Erzurum Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu'nun (EFJ) tarafından düzenlenen, 'Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak' başlıklı Medya Özgürlüğü ve Gazeteci Hakları Uluslararası Konferansı, dün (17 Eylül) Nippon Otel'de başladı.
Açılış konuşmaları, TGS Başkanı Ugur Güç, IFJ Başkanı Jim Boumelha, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölüm Başkan Yardımcısı Andreea Schmidt ve TGC Başkanı Turgay Olcayto tarafından yapıldı.
Türkiye’de basın özgürlüğünün, ve medya sektöründeki emek haklarının tartışıldığı konferansın son oturumu ise Ragıp Duran tarafından yönetilen,”İki seçim arasında Türkiye ve gazetecilerin çalışma ortamı” oldu. Gazeteciler Burcu Karakaş, Şirin Payzın, Kadri Gürsel ve Barış İnce konuşmacı olduğu oturumda ilk olarak Ragıp Duran konuştu.
Duran: Türkiye'de hukuk hiç bu kadar erozyona uğramamıştı
Mağdurlar yelpazesi olarak bir arada olduklarını belirten Ragıp Duran şöyle konuştu:
"Bence son dönemin en önemli gelişmesi hukukun ve yargının ihlal hatta iğfal edilmesidir. Çünkü bütün Türkiye siyasi tarihini kabaca gözden geçirdiğinizde belki İstiklal Mahkemeleri dönemi hariç, Türkiye'de hukuk, yargı hiç bu kadar erozyona uğramamış. Medya gazetecilik yapamıyor. Bizdeki medya çok siyasi bir medya."
Payzın: Beyanat almak suç haline geldi
Ragıp Duran'ın ardından CNN Türk'te haber programı yapan gazeteci Şirin Payzın konuştu. Her sözün cımbızlanarak manşetlerin atıldığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Payzın şöyle konuştu:
"Ben şahsen, köşelerinden tehdit edenlerin ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Bizim üzerimizden reyting yapmak istiyorlar, diye düşünüyordum. Şimdi durum giderek ciddileşiyor. Ciddi tehditlerle karşılaşıyoruz. Gazetecilerin temel görevi soru sormak, beyanat almaktır. Bugün röportaj yapmak, soru sormak, beyanat almak suç haline geldi, üstelik terör suçu haline geldi."
Karakaş: Ana-akım medyada muhabirliğin kıymeti yok
Milliyet gazetesi tarafından geçtiğimiz günlerde işinden atılan Burcu Karakaş barış gazeteciliği yapılması gerektiğini vurguladı. Karakaş, "Ana akım medyada muhabirliğin kıymeti yok. Kendi meslektaşlarımız içinde 'üst düzeyde' olanlar, yaptığımız işi kıymetli görmüyor. Ekonomik sıkıntılar var. Sigortasız oluyorsunuz. Aldığınız maaş iki kuruş zaten." dedi.
Karakaş şöyle devam etti:
"Kürt basınına yönelik tutum hiç değişmedi. Kürt basının geçmişten beri yalnız bırakıldığını biliyoruz. Bugün hala öyle, ben buna kolektif olarak ses çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Kürt basını yalnız bırakılmasın."
İnce: Gazetecilerin yasal olarak korunması gerekiyor
Burcu Karakaş'ın ardından BirGün'den Barış İnce konuştu. Medya sahipliğine değinen İnce, "1980 sonrasında medya, kapitalist tekellerin eline geçtikten sonra kırılma yaşandı" dedi.
"Patron medyası tartışılmadığı sürece biz baskıdan kurtulamayacağız. Gazetecilerin bir araya gelmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Gazeteci olan herkesin yasal olarak korunması gerekir. Türkiye'de patron medyası, medya sahipliği tartışılmadığı sürece bir yere varamayız. Gazeteci olan herkesin yasal bir güvence ile korunması gerektiğini düşünüyorum."
İnce konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:"Ya hep beraber direneceğiz, ya hep beraber toplumu değiştireceğiz ya da hep beraber bu geminin içersinde boğulacağız."
Gürsel: Korkmamalıyız
Barış İnce'nin ardından gazeteci Kadri Gürsel konuştu. Gürsel, "Bize yapılan ölüm tehditlerinin, linç kampanyalarının korkunç bir korkudan kaynaklandığını bilinmesi lazım. Bu nedenle biz korkmamalıyız. İktidar gazetecilerden daha çok korkuyor" dedi.
Konferans bugün Türkiye Gazeteciler Sendikası'nda "Medya reformu için önerilerin saptanması" ve "Cezaevindeki gazeteci sayısını neye göre belirleyeceğiz" başlıklı oturumları basına kapalı şekilde sürdürecek. (UŞ/EA)