Uzmanların, ‘Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 7’den büyük bir deprem üretme potansiyelini’ açıklamasına rağmen, İstanbul’da araştırma şirketi Areda Survey’in çalışması nüfusun yüzde 77 'sinin deprem anında ne yapacağını bilmediğini ortaya koydu.
“Geçtiğimiz Eylül’den bugüne, İstanbullular deprem hakkında ne düşünüyorlar? Devlet politikalarını yeterli buluyorlar mı? Hangi önlemleri alıyorlar?” sorularına Beyoğlu sokaklarında cevap aradık.
“Bırakın AFAD alanını, boşluk bile yok!”
Melinda S. (34), hem yaşadığı evin hem de çalıştığı ofisin, depreme dayanıklılık durumunun incelendiğini söylüyor. İş yerinin 5.0-6.0 şiddetinde bir depremi kaldırabileceğinin belirtildiğini, ancak bir önlem alınmadığını anlatıyor. “Evinizin etrafındaki toplanma alanlarını biliyor musunuz?” sorumuza ise şu cevabı veriyor: “Eyüp’te oturuyorum. Bırakın AFAD alanlarını, boşluk bile yok orada!”
Kontrol sonrası evinin zemini sağlam çıksa da Melinda S., buna güvenmiyor:
“Zeminin sağlam olduğu söylendi fakat bu bir tehlike olmadığı anlamına gelmiyor maalesef…” Uzmanların uyardığı Büyük Marmara Depremi’nin sonrasına dair ise, “Büyük Marmara Depremi’nden sonra ülkenin zaten kötü halde olan ekonomisi, tam anlamıyla çöker herhalde. Şimdi zaten ‘birkaç ceset’ olarak görülüyoruz, deprem sonrası da ‘birkaç milyon ceset’ oluruz” yorumunu yapıyor.
“Süreç çok yavaş işliyor”
*Jir Mahir Aslan
Beyoğlu’nda esnaf olan 35 yaşındaki Jîr Mahir Aslan, Şirinevler’de eski bir binada oturuyor. Bu sefer sorularımızı ona yöneltiyoruz: “Yaşadığınız bina depreme dayanıklı mı?” Aslan, “Belediyeye başvurduk. Bina şu an sıkıntılı bir durumdaymış. Bununla ilgili çalışmalar yapmalarını bekliyoruz, fakat süreç inanılmaz yavaş işliyor. Şu an kendi başımızın çaresine bakmaya çalışıyoruz. Yani müteahhitlerle anlaşmaya uğraşıyoruz ama prosedür çok sıkıntılı olduğu için çıkmaz bir durum oluşuyor” yanıtını veriyor.
“İktidarlar çaresizliği yerleştirdi”
1999 Marmara Depremi’ne tanık olan Aslan, bir deprem çantası edinmiş fakat bunun yeterli olmadığını vurguluyor: “Deprem çantam var. Var ama ne kadar bilinçliyiz? Hala panik yaşıyoruz.” ‘Depremin kendisinden korkmadığını’ söyleyen Aslan, asıl beklenen İstanbul depremi sonrası için endişeli. Bu kaygı da 1999 Marmara Depremi’nin sonrasında, tedbirsizlik nedeniyle yaşananlardan geliyor: “1999’daki depremi yaşarken uyuyordum… Annemlerin çığlıklarıyla uyandım. Sonrasında sokağa çıktığımızda etraf mahşer alanı gibiydi. Çıplak insanlar, şaşkınlık… O zaman korktum, fakat depremin kendisinden korkmadım. Coğrafya olarak, siyasal iktidarlar bu toplumlara hep çaresizliği yerleştirdiler. Maalesef bu düzelmiyor. 1999’dan bu yana hiçbir önlem alınmamış. İstanbul depremi yaşandığında bu bir felaket olacak…”
“Verebileceğim kira, yaşayabileceğim yer belli…”
*Eylül Saka
Sorularımızı bu defa 20 yaşındaki psikoloji öğrencisi Eylül Saka’ya yöneltiyoruz. Beşiktaş’ta oturan Saka, ‘yaşadığı evin depreme karşı dayanıklılığını kontrol ettirmediğini’ söylüyor. Gerekçesini ise şöyle anlatıyor: “Yaşadığım evin sağlam olup olmadığını araştırmadım çünkü zaten yeni ve depreme dayanıklı evlerin kiraları çok yüksek. Bir öğrenci olarak verebileceğim kira, yaşayabileceğim yer belli… Bir de depremi düşünüp ona göre hareket etmemiz, mali olarak mümkün değil…”
Okullar da tehlike altında
Taksim’de yaşayan ve ismini vermek istemeyen 45 yaşındaki bir öğretmen, 26 Eylül’de gerçekleşen 5.8 şiddetindeki depremden sonra çalıştığı okulun depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltıldığını, fakat eğitime devam etmek için geçici olarak kullanılmaya başlanan yeni binanın sağlamlığının kontrol edilmediğini anlatıyor. “Devletin depremle ilgili politikalarını yeterli buluyor musunuz?” sorumuza ise, “Yeterli olsaydı insanlar ölmezdi… 21’inci yüzyılda herhangi bir depremde insanlar ölüyorsa orada yeterli bir politikanın varlığından bahsedemeyiz” cevabını alıyoruz.
(BÇ/TÖ/SO)