Sansürün kaldırılmasının yıldönümü olan Basın Bayramı 2013’ten beri Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anılıyor.
Sansüre karşı basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinin sürdüğü bugünlerde bu mücadelenin küçük ama önemli ayaklarından biri olan Okur Temsilcileri/Medya Ombudsmanlarıyla görüştük.
Türkiye’de sadece Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Sabah gazetelerinde bulunan okur temsilciliği kurumu dünyada her ne kadar çok eskilere dayansa da Türkiye’de oldukça yeni bir kurum.
Okur ile gazete yönetimi arasındaki ilişkiyi sağlayan okur temsilciği kurumunu, işleyişini, önemini ve ifade özgürlüğüne katkısını Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Milliyet Okur Temsilcisi Belma Akçura, Cumhuriyet Okur Temsilcisi Güray Öz ve Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay ile konuştuk.
Söyleşinin hemen başında uzak durulan "etikçi abisi" olmamaya özen gösterdiğini söyleyen Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici Gezi Direnişi'nin Hürriyet için dönüm noktası olduğunu söylüyor:
İşte Faruk Bildirici'nin yanıtları:
"Mahallenin 'etikçi abisi' değilim"
Neden okur temsilcisi oldunuz?
Faruk Bildirici Kimdir? |
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu Faruk Bildirici gazeteciliğe Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, ANAP ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı. Sabah Gazetesi'nde beş ay parlamento muhabirliği, yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak çalıştı. Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilcisi Yardımcısı oldu. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazan Bildirici'nin ilk kitabı Gizli Kulaklar Ülkesi 1998'de yayınlandı. Diğer kitapları; Maskeli Leydi, Üniforma Slogan Biber, Kuzum Bülent, Silüetini Sevdiğimin Türkiyesi, Anıtkabir Racon Zambak, Hanedanın Son Prensi, Yemin Gecesi ve Serkis Bu Toprakları Sevmişti. Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayınlandı. Tv 8'de bir dönem Çuvaldız ve Nerede Kalmıştı; Cine-5'te de "Üç artı Bir" adıyla her pazar yayınlanan bir söyleşi programı yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı. Bu portreler, Ağustos 2012-Ocak 2013 tarihleri arasında "Haftanın Portresi" başlığı aldında yayımlandı. 1 Nisan 2010 tarihinden itibaren de Hürriyet Okur Temsilciliği görevini üstlendi. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda, üç dönem "Araştırmacı gazetecilik" dersleri verdi. Şimdi de misafir öğretim görevlisi olarak Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde "Parlamento muhabirliği" dersi veriyor. |
Hürriyet gazetesi Okur Temsilciliği’ne Nisan 2014’te başladım. Benden önce Doğan Satmış ve Temuçin Tüzecan yapmıştı bu görevi. Onlardan boşalan yere talip oldum, gazete yönetimi de uygun gördü beni. Ombudsmanlık bir özdenetim mekanizması aslında. Temel işlevi de gazetenin hatalardan arınması için sorumluluk bilincini yükseltmek, okurların eleştiri ve şikayetlerinin objektif ve tarafsız olarak yanıtlanmasını sağlamak.
Aradan geçen 4.5 ay içerisinde okurlarla gazetenin yazı işleri arasında köprü olmaya gayret ettim. Okur eleştirileri üzerinden gazetem ve mesleğim adına artı değer yaratmayı hedefledim. Hürriyet’in içinde yer alan bir kişi olmakla birlikte Hürriyet’e her gün okurların gözünden bakmaya çaba harcadım; onların eleştirileri üzerinden okumalar yaptım. Okur eleştirilerini mesleki deneyimlerimin süzgecinden geçirerek gazetedeki arkadaşlara ilettim. Hatalar olduğunda da eleştirileri, kırıcı olmamaya özen göstererek anlattım arkadaşlara. Bir kişinin kırılacağını, üzüleceğini anladığımda ya da sinirlendiğini gördüğümde biraz geri çekilip hem ona hem de kendime düşünme payı verdim.
