçüncü gününde devam edildi.
Tutuklu Cumhuriyet Gazetesi yazarı Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör, yazar Hakan Kara, Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yazar Güray Öz, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, tweet'leri nedeniyle yargılanan tutuklu sanık Ahmet Kemal Aydoğdu duruşma salonunda yer aldı.
Tutuksuz sanıklar, Orhan Erinç, Günseli Özaltay, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin ve Bülent Yener de duruşmada hazır bulundu.
Tutuklu sanıklardan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu duruşmaya katılmadı.
Duruşmanın ilk gününde (24 Temmuz) Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Musa Kart, ikinci gününde (25 Temmuz) Murat Sabuncu, Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik ve Mustafa Kemal Güngör savunmalarını yapmıştı.
Duruşmanın 3. gününde Hakan Kara, Turhan Günay, Ahmet Şık, Ahmet Kemal Aydoğdu, Bülent Yener, Günseli Özaltay söz aldı.
Hakan Kara: Gazetecilik yapmak istiyoruz
Kara "Çoğulcu, katılımcı demokrasiyi, laikliği, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını, kadın-erkek eşitliğini, temel hak ve özgürlükleri savunan bir gazeteci olarak bu iddianamede yer alan tüm iddiaları reddediyorum" dedi.
Hakan Kara'nın Savunması: İddianamedeki Tüm İddiaları Reddediyorum
Kara savunmasının "Bizler demokratik bir toplumda fikirlerimizi özgürce ifade etmek ve gazetecilik yapmak istiyoruz" diye bitirdi.
"Vakıf üyesi 'Bu haberi niye yaptınız?' diye sorarsa istifa etmem gerek"
Kara'nın savunmasının ardından Mahkeme heyeti sorularını sordu.
Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ : Vakıf'ta yayın politikasıyla ilgili, yayın politikasında usulsüzlük var diye konuştunuz mu?
Kara: Hayır olmadı. Vakfın yaklaşımı böyle değildir. Senet çerçevesinde bakar. Yayın müdürü görevini yapamıyorsa görevden alır. Bir vakıf üyesi gelip "Bu haberi niye yaptınız, detayında ne var?" diye sormaz. Sorarsa istifa etmem gerek. Cumhuriyet'in geleneklerine uymaz.
Kıdemli üye Hakim: FETÖ dışında DHKP-C ve PKK ile ilgili olarak bir savunma yapacak mısınız?
Kara: Tüm terör örgütlerine karşıyım. Hiçbiriyle ilişkim olmadı. Ama orada başka bir somut bir şey görmediğim için bununla yetindim.
Turhan Günay: Dört iletişim kaydı için 267 gündür tutukluyum
Kara'nın ardından Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay savunmasını yaptı.
Turhan Günay'ın Savunması: Dört İletişim Kaydı İçin 267 Gündür Tutukluyum
Günay "Kitap fuarı için arandığım kişi, Kayseri'ye davet eden, kitap yazan, akademisyen....Sadece bu dört iletişim kaydı ve Vakıf yöneticisi gösterildiğim için 267 gündür tutukluyum" dedi.
Mahkeme başkanı: Sizden vurucu bir anlatım beklerdim
Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ "Sizden vurucu bir anlatım beklerdim ama yapmadınız" dedi.
Turhan Günay dosyaya annesinin ölüm kaydının girdiğini belirterek "Ben iki yaşındayken annemi kaybetmişim Avukat bir kardeşim var. Annemin ölüm tarhini bilmiyoruz. Savcıya teşekkür ediyorum annemin ölüm kaydı var" dedi.
Günay: Editöryel bağımsızlığım mutlak
Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ ve avukatlar Turhan Günay'a şu soruları yöneltti:
Mahkeme Başkanı: Gazete için müstakil olarak varlık gösteren Kitap Eki'ni yönetiyorsunuz. Kitap Eki’ni yönetirken ekin içindeki kapağındki resimler ve içeriklerden kime karşı sorumlusunuz?
