Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun Balyoz davası kapsamında yargılanan sanıklara kumpas kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanmasının ardından Balyoz haberlerinin yayımlandığı sırada Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Ahmet Altan Cumhuriyet’te yayımlanan yazısıyla, dönemin Taraf Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Yasemin Çongar T24’te tepki gösterdi.
Eski Taraf yazı işleri müdürü olan ve Baransu ile birlikte haberlerde imzası olan Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur da köşesinde taşıdı.
Altan: Belgeleri Donanma'ya sorun
Altan, Cumhuriyet’in konuyla ilgili görüş talebi üzerine gönderdiği yazısında haberlerin arkasında durduğunu “O planları bin defa önüme getirseler bin defa da basarım” ifadesiyle dile getirdi.
Altan belgelerin Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan çıktığını ifade etti.
“…Şimdi o belgelerin ‘sahte’ olduğunu söyleyen hiç kimse gidip de Genelkurmay Başkanlığı’na, ‘O belgeler sizin Donanma istihbaratın merkezinden nasıl çıktı’ diye sormuyor. Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi belgeler onlar.
“O belgelerin sahte olduğunu mu söylüyorsunuz? O zaman, o 'sahte' belgeler Donanma’nın istihbarat merkezinde ne arıyordu diye soracaksınız.
“Bütün subayların sicil numaralarını, görev yerlerini gösteren bavul dolusu belgeyi Donanma İstihbarat Merkezi’ne kim yerleştirdi? İstihbarat merkezi bu, halk plajı değil. Parolası, şifresi, kamerası, muhafızı, kayıt defteri olması gerek. Nerede kayıtlar? Nerede kamera görüntüleri? Kim koydu onları oraya? Neden Genelkurmay beş yıldan beri bu konuda tek bir açıklama bile yapmıyor? Neden “sahte” olduğu iddia edilen “resmi” belgeleri istihbarat merkezine koyanları açıklamıyor, yakalamıyor, suçlamıyor?
“Eğer Genelkurmay, kendi Donanma istihbaratına ‘bir bavul dolusu’ belgeyi koyanı bulmaktan acizse, siz zaten o orduyu lağvedin gitsin… Ordu falan değil o. Ya da o belgeler gerçek ve bizzat askerler tarafından oraya saklandı.
"Akdoğan 'kumpas' ile ilgili bildiklerini anlatsın"
“Bir adam var, adı Yalçın Akdoğan, şimdiki işi Başbakan Yardımcılığı. Bu rezilliği, ‘Ordumuza kumpas kuruldu’ diyerek o başlattı. Bugüne kadar da hiçbir savcı ona ‘Bu kumpas hakkında ne biliyorsun’ diye sormadı. Eğer bir kumpas varsa, Başbakan Yardımcısı bunun bilgilerine ve belgelerine sahipse, bunu derhal adalete ulaştırmak zorunda. Açıklasın bakalım şu ‘kumpasın’ belgelerini. Eğer elinde bir belge yoksa, o zaman da bir davanın seyrini değiştirmekten muradının ne olduğunu, neden yalan söylediğini, iftira attığını bir anlatsın…”
Çongar: Devlet sırrı basın özgürlüğü mü?
Çongar Baransu’nun TCK 327. maddesinde düzenlenen “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek”le suçlandığını hatırlatarak şunu sordu:
“Şimdi biz, darbe hazırlıklarının yasal bir iş olduğunu, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gerektiğini mi kabul etmeliyiz?
"Gazetecilerin, toplumun bilgilenme hakkını gözardı ederek, devlet içindeki yasadışı faaliyetlerle ilgili bilgi ve belgelerden uzak durmasını, bunları haberleştirmemesini mi savunmalıyız?”
"Tahrif edilmiş belgeleri TSK araştırsın"
Baransu’nun tutuklanma gerekçesi de olan, Balyoz davasına konu olan belgelerin gizliliğinin, belgelerin gerçeklediğini de teyid ettiğini ifade eden Çongar, belgelerle ilgili tahrifat iddialarının olduğunu, bunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini yazdı.
“Baransu’nun elde ettiği belgeler ordu dışından kimsenin bilemeyeceği ayrıntıda personel bilgileri, askeri sicil numaraları vs. içeriyor. Üstelik, bu belgelerin birer kopyası da Gölcük Donanma Komutanlığı’ndan çıktı.
“Devletin ve özelde de TSK’nın işe bu durumu açıklayarak başlaması gerekmez mi?
Devlet, kendi kurumlarının içinden çıkan, kendi mahkemelerinde bir davaya konu olan belgelerin ve -- eğer varsa -- bu belgelerdeki tahrifatın kaynağını kendi içinde aramalıdır.”
Çongar'ın yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Oğur: Haberlerle ilgili içim rahat değil
Oğur ise “Dokunan sadece yanmıyormuş demek...” başlıklı yazısında Baransu’ya yöneltilen suçlamanın Balyoz haberi olmadığını “umduğunu” ifade etti.
“Yasalara ve Yargıtay kararlarına göre buradan bir suç çıkarılamaz” diyen Oğur “Çıkarılırsa o haberin altında imzası olan üç kişiden biri olarak ben de suçluyum demektir bu diye yazdı.
Yazısının genelinde Ahmet Şık’ın, Taraf’ta yayımlanan Balyoz haberlerinde Oğur’un da isminin olduğunu hatırlatan tweetlerine cevap veren yazar, o dönem kendi imzasıyla yayımlanan haberler için şunları yazdı:
“Balyoz planını haber yaparken payıma Plan Semineri’nin ses kayıtlarını dinleyip, haber yapmak düşmüştü. Haberin ses kayıtları üzerine oturtulmasını savunmuş, ilerleyen zamanlarda ortaya çıkan bazı sakatlıklarla ilgili şüphelerimi gazete yönetimine bildirmiş biri olarak içim rahat demeyi çok isterdim. Ama değil.
“Aralarında Ahmet Şık’ın çalıştığı Radikal’in de olduğu bütün medyanın haftalarca manşetlerinde yer almış, üzerine Hasan Cemal’in kitap dahi yazdığı Balyoz planı haberi hepimizin tarihinde büyük bir utançtır. Bu demek değildir ki Balyoz’da ortada bir suç yoktur. Plan Seminer’i baştan aşağı suçtu ve onu yargılamak yerine, bu şüpheli, üretilmiş olduğu zamanla ortaya çıkan belgelerle kurgulanmış bir planı yargılayan savcılar sadece hukuka değil, darbecilerin yargılanması taleplerine de ihanet ettiler. O yüzden bu sahteciliği kimin yaptığının bulunması için elimden geleni yapmaya, bildiğim her ne varsa paylaşmaya hazırım.”
Oğur’un yazısını şu linkten okuyabilirsiniz. (EA)