Yani mahallenin uzak durulan “etikçi abisi” olmak yerine rahat iletişim kurulan, karşısındakini gerçekten dinleyip anlamaya çalışan, yanlışlar üzerinde birlikte kafa yorduğunu samimi biçimde gösteren bir meslektaş olmaya özen gösterdim. Tabii etik ilkelerden taviz vermeden.
Ne denli başarılı olduğumu bilemiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; 34 yıllık gazeteci olmama rağmen okur temsilcisi olarak mesleğimi her gün yeniden öğrendim; yenilendim. Yenilenmeye de devam ediyorum.
"Hürriyet için Gezi dönüm noktası oldu"
Hürriyet en çok şikayet hangi konuda şikayet ediliyor?
Konular sürekli değişiyor, kimi zaman siyasi haberlerle ilgili şikayetler öne çıkıyor; kimi zaman cinayet ve polisiye haberler ya da magazin. Ama son dönemde internet ve spor haberlerine yönelik eleştirilerin daha yoğun olduğunu söyleyebilirim. Yazım hataları ile ilgili eleştiriler süreklilik arz ediyor; devamlı geliyor o eleştiriler. Gazetenin hemen her sayfası ile ilgili eleştiri alıyorum, bulmacadan fotoğrafa, yazarlardan eklere kadar, hatta ölüm ilanları hakkında bile geliyor. Okurlar çok dikkatli, hataları gözden kaçırmıyorlar. Siyasi haberlerle ilgili eleştirilerde Gezi olayları dönüm noktası oldu; Gezi’den önce Hürriyet’e yönelik siyasi eleştiriler yoğundu, Gezi ile birlikte azaldı bu yöndeki eleştiriler. Hatta tonu da düştü.
Okur temsilciliği ve aktif gazetecilik
Gazetenizde okur temsilciği görevi dışında bir göreviniz var mı? Bu durum okur temsilciliği görevinizi etkiliyor mu?
İlk iki yıl aynı zamanda Pazar ekinde Puzzle portreler adıyla portre söyleşileri hazırlıyordum. Bu söyleşilere Hürriyet Ankara Temsilci Yardımcılığım sırasında başlamıştım. Ama Okur Temsilciliği ile aktif gazeteciliği birlikte yürütmenin doğru olmadığını düşünerek bıraktım söyleşileri.
Aslında çok zevk alıyordum. İnsanları tanımaktan, kişiliklerini irdeleyen söyleşiler yapmaktan çok mutluydum. Fakat Okur Temsilciliği görevini çok önemsiyor, üzerine titriyorum. En küçük bir sorun, farklı algılara yol açabilecek noktalar olmasın istiyorum O nedenle sadece ombudsmanlık görevime odaklandım.
İşlevimi sadece haftada bir yazmakla sınırlamıyorum. Hürriyet Dünyasının her birimindeki arkadaşlarla sürekli iletişim içindeyim; kimi zaman haberlerin oluşum sürecinde arkadaşlarla görüş alış verişinde bulunarak da katkıda bulunmaya çalışıyorum.
"Ombudsman medyadan da bağımsız olmalı"
Okur temsilcisi başka bir iş yapması mümkün mü? Bu durum ifade özgürlüğü açısından bir tereddüt yaratır mı?
Bence ombudsmanlar, başka editoryal görev yapmamalı. Düşünün az önce söz ettiğim söyleşileri hazırlarken Pazar ekindeki editör arkadaşlarla birlikte çalışıyordum ama ombudsman olarak bazen onları da eleştirmem gerekiyordu. Onlar hem benim yaptığım söyleşiyi yayına hazırlayacak, sayfaya koyacaklar; hem de ben onların karşısına geçip eleştireceğim. Onlarla ilgili eleştirileri değerlendirirken ne kadar objektif olabilirim? İnsani olarak zor.
