Sansürün kaldırılmasının yıldönümü olan Basın Bayramı 2013’ten beri Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anılıyor.
Sansüre karşı basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinin sürdüğü bugünlerde bu mücadelenin küçük ama önemli ayaklarından biri olan Okur Temsilcileri/Medya Ombudsmanlarıyla görüştük.
Türkiye’de sadece Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Sabah gazetelerinde bulunan okur temsilciliği kurumu dünyada her ne kadar çok eskilere dayansa da Türkiye’de oldukça yeni bir kurum.
Okur ile gazete yönetimi arasındaki ilişkiyi sağlayan okur temsilciği kurumunu, işleyişini, önemini ve ifade özgürlüğüne katkısını Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Milliyet Okur Temsilcisi Belma Akçura, Cumhuriyet Okur Temsilcisi Güray Öz ve Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay ile konuştuk.
Cumhuriyet Okur Temsilcisi Güray Öz, okurdan aldıkları eleştiriler arasında ilk sıraya yazım hatalarını koyuyor; daha sonra haberin eksik unsurlarını ekliyor. Okur temsilciliğinin gazetedeki konumu için ise gazete yönetiminde aktif görevde olmasının ya da köşe yazarlığı yapmasının doğru olmadığı fikrinde.
İşte Güray Öz'ün yanıtları:
"Cumhuriyet'e bu yakışır mı?"
Güray Öz kimdir? |
1949 doğumlu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ant dergisinde yazı ve röportajlarla başladı. TİP içinde çalıştı bir ilçe örgütünün dergisinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 12 Mart döneminde hakkında TCK 141-142. maddelerden soruşturuldu, arandı. 1974'ten sonra Makine Mühendisleri Odası'nın yayın bölümünü yönetti. İSTA Haber Ajansı'nda çalıştı. 12 Eylül askeri darbesinden sonra Almanya'ya gitti. Essen Üniversitesine bağlı Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin basın sözcülüğünü yaptı. Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi Almanya Temsilcisi oldu. 2000 yılında Avrupa Temsilciliği'ne atandı. 2005 yılında Türkiye'ye döndü ve Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, daha sonra Yazı İşleri Müdürü oldu. 2013 yılında Okur Temsilciliği görevini üstlendi. |
Okur temsilciğine nasıl başladınız?
Daha önce Cumhuriyet’in yazı işleri müdürüydüm. Yazı işleri müdürlüğünden sonra okur temsilciliği teklif edildi bana. Bizim Cumhuriyet Gazetesi’nde okur temsilciliği kurumu yoktu daha önceden, ihtiyaç duyulmamış.
Nedeni de aslında gazetenin okurlarla daha farklı bir ilişkisinin olması. Biliyorsunuz Cumhuriyet Okurları diye yarı yarıya kurumsallaşmış bir yapı vardı. Daha sonra böyle bir ihtiyaç olduğunu, söylediler, ben de kabul ettim. Aşağı yukarı bir buçuk yıldır bu işi yapıyorum.
Cumhuriyet’te en çok eleştiri alan konu ne? Okurlar en çok hangi konuda size yazıyor?
Bizde en çok yazım hatalarıyla ilgili eleştiriler geliyor. Nefret söylemi falan bizim gazetede hiçbir zaman olmaz. O türden eleştiriler gelmiyor. Ama haberin içeriği ile ilgili eksik öge var mı, karşı tarafa soruldu mu, neden şu eksik türünden eleştiriler geliyor ve ben de bundan çok memnun oluyorum.
Tabi yazım hataları çok önemli değildir. Küçük hatalardır onlar. Ama çok vahim bazı manşet hataları da oluyor. Onlar da okurun gözünden kaçmıyor. Geçen manşette “-de,-da” ayırımı hatası görmüşler. Manşette olacak şey değil. Cumhuriyet Gazetesi’ne bu yakışır mı diye onlarca mektup geldi.
Okur temsilciliği ve köşe yazarlığı
Siz aynı zamanda köşe yazısı da yazıyorsunuz gazetede. Gazetedeki köşe yazarı olarak varlığınız okur temsilciliğinizi etkiliyor mu?
