* Fotoğraflar: AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Karadeniz'deki seller ve heyelanlar doğrudan hidroelektrik santrallerle (HES), dere yataklarına istinaf duvarları yapmakla yani dere ıslahıyla, Karadeniz Sahil Yolu'ndan Yeşil Yol’a kadar yapılan bütün yol çalışmalarıyla ilgili.”
Çevre ve Ekoloji Hareketi avukatlarından (ÇEHAV) Yakup Okumuşoğlu’nun Artvin ve Rize’de meydana gelen sel ve heyelanlara ilişkin ilk yorumu bu.
Doğu Karadeniz’in en doğusundaki iki ilinde bir gün arayla meydana gelen sel ve heyelanlar nedeniyle toplam 6 kişi hayatını kaybetti.
Bu iki ilin arazi yapısı, iklimi, doğası dışında başka ortak noktaları da var: Elektrik üretimi için derelerin üzerine kurulan HES’ler ve barajlar, ıslah edilsin diye betonlar arasına sıkıştırılan dereler, yol için doldurulan bir deniz ve 1800 metre tepelerinden geçecek bir yol…
Her mevsim yağışlı olan Karadeniz ikliminin görüldüğü bu illerde sel ve sele bağlı ölümleri son yıllarda giderek artan biçimde duymaya başlamamızın nedeni de insan eliyle yapılan bu faaliyetler.
Bölgedeki durumu bianet’e değerlendiren avukatlar Yakup Okumuşoğlu ve Barış Demirci, yaşanan olaylarda iklim krizinin etkisinin de yok sayılamayacağı ancak iklim krizinin sebebinin yine insan faaliyetleri olduğu düşünüldüğünde sonucun adaletsiz olduğu görüşünde.
Derelerin ıslahı
Okumuşoğlu, Karadeniz’deki dere yataklarının çok vahşi olduğunu ve ıslah çalışmalarının Karadeniz gibi yerlerdeki karşılığının sel olduğunu söylüyor:
"Islah projeleri suların akışını hızlandıran, hızlı akış sonrasında da suyun en ufak bir engel çıkması durumunda taşmasına neden olan projeler. Normalde Karadeniz gibi yerlerde su kendi akışında dönemeçler oluşturuyor, hızını düşürecek şekilde bir taraftan gidip öbür kıyılara vuruyor ve hızı azalarak akıyor. Fakat ıslah ettiğiniz zaman dereyi bir beton oluk içerisine alıyorsunuz ve yatağı daraltıyorsunuz.
“Bir de bunlar çok hızlı sürede sularını denize boşaltan dereler olduğu için hızla gelen sular beton oluktan daha da hızlanarak akıyor. Su eğimin düştüğü yerlerde göllenmeye başlıyor. Ön tarafta da Karadeniz Sahil Yolu nedeniyle yapılmış olan Çin Seddi gibi bir bariyer var. Dolayısıyla bu bariyeri aşamayan, ıslah nedeniyle derenin dışına taşan su da tekrar geri dönemediği için yine göllenmeye sebebiyet veriyor ve bu seller gerçekleşiyor.”
HES projeleri
Rize’de selin gerçekleştiği Çayeli ve İkizdere ilçelerinde de yapımı süren HES’ler var. Bu çalışmalar sadece derelerin akışını etkilemiyor aynı zamanda kentte bir hafriyat yığınına da neden oluyor. Okumuşoğlu şunları söylüyor:
"HES’ler, dere yataklarında yapılan evler, yol çalışmaları gibi çok fazla inşaat çalışması var ve yamaç olduğu için yapılan her çalışmada hafriyat çıkıyor. Bu hafriyatlar maalesef uygun şekilde depolanmadığı gibi yamaçtan aşağı bırakılıyor.
“Hızlı yağışlarda bu yamaçlarda kalan döküntü hafriyat, dere yatağına akıp orayı dolduruyor ve göllenmeye sebebiyet veriyor. Yeteri kadar dolduğu zaman yağışla beraber dere onu yıkıyor ve taşla, kayayla, odunla beraber çamur olup aşağılardaki kentlere, evlere zarar veriyor.”