Bu soruda “başka iş” derken yayın faaliyeti, yazmak çizmek dışında gelir getirici bir faaliyetten söz ediyorsanız onu zaten yapmaması gerekir. Başka işler hele ticari faaliyetlerde bulunmak ombudsmanlık ile o iş arasında çıkar çatışmasına yol açar. Sadece ombudsmanlar değil bütün gazeteciler için geçerli bu söylediklerim. Örneğin reklam filmlerinde rol almak bence bütün gazeteciler için sakıncalı bir faaliyettir. Gazetecinin özgürlüğünü sınırlar, bağımsızlığını zedeler bu tür işlere girmek…
Hatta ideal olan, medya ombudsmanının o kuruluş içinden değil de dışından bağımsız bir kişi olması. Özellikle ABD’deki bazı medya kuruluşlarında uygulanan bu model, ombudsmanın görev yaptığı medya kuruluşunun yönetimi ve sahipliğinden de bağımsız işlev görmesini sağlıyor. Ama bu model henüz medya kuruluşları içinden ombudsmanlığın bile yaygın olmadığı ülkemiz açısından ütopik bir yaklaşım.
Okur temsilciğinin ifade ve basın özgürlüğüne, halkın medya okur yazarlığına yönelik etkisi nedir?
Medya ombudsmanlığının evrensel kurallarından biri, “Ombudsmanın basın özgürlüğünün korunması, sorumlu ve yüksek kalitede gazetecilik yapılması için çalışması”, bir diğeri de “Ombudsmanın halka gazeteciliğin rollerini ve yükümlülüklerini anlatması”.
Bu iki kural, okur temsilcilerine hem basın ve ifade özgürlüğünün hem de okurların haber alma hakkının korunması misyonu yüklüyor. Halkın medya okur yazarlığına da onların haklarının korunması ve medyada kalitenin yükselmesi çabaları çerçevesinde etkisi var.
Okur temsilciliği nasıl geliştirilip yaygınlaştırılabilir, kimler ombudsman olabilir?
Maalesef medya ombudsmanlığı Türkiye’de halen dört gazetede var. Hürriyet’in yanı sıra Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet. Türkiye gazeteciliğinde henüz işlevi yeterince kabul edilmemiş bir özdenetim kurumu olan Okur Temsilciliğinin yaygınlaşması zorunlu.
Hataları gizleyen, okurların öneri, eleştiri ve şikayetlerine kulaklarını tıkayan gazetecilik dönemi bitmeli artık. Okurla ve kamuoyuyla daha açık, samimi, hataları kabul etmekten kaçınmayan bir gazetecilik gerekiyor. Objektif ve tarafsız davrandıkları sürece Okur Temsilcilerinin buna katkıda bulunacağına inanıyorum.
Tabii görev sadece ombudsmanlara değil, gazete yönetici ve sahiplerine de düşüyor; okur temsilcilerinin işlevini kabul etmeleri, onlara geniş ve bağımsız bir hareket alanı tanımaları, eleştiriye açık olmaları gerekiyor. Aksi halde okur temsilciliği ölü doğar, hatta o medya kuruluşunun sözcülüğünden öte gidemez. Nitekim eleştiriye açık olmayan bazı medya kuruluşlarında okur temsilcileri çok yaşayamadı.
Kimlerin ombudsman olabileceği konusunda ancak genel bir çerçeveden söz edebilirim. Ombudsmanlığın evrensel 10 kuralını yerine getirebilecek habercilik birikimi ve yeteneğine sahip, özellikle de bağımsız ve tarafsız davranabilecek kişiler olmalı.
"Hürriyet geçmişiyle yüzleşmeli"
Hürriyet'e nasıl bir eleştiri yöneltebilirsiniz?
Prensip olarak gazetem Hürriyet'i, ombudsman olarak yine Hürriyet'te eleştiriyorum.
Hürriyet'in kendini geliştirmesi gereken alanlar aslında Türkiye medyasının genelinden çok farklı değil. Ama Hürriyet'te yapılan bir hata diğer gazetelerden daha fazla göze batıyor, bu da doğal. Madem büyüksünüz, o zaman bütün gözlerin üzerinizde olması, daha çok eleştirilmeniz kaçınılmaz. En büyük sorun ise Hürriyet'in geçmişiyle yüzleşmesi, geçmişteki hatalarla hesaplaşarak, eski hatalardan arınarak yol alması. Bu konuda bir ölçüde mesafe alındığını da söyleyebilirim. (EA)