Günay: Ben çok bağımsız çalışıyorum. Kimseye karşı sorumluluğum yok. İçerikten ben sorumluyum. Bana şimdiye kadar karışmadı, ben karar verdim.
Mahkeme Başkanı: Ekonomik zorluk olduğunda Vakıf'a mı bildiriyorsunuz?
Günay: Hayır müessese müdürüne bildiriyoruz. Sayfa arttırmamız gerektiğinde matbaa koordinatörüne bildiriyoruz.
Mahkeme Başkanı: Editöryel bağımsızlık mutlak mı?
Günay: Benim editöryel bağımsızlığım mutlak. İlhan Selçuk bir tek gün arayıp "Kapak ne yapıyorsun?" diye sormadı.
Avukat: Yayınlarınızda DHKP-C ya da PKK’yı övücü yayın yaptınız mı?
Günay: Terör hepimizin sorunu. Terörü övücü yayın yapmadım. Benim için kitap tanıtımı önemlidir. Kitabın iyi yazılıp yazılmadığı önemlidir. “Dahi” anladımdaki “de”yi ayıramayan yazarın kitabını hemen bırakırım.
Ahmet Şık: Söylediklerim savunma değil, ithamdır
Günay'ın ardından Ahmet Şık söz aldı.
Şık konuşurken Mahkeme Başkanı "Burada bir yanlışlık var Ahmet Şık. Savunma kapsamında kal. Biz köşe yazısı yazmanızı değl savunma yapmanızı bekliyoruz" demesi üzerine Şık, "Tahammül ederseniz bunun savunma kapsamında olduğunu göreceksiniz" diye yanıtladı.
Ahmet Şık "Söylediklerim savunma veya ifade değil aksine ithamdır. Gazetecilik faaliyetlerimin suç olarak gösterilmeye çalışıldığı bir operasyona karşı söyleyeceklerim bundan ibarettir. Ve hiçbir şekilde savunma değildir. Ki bunu gazeteciliğe ve mesleğimin etik değerlerine hakaret sayarım. Çünkü gazetecilik suç değildir" dedi.
Ahmet Şık: Söylediklerim Savunma, İfade Değil, İthamdır
Ahmet Şık'ın konuşması sonunda salondakiler alkışladı.
Mahkeme Başkanı bunun üzerinebağırarak "Ne yapıyorsunuz! Şov yeri mi burası Mahkeme burası Salonun düzenini bozuyorsunuz" dedi. Daha sonra sakinleşerek "Şimdiye kadar ne güzel gittik. Neden böyle yapıyorsunuz?" dedi.
Aydoğdu: Jeansbiri ben değilim
Şık'ın ardından iddianamede "jeansbiri" isimli Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Mustafa Aydoğdu söz aldı. Aydoğdu şunları söyledi:
"Adem Yavuzaslan isimli gazeteci ile 2008 yılında görüştüğüm söyleniyor. 2010 yılında şu an kullandığım numarayı aldım. Dolayısıyla kendisiyle 2008 yılında iletişim kurmam mümkün değil"
“Gaziantep'te gözaltına alındım ve ömrü hayatımda ilk kez geldiğim İstanbul'a getirildim. 1 hafta TEM şubede gözaltında kaldıktan sonra ilk sorgumda FETÖ'den alındığımı söylediler. Sonra sosyal medya hesabı ‘jeansbiri’ni kullandığım söylendi. Daha ilk anda bu hesabın bana ait olmadığını onlara kanıtladım. Gözaltındayken sorgularda bana Bylock'u bilip bilmediğimi sordular. Ben de 15 Temmuz’dan sonra öğrendiğimi söyledim. Onlar da ‘Tamam senin adın ByLock listesinde yok’ dediler. 22 Kasım'da savcılık sorgum yapıldı. Savcı ByLock’la ilgili bir şey sormadı. Sulh ceza hakimliği de sormadı. Sonra hesabın kullanıcısı olduğum için tutukladı.