Karadeniz Sahil Yolu ve Yeşil Yol
Karadeniz’de gündemde oldukça fazla yer tutmuş iki yol projesi var. Biri 1800 metrede yüzde 70 eğimde yaylaları birbirine bağlamayı planlayan “Yeşil Yol”, diğeri de Samsun'dan Sarp'a kadar Karadeniz'e dolgu üretilen “Karadeniz Sahil Yolu”. Biri dereleri hafriyatla doldururken diğeri de derelerin yolunu kesiyor:
“Karadeniz’in her tarafı küçük küçük dereciklerden oluşuyor. 1800 metreden aşağı hafriyat döküyorsunuz ve o küçük derelerde biriken hafriyatlar yüksek yağışta dere yatağına girip birleşince taşkın oluyor.
“Karadeniz Sahil Yolu nedeniyle de köprüler menfezler yapıldı dere yatakları üzerine. Yüksek miktarda su gelince bu menfezler yetersiz kalıyor ve su denize dökülemeyince arka tarafta göllenip sele sebebiyet veriyor."
“Doğal yapıya dokunulmamalı”
İklim değişimiyle beraber yağışın yoğunluğu ve sıklığının daha da artacağını söyleyen Okumuşoğlu, 2030'lu yıllarda Karadeniz açısından çok daha ciddi sorunların ortaya çıkacağını belirterek neler yapılması gerektiğini şöyle anlatıyor:
“Dere yataklarına ve onları besleyen havzalara müdahalenin kesinlikle durdurulması lazım. Doğal yapıyı bozmamak gerekiyor. Karadeniz'deki yapılaşmanın önünü kesmek gerekiyor. Bu kadar yoğun yapılaşmayı kaldıracak bir alanı yok Karadeniz'in. Hele hele iklim krizi gibi bir sürecin içinde.
“Eskiden sis gelirdi, bir buçuk iki ay kalırdı dağda, şimdi sis gelmiyor. Sabah yakıcı bir güneş, sonra deli gibi bir sağanak başlıyor ve artık bu döngü şeklini aldı. Hızlı akış toprağın sürüklenmesine dere yatağında birikmeye ve taşlı bir şekilde inmesine sebebiyet veriyor. Dere yataklarından uzak durmak, yapılaşmaya sınırlandırma getirmek, inşaat yoğunluğunu azaltmak gerekiyor."
17 köy su altında kalacak
Artvin’in Yusufeli ilçesinde meydana gelen selin nedenini de avukat Barış Demirci’den dinliyoruz. Limak Holding A.Ş.’nin yapımını üstlendiği baraj için ilçedeki sulanabilir tarım arazilerinin yüzde 70’i baraj suyu altından kalmış durumda.
Öte yandan 270 metre olması planlanan ve 205 metresi 7-8 yıllık bir süre içerisinde tamamlanan baraj nedeniyle ilçe merkezi ve 17 köy de sular altında kalacak.
“Yolun hafriyatı kuru dereye döküldü”
Demirci, halkın mağduriyetinin gözardı edildiğini ve ihmallerin sele sebep olduğunu belirterek şu bilgileri veriyor:
“Baraj şantiyesinin üzerindeki ölümlerin olduğu yol geçici bir yol. Orada bir de kuru dere var. Şirket şantiyeyi kurmak için zamanında kuru derenin önünü o yola verdi. Hiçbir drenaj borusu ve gider borusu da yapmadı. Daha önce orta şiddette yağan her yağmurdan sonra o tünele sel geliyordu. İki-üç saat yol kapalı kaldıktan sonra trafiğe açılıyordu. Bu defa çok ciddi anlamda hafriyat geldi.
“Bunu henüz teyit edemedik ama şantiyenin hemen üst kotunda baraja bağlı olarak Erzurum karayolu ve buna bağlı olarak yine tüneller yapılıyor. Buradan çıkan hafriyatın kuru derenin içine döküldüğü iddiaları var. Nitekim selle beraber gelen malzeme tünel malzemesi. Burada şirketin ağır bir ihmali var.
* Selin yaşandığı tünelin girişi
“Sel daha önce geldiğinde tünelden akıp gidiyordu ancak üst taraftaki yol çalışmalarına bağlı olarak hafriyat çok yoğun bir şekilde gelince ve kuru derenin önü de zaten hiçbir gider borusu olmadan yola verilince tünelin önü kapandı ve yolun altındaki şantiye altüst oldu.”