* Fotoğraf: Sosyal medya
5 Eylül 1955'te Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin bahçesinde bir ses bombası patlar. Bu haberi, ertesi günü öğle saatlerinde önce Devlet Radyosu verir. Hemen ardından da İstanbul Ekspres Gazetesi, “Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğradı” manşetiyle iki yıldırım baskı yapar. Peş peşe gelen bu haberlerle birlikte yaklaşık 100 bin kişinin istikameti İstanbul Taksim Meydanı olur.
Önce Kıbrıs Türktür Cemiyeti (KTC) ve çeşitli öğrenci birliklerinin düzenlediği mitinge katılım olur. Ardından İstiklal Caddesi üzerinde Müslüman olmayanlara ait işyerleri ve dükkanlar yağmalanmaya başlar. Sonra sıra okullara, otellere ve hatta ibadet yerlerine gelir. Saldırılar eş zamanlı olarak İstanbul’da Rumların yoğun olarak yaşadığı diğer ilçelere ve farklı illere de sıçrar.
Ve 6-7 Eylül sonrasında ortaya çıkan tabloda, İstanbul’da 4 bin 214 ev, bin 4 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile fabrika, otel gibi 5 bin 317 tesis saldırıların hedefi olur.
Taksim Meydanı’nın düzenlenmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açtığı yarışmayı, 6-7 Eylül pogromu özelinde Rum Vakıfları Derneği (RUMVADER) kurucu başkanı Laki Vingas'tan dinliyoruz:
"Çok kültürlülüğü yansıtıyordu"
"İstanbul’un en önemli meydanlarından biri olan Taksim, geçmişten bugüne bir sürü olayı günümüze taşıyan, sembolik de bir meydan adeta İstanbul’un sıfır noktası. Çok eski yıllarda hemen hemen her millete ait ayrı alanlara yayılan mezarlıklar vardı, Cumhuriyet döneminde ise anıtıyla hafızamızda kaldı. Daha sonra yaşanan siyasi gelişmelerle beraber mitinglere ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla siyasi bir meydan haline geldi.
"Beyoğlu, Pera, İstiklal Caddesi ve Taksim 19. ve 20. yüzyılda çok kültürlülüğün sembolü olan bir yerdi. Çok çeşitli dükkanları, lokantaları, sinema ve tiyatro salonlarıyla İstanbul’un her anlamda en yoğun bölgesiydi. Bütün azınlık toplumlarının çok kültürlülüğünü yansıtıyordu.
"Sağlı sollu sembol mimari anıtların peş peşe dizildiği İstiklal Caddesin de Çiçek Pasajı, Hazzopulo Pasajı gibi hala Rum toplumunu yansıtan mimariler de var. Dolayısıyla kimliksel boyut olarak Rum toplumu için bir vitrin orası. Hala orada faaliyet gösteren okullarımız, kiliselerimiz, üçüncü şahıslara ait özel mülkler bulunması sebebiyle yine bizler için işlevsel de bir mekan. Azınlık toplumlarının nüfus olarak yoğunluğu sebebiyle ticaret yapan toplum mensupları maalesef ki 6-7 Eylül’de hedef kitle haline geldi.
"İnsanlar zamanla Taksim'den korkmaya başladı"
"Taksim, zaman içerisinde bu kimliğini kaybederek siyasi bir kimlik kazandı ve sıkıntılı bir bölge haline geldi doğaldır ki insanlarda bu durumdan etkilendiler ve oraya gitmekten imtina eder oldular. Benim gençliğimde de Taksim siyasi kimliğinden dolayı korkulan bir yerdi. İstanbul’un hafızlarından bir olan Taksim Meydanı ve çevresinin korkulacak bir yer olmaktan çıkarılması gerekir. Taksimin siyasi rövanş ya da kamplaşma alanı değil, özgürlük ve barış meydanı olarak kurgulanması İstanbul için bir değerdir.
"Mesela, Sultanahmet’te Four Season oteli var burası 1986 yılına kadar romanlara konu olan bir cezaeviydi yani birçok insan için tatsız, hüzünlü, sıkıntılı bir mekan. Şimdi 21. yüzyılda ise burası, insanların özgürce dolaştığı, keyifle kullandığı bir ortam haline geldi. İşte sembol bu olmalı ve Taksim de insanların birlikte huzurla yaşayacağı, yurtdışından gelen misafirlerimizi ağırlayacağımız eğlence, sanat ve yemek-içme etkinliklerinin yapıldığı şehrin kalbi olan bir Meydan yaratılmalı.
"Bütün kenti kucaklamalı"
"Bu Taksim’in hafızası kaybolsun demek değil, aksine hafıza elbette korunmalı ve bir teşhir mekanı yapılacaksa o meydanda geçmiş bütün yaşanmışlıklarla yad edilmeli. Ancak dediğim gibi, bir siyasi arena alanı ve dolayısıyla devamlı sadece bu geçmişle yaşatılan bir meydan olmaktan çıkarılıp, bütün renklerin, kültürlerin, kimliklerin rahatça dolaşabileceği, bütün kenti kucaklayabilen mekan olmalı.
"Şehir değişiyor, gelişiyor, büyüyor… Bu süreçte ihmal edilmemesi gereken, oranın bir kimliği olduğu ve o kimliği bu büyüme ve değişim sürecinde, yalnız siyasi sembollerle değil aynı zamanda oranın mimarisi, sosyal dokusu, çevresi ve kültürel yapısıyla da muhafaza etmek gerektiği."
Laki Vingas hakkındaRum Vakıfları Derneği (RUMVADER) kurucu başkanı. İstanbul doğumlu, Zoğrafyon Rum Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunu. 2008’de ve 2011’de Ankara VGM’de 166 gayri Müslim cemaat vakıflarının Cemaat Vakıfları Temsilcisi Vakıflar Meclisi Üyesi seçildi, 2014 sonuna dek bu görevi sürdürdü. Başkanlığı sırasında RUMVADER “Azınlık vatandaşları=Eşit vatandaşlar” başlıklı AB projesini yürüttü. Şimdi de onun inisiyatifi ile başlatılan “Geçmişte oluşan mesafeleri aşmak, birlikte ortak bir gelecek inşa etmek” başlıklı yeni AB projesini yürütüyor. KMKD ile İmroz Eğitim ve Kültür Derneği’nin de kurucularından. 2014-2015 yıllarında “Sosyal Medya ve Azınlıklar” başlıklı AB projesini yürütmüş bulunan Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı’nın 2006’dan beri başkanlığını yapıyor. Ticaretle de uğraşan Vingas, 1986’dan beri sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yapıyor ve azınlıklarla ilgili çalışmalar yürütüyor. |
MEKANIN HAFIZASI YA DA TAKSİM MEYDANI PROJESİ YAZI DİZİSİ
Mekanın hafızası ya da Taksim Meydanı projesi
Ertuğrul Kürkçü: Bize Taksim'de ağaç değil hürriyet lazım
Karakaşlı: Taksim Meydanı ülkedeki pek çok şey gibi yaralı
Tekiner: Hakikatin üstünü bir kez daha örten kolaycı projeler
Mücella Yapıcı: Yerel yönetim meydandan vazgeçmiş
HAFIZA MEKANI TAKSİM MEYDANI 1977 1 Mayıs katliamını unutmamak için |
(TP)