“Aylık tutuk incelememde SEGBİS’le hakime bağlandım. Bana 'Sen jeansbiri değilmişsin. Bunların okulunda çalışmışsın' dedi. Ben de milli eğitime bağlı bir okulda çalıştığımı söyledim. Sonra hakim bana 'ByLock kullanıyor musun' diye sordu. Hayır cevabını verince 'O zaman sen daha tehlikelisin kriptocusun' dedi. Sonra hücreme geri döndüm. İddianame hazırlandığında gördüm ki bylock kullanımı ile suçlanıyorum
“Ben tutuklandıktan sonra gizli tanık aracılığıyla hakkımdaki bütün bilgiler, ÖSYM sonucum dahi yayınlanmış basında. Kpss ile atanamadığım için milli eğitim bakanlığına bağlı özel bir okulda çalışmaya başladım.
“Gizli tanık E.A isimli kişinin telefonuna bylock indirdiğimi söylüyor. Ancak söylediği tarih iddianamedeki tarihle uyuşmuyor.
“İddianamede bir hata var şahsımla ilgili. Yakalama ve tutuklama kararı yanlış. 20 Ekim 2016 tarihinde yakalama çıkarılmış 27 Ekim'de gözaltına alınmış. Kullandığım telefon, faturalar hepsi benim adıma buna rağmen bana değil baldızımın evine gidilerek ben aranmışım. Kendimle alaka kuramadığım için benle bir alakası yok dedim. Daha sonra arkadaşımın evine çay içmeye gittim 27 Ekim günü. Evden çıkıp kapının önüne çıktığım gibi gözaltına alındım. Arkadaşımın evi arandı. Arkadaşımın evinde para bulundu. Arkadaşım bu ev benim demesine rağmen arama sürdü. Sonra kapıcıya sorup orada oturmadığımı öğrendiklerinde benim evime gittik arama yapılması için. Aradılar evden hiçbir şey çıkmadı.
“Ben gözaltına alındıktan 1 gün sonra (28 Ekim 2016) siber suçlar rapor hazırlıyor. İlk tespit, tweetleri İstanbul'dan atmışsın sen ne zaman Antep'e gittin diye sordular. Ben de istanbul'a ilk kez gözaltı sebebiyle getirildiğimi söyledim
“IP tespiti dahi yapılmamış tamamen google'dan araştırıp ne haber buldularsa eklemişler. Mart 2015'te jeansbiri hesabını 4 bin TL'ye iphone aracılığıyla sattığımı söylediğimde 'o hesap 20 bin lira etmez' dediler.
“Son olarak 2010 yılında üniversiteden mezun oldum kpssyi kazanamadım ücretli öğretmenlik için bingöl meb'e başvurdum. Sonra özel bir okulda çalışmaya başladım. O okuldan da 13 Temmuz'da istifa ettim. 9 aydır tutukluyum ve bu gazetecilerin içinde bir öğretmenim. Bu davayla alakam yok."
Yener: İper'in telefonunda ByLock olmadıpı tespit edildi
Aydoğdu'nun ardından Eski Cumhuriyet Gazetesi Muhasebe Müdürü Bülent Yener söz aldı.
Bylock kullanımının ne olduğunu yayınlanan haberlerden biliyorum. Ne kullandım ve ne de beni arayanların telefonlarında bulunup bulunmadığını bilebilirim.
İddianamede Y.E.İ olarak kodlanmış olan Yusuf Emre İper Cumhuriyet gazetesi çalışanıdır ve tutukludur. Kendisinin telefonunda Bylock bulunmadığına dair rapor alındığını gazetemiz Avukatlarının verdiği bilgiye dayanarak, biliyorum. Diğer kişileri ve telefon edenleri ise tanımam, tanım da mümkün değildir. Talebim üzerine el konulan pasaportum Savcılık tarafından iade edildi ve teslim aldım.
Özaltay: Gazetenin yayın politikası laik, demokratik ilkeler çerçevesinde
Yener'den sonra son olarak gazetenin muhasebe müdürü Günseli Özaltay söz aldı. Özaltay şunları söyledi:
"Ne hukuken ne de başka bir nedenle, hiçbir gazetede ve şirkette Muhasebe Müdürü yayın politikası veya şirket Yönetimi'nden sorumlu kişi değildir. Muhasebe departmanı idari bir bölümdür. Gazetenin yayınından veya manşetinden ve yapılan haberlerinden sorumluluğum bulunmamaktadır.
