"Barış gazeteciliği" üzerine konuşmak ve atölyelere katılmak üzere Türkiye'ye gelen Jake Lynch, bianet'e, gazeteciliğin geleceğini Türkiye'den ve dünyadan örneklerle anlattı.
Kadir Has Üniversitesi'nde buluştuğumuz Lynch, Türkiye'de kaldığı birkaç gün içerisinde inceleme fırsatı bulduğu İngilizce yayınlanan gazetelerin yanı sıra, BBC ve CNN gibi yayın kuruluşlarının çatışma dönemlerinde aldıkları tavırları da analiz etti.
Sidney Üniversitesi'nden Doç. Dr. Lynch, Barış ve Çatışma Çalışmaları Merkezi (CPACS) Başkanlığını yürütüyor. Ayrıca, Sidney Barış Vakfı'nın yöneticilerinden ve Uluslararası Barış Araştırmaları Birliği'nin Genel Sekreteri.
Lynch, BBC World de dahil birçok televizyon ve gazetede muhabirlik de yaparak gazeteciliği de deneyimlemiş bir akademisyen.
Perşembe günü 13 asker ile yedi PKK'linin hayatını kaybettiği çatışmanın ardından okuduğu Hürriyet Daily News gazetesinde hem barış hem de savaş gazeteciliğinden örnekler veren Lynch, okuyucunun her gün karşılaştığı için kanıksadığı ancak hayati önem taşıyan bir konuya dikkat çekti:
"Gazeteciler, hükümet yetkililerinin, devlet başkanının, başbakanın söylediklerini kaynak olarak görmeye ve haberi onların ağzından vermeye meyillidir. Bu da propagandanın medya yoluyla insanlara aktarılmasına ve çoğunluğunun tavrının belirlenmesine hizmet eder. Bunun 'adaletli bir habercilik' olduğunu söyleyemeyiz."
Medyanın çoğu zaman "keskin" mesajlara ihtiyacı olduğundan ve daha köşeli sözleri tercih etmeye meyilli olduğundan söz eden Lynch, örneğin başbakanın söylediği sert sözlerin manşetlerde yer almasına da değindi.
"Barışın dili, manipülasyonla örtüşmez"
Ana akım yayıncılar arasında çatışma ve barış gazeteciliği örneklerini sorduğumuzda ise, BCC ile CNN'in farklı tavırlarından ve aynı haberi yansıtma şekillerini anlattı.
"BBC kamu yayıncılığı yapıyor ve hikayeyi tek taraflı değil, 'diğer açıdan' da örneklerle birlikte yansıtıyor" diyen Lynch, kendisinin de BBC'de çalıştığı yıllarda, haberi daima "görüş ve karşıt görüş" şeklinde sunduğunu, haberlerde bu tavra azami dikkat gösterildiğini ifade etti.
"BBC, kamu yayıncılığı yaptığı için toplumun farklı kesimlerinin sesine de yer vermek ve değişik kesimlerin görüşlerini de aktarmak durumunda. Bu nedenle 'tarafsız görünmek' kaygısı daha çok öne çıkıyor. Diğerleriyle kıyaslayınca barış gazeteciliğine daha çok uyan bir tavrı olduğunu söyleyebiliriz."
Buna karşın CNN'in yayıncılık anlayışını örnek gösteren Lynch, devlet başkanının ya da istihbarat servislerinin manipülasyonunun medya üzerinde etkili olduğu durumlarda, çatışma gazeteciliğinin ön plana çıktığını anlattı.
Bu örnekler ile barış gazeteciliğinde, "propagandanın değil 'gerçeğin' merkez alındığının" altını çizdi.
"Çatışmada sadece iki taraf yoktur"
Lynch, bir çatışma haberinde, kurgunun "kazanmak ve kaybetmek" üzerine yapıldığında ve sadece iki alternatif varmışçasına bir dil kurulduğunda, tarafların "kazanma amaçlı davranmasının" da meşrulaştırıldığını söyledi.
Buna örnek olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iki gün önceki çatışmayla ilgili "Güvenlik güçlerini bedelini ödetecektir" sözünün manşetlere taşınmasını veren Lynch, bu sözün "bir kaybetme ihtimali içerisinde sarf edildiğini" ve karşı tarafla diyaloğa ket vurduğunu, bunu tek taraflı olarak yansıtmanın da savaş ya da çatışma gazeteciliği olarak tanımlanabileceğini açıkladı.
"Çatışmanın sadece iki tarafı varmış gibi göstermek yerine, küçük parçaların da bütünü tamamladığını görmek; iki liderin sözlerini karşılıklı vermek yerine, çatışmadan etkilenen tüm tarafların hikayelerine yer vermek barış gazeteciliği yönünde atılmış önemli bir adımdır. Sadece şiddeti ve savaşın dilini yansıtmak, şiddetin uzun dönemli etkilerini ve sonuçlarını göz ardı etmek, çatışmanın yeniden üretilmesine hizmet eder.
İnsanların çatışmalardan nasıl etkilendiğini, neyi nasıl değiştirmek istediklerini ve bu değişiklikler için gerekenin neler olduğunu sorgulayarak bu yönde bir habercilik yaptığınızda, aslında barış için çabalayan ne kadar çok insanın olduğunu da göreceksiniz."
"Barış gazeteciliği nasıl mümkün?" sorusunu cevaplamaya da medyanın piyasa mekanizması içerisinde var olduğunu, bu şekilde barış dilini kurmanın zor olduğunu anlatarak başladı ve şöyle devam etti: "Üniversitelerin, vakıfların finanse ettiği, kar amacı gütmeyen medyanın yanı sıra internet medyasında da barış dilini kurmak mümkün." (AS)