Hayır etkilemiyor. Şöyle ki benim köşemde de konu daima medya, medyanın başına gelenler, medyanın dertleri, sıkıntıları, bundan sonra olacaklar, olmayacaklar. O köşede bunlara yer veriyorum.
Bunun dışında yazdığım yazıların benim okur temsilciliğimi etkilemesi mümkün değil zaten. Çünkü o yazılar da gazetenin yönetiminden bağımsız. Onlara herhangi bir şekilde kimsenin karışma hakkı, yetkisi yok. Hiçbir zaman karışmadılar zaten.
İdeal anlamda tartışmak gerekirse okur temsilcisinin gazetede başka bir görev alması sizce işini etkiler mi? Türkiye’deki koşullarda okur temsilcisi bu durumda görevini tam olarak yerine getirebilir mi?
Hayır, getiremez. Neden getiremeyeceğini hemen Yavuz Baydar örneğinden gördük zaten. O aynı zamanda köşe yazarıydı. Okur temsilciliği gazetenin yönetimiyle, gazetenin yayın politikasıyla çatıştığı anda ya o gider ya da diğeri. İkisi bir arada olmaz. Yavuz Baydar’ın da görevine hemen son verdiler.
Eğer okur temsilcisi gazete yönetiminde aktif bir görev alırsa ve o aldığı aktif görevi okurlarına karşı kullanmaya başlarsa, yahut köşesinde sürekli gazete yönetiminin fikirlerini aktarırsa okur temsilciliği görevini yapamaz.
Benim gazete yönetiminde tek bir fonksiyonum var, “bakın şu şu şu doğru değil, şunları şunları yapmayın” gibi okur görüşlerini aktarıyorum. Ama gazeteyi ben yönetmiyorum.
Okur desteği ve ifade özgürlüğü
Okur temsilciliğinin ifade özgürlüğüne katkısı nedir? Şu an dört gazetede bu kurum var. Arttırılmalı mı?
Tüm gazetelerde olmalı. Çünkü okurun o gazeteyle bir bağı olması gerekir.
Türkiye’de ifade özgürlüğü çok sıkıntılı. Var olanı elde edebilmemiz için çok çaba göstermemiz gerekiyor. İfade özgürlüğü için okurun çok büyük desteğine ihtiyacınız var. Geniş kitlelerin desteği olmadan bunu sağlayamazsınız. Savcıyla karşı karşıya kalırsınız o kadar.
Peki bu kurumun medya okur yazarlığına etkisi nedir?
Okur temsilcisi yayın organıyla okur arasında bağı kıran kişidir. Etkileşim karşılıklıdır. Gazete okuru eğitir. Gazete okura bir şeyler verdikçe okur da kendi kendini eğitme olanağı bulur.
Ancak Türkiye’de okur temsilcisi çok az. Artması sadece gazetelerde değil, tüm yayınlarda olması gerekiyor. Türkiye içinde örgütlenmesi, uluslararası örgütlerle etkileşime geçmesi gerekiyor.
Kimler okur temsilcisi olabilir?
Okur temsilciği kafanıza göre yaptığınız bir iş değil, kuralları var. En başta kafasında bir ifade özgürlüğü fikri olmalı. Ayrıca gazeteyi tanıması, aynı zamanda okurlarla iletişiminin çok iyi olması önemli.
"Cumhuriyet renklenmeli"
Peki genel olarak Cumhuriyet gazetesini eleştirirseniz, neler söyleyebilirsiniz? Neler değişmeli? Neler düzeltilmeli?
Okurların da sık sık tekrar ettiği şey şu ki bizim gazetenin siyasi magazin kısmı eksiktir. Gazetenin biraz daha renklenmesi lazım. Boya anlamında demiyorum ama içerik olarak daha renklenmesi lazım.
Kültür sayfalarımızı çok beğeniyorum ama oradaki sayfaların bir yansıması da öbür sayfalarda olmalı.
Bunun dışında okurlarımızdan röportaj için talep geliyor. Artık herkes söyleşi yapıyor, bu röportaj değil. Oysa Cumhuriyet’in tarihinde Yaşar Kemallerin yaptığı röportajlar var. Bu başlı başına bir tür. Okurlar bunun tekrarlanmasını istiyor. (EA)