"Ben hem Cumhuriyet gazetesinin çalışanı hem de bir okuru olarak öteden beri gazetenin laik demokratik ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yayın politikası yürüttüğüne inanırım.
"Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni gün Haber Ajansı'nın bütün işlemleri yasalara uygun olarak ve yeminli mali müşavirliğin denetiminde gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmektedir.
"Yaptığımız işlemler hep şeffaftır ve şeffaf olarak devam edecektir.
"Şirkette maliye tarafından yapılan incelemelerde ve son Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan incelemelerde de ortaya çıktığı gibi muhasebe işlemleri yasalara uygundur."
Ne olmuştu?İddianame, 19 sanıktan tutuklu bulunan 12’sinin 5 Kasım 2016'da tutuklanmasından 156 gün sonra, 4 Nisan 2017'de hazırlandı. Yargılama 24 Temmuz 2017'de başladı. Soruşturmayı Murat İnam başlattı. İnam "FETÖ davası” sanığı. İnam'ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı. Gazetecilik faaliyetlerininsuç olarak olarak yer aldığı iddianamenin 106 haber delil ve dayanak, 149 tweet, 17 gazeteci ve gazete yöneticisi de tanık olarak yer almıştı. Savcılık, “Silahlı terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından cezalandırılmalarını talep ediyor. Kim yargılanıyor?Tutuklular: Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, köşe yazarı Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör, köşe yazarı Hakan Kara, Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, okur temsilcisi Güray Öz, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, muhabir Ahmet Şık, tweet'leri nedeniyle yargılanan tutuklu sanık Ahmet Kemal Aydoğdu. Hakkında adli kontrol kararı verilenler: Cumhuriyet Gazetesi eski yayın yönetmeni ve köşe yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hikmet Çetinkaya. Hakkında kısıtlama kararı olmayanlar: Eski muhasebe müdürü Bülent Yener, muhasebe müdürü Günseli Özaltay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç. Hakkında yakalama kararı olanlar: Cumhuriyet Gazetesieski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanı İlhan Tanır. Sanıklardan Ahmet Kemal Aydoğdu hariç tüm sanıklar Cumhuriyet çalışanı veya yöneticisi. Kime kaç yıl istendi?Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi; Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapsi; Bülent Utku, Musa Kart, Güray Öz, Turhan Günay, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapsi; Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi. Ahmet Kemal Aydoğdu'ya ait olduğu iddia edilen "jeansbiri” hesabından atılan 31 tweet iddianamede şöyle yer alıyor: “Aydın Engin’in Twitter’de jeans- Biri ismini kullanan FETÖ/PDY yöneticisi şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu tarafından 20 Ekim 2016 tarihinde Aksilahlanma hastaginin açılmasından sonra 23 Eylül 2016 tarihinde “AKSK (Ak Silahlı Kuvvetler)” başlıklı bir yazı yazarak bir algı çalışması başlattığı... FETÖ/PDY’nin darbe girişimini bastıran kahraman Türk halkının birlik ve beraberliğini bozarak, toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek amacıyla tutuklu şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu’ya ait ‘Jeans- Biri’ isimli profilden başlatılan ‘Aksilahlanma’ etiketini gazete ve internet sitesinde haberleştirdiği, yine şüphelilerden Aydın Engin tarafından bu paylaşımın müstakil bir yazı konusu edilerek, kamuoyu nezdinde doğru ve inandırıcı olduğu yönünde kanaat oluşturmaya çalıştığı, böylece silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin amaçlarına hizmet ettiği görülmüştür.” Mahkeme heyetiİstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti başkanı: Abdurrahman Orkun Dağ. Üye hakimler ise şöyle: Ramazan Çiçek, Halit İçdemir. Duruşma savcısı: Hacı Hasan Bölükbaşı. |
(EA/BK)