Türkiye’de daha çok boşanmış kadınların ekonomik durumlarına göre boşandıkları eşlerinden aldıkları “nafaka”, “süresiz” olduğu gerekçesiyle hedefte. Bazı kesimlere göre, nafakanın “süresiz” olması nafaka veren erkeğe yönelik bir haksızlık.
Bu nedenle de daha önce hazırlanan 100 günlük eylem planlarında ortaya çıkan ve seçim sonrası MHP’nin Meclis’e getireceği düşünülen yeni yasa teklifine göre, nafaka süresi beş yıl olarak belirlenebilir.
Peki, boşanan kadınlar, gerçekten sınırsız nafaka alıp, rahat koşullarda mı yaşıyorlar? Erkekler, yasal olarak bağlanan nafakayı ödüyor mu?
Mor Çatı’nın gönüllü avukatlarından Ceren Cansu Akkaya, nafakanın kaldırılması gündeme gelince kadınların daha çok avukatlardan oluşan Nafaka Çalışma Grubu kurulduğuna dikakt çekiyor.
Nafaka çalışma grubu hakkında Nafaka çalışma grubu, nafakaya ilişkin tartışmalar ve kamuoyunu yanlış yönlendirici beyanlar ve yasa değişikliği söylemleri ortaya çıktıktan sonra öncelikle İstanbul'da birkaç kadın örgütü tarafından oluşturulan, daha sonra Ankara, Diyarbakır, İzmir gibi farklı şehirdeki avukat olan olmayan birçok kadının da dahil olmasıyla ortaya çıkan ve asıl amacı kadınların nafaka hakkının gasp edilmesine karşı çalışmalar yürüten bir grup. İstanbul'da belirli aralıklarla bir araya gelip nafaka konusunda kamuoyunda yanıltıcı bilgilere karşı ne yapabileceğimizi konuşuyor, nafaka hakkına dokunulmaması için çalışmalar yürütüyor, çalıştaylara katılıyor ve nafaka hakkını kaybetmemek için hep beraber kafa yoruyoruz. Çünkü alanda birebir kadınlarla çalıyoruz, onların ihtiyaçlarını çok iyi biliyoruz. Ne yazık ki kadınların zorla kazanabildiği nafaka hakkı temelsiz gerekçelerle ciddi bir tehdit altında. |
Mevcut yasanın değiştirilmek istenmesine tepki gösteren Akkaya, “Asıl sorulması gereken şu: Kaç kadına kaç TLnafaka bağlanmış? Bu nafakaların ne kadarı tahsil edilebilmiş? Bu veriler üzerinden konuşulursa gerçek nafaka mağdurlarının kadınlar olduğu ortaya çıkacaktır.” diyor.
“Nafaka lütuf değil bir hak”
Boşanan kadına verilen nafakaya dair bilgi verir misiniz?
Bahsettiğimiz nafakanın adı “yoksulluk nafakası”. Adı üstünde yoksulluk nafakası! Gerçekten ihtiyacı olan kadınlara hâkimin takdir yetkisiyle ve Kanun'da belirlenmiş şartlarla bağlanıyor. Bahsettiğimiz nafaka miktarları ortalama 150-250 TL. Ve tabii ki kadınlar bu nafaka ile yaşamını idame ettirmeye çalışıyor, tabii tahsil edebilirlerse!
Her ne kadar kanun nafakanın kadınlara verilmesini düzenlemiyor, yoksulluğa düşecek taraf ibaresini kullanıyor. Ama kadının istihdam oranlarını ve çalışma hayata kadınların katılımını düşünürsek yoksulluğa düşen taraf daha çok kadınlar oluyor. Kadınlar için nafaka boşandıkları kocalarından verilen bir lütuf değil, bir hak.
“Ömür boyu ceza olarak lanse etmek konuyu çarpıtmak demek”
Yani ekonomik koşullara göre veriliyor..
Her boşanma aynı değil. Tarafların ekonomik durumları birbirinden farklı olabiliyor, kimi çift anlaşmalı boşanıyor, nafaka miktarı üzerinde anlaşabiliyorlar.
Ama çoğunlukla sosyal ekonomik durum araştırması neticesinde hâkimin takdir ettiği bedeller oluyor. İnanın bana bu miktarlar çok düşük bedeller. Hiçbir kadın hâkim tarafından bağlanan yoksulluk nafakası ile geçinemez.
Hiçbir erkek de hâkim tarafından bağlanan düşük nafakaları ödemekle mağdur olmaz. Hele ki "Kadınlar nafaka alıp yan gelip yatıyorlar." algısı yaratmak toplumun gerçeklerini hiç bilmemek demek.
Yoksulluk nafakası, gerçekten ihtiyacı olan kadınlar için kararlaştırılıyor hakim tarafından ve hiçbir kadın bu nafakalarla zenginleşmiyor. Tarafların anlaşarak belirlediği yüksek nafakaları kastetmiyorum, yoksulluk nafakasından bahsediyorum. Dolayısıyla kamuoyunda bu nafakaları erkeğe verilen ömür boyu ceza olarak lanse etmek konuyu çarpıtmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor.
“Asıl nafaka mağdurları kadınlardır”
Nafakaya karşı sistemli bir şekilde yürütülen karşı kampanyaya dair ne söyleyeceksiniz?
Bu gerçekten üzerine basarak konuşmamız gereken bir konu. Hangi kadın bağlanan 200 TL nafaka ile yan gelip yatabilir? Veriler üzerinden konuşmamız gerek ancak devlet tarafından tutulan veri yok, varsa da biz bilmiyoruz.
Asıl sorulması gereken şu: Kaç kadına kaç tl nafaka bağlanmış? Bu nafakaların ne kadarı tahsil edilebilmiş? Bu veriler üzerinden konuşulursa gerçek nafaka mağdurlarının kadınlar olduğu ortaya çıkacaktır.
Neden nafaka hakkı saldırı altında?
Nafakaya karşı yürütülen anti kampanya bilinçli olarak yaratılan ve asıl olarak kadınların büyük mücadele vererek kazandıklarına hakkına yönelen gündemlerden sadece biri.
2016'da "boşanma olaylarını araştırmak ve aile kurumunu güçlendirmek" gerekçesiyle kurulan meclis komisyonunun raporundan sonra tek tek bu gündemlerin karşımıza geldiğini görüyoruz. Asıl amaç kadınları evliliğin içinde tutmak, ekonomik olarak eve bağımlı kılarak boşanmalarını önlemek sanırım. Bütün söylemleri boşanan erkeklerin ödediği nafaka mağduriyeti üzerine kurmak büyük bir haksızlık.
Asıl mağduriyeti yaşayan kadınlar iken, boşandıktan sonra takdir edilen yoksulluk nafakasını sorun olarak görmek ve göstermek tek bir amaca hizmet ediyor: Kadınlara evde otur ve sakın boşanmaya kalkma deniyor aslında. Şu ikiyüzlülüğü de görmek lazım: Bütün sistem evlendikten sonra kadınları çalışma hayatından koparıp evde çocuğa bakması, annelik ve ev bakımı sorumluluğunu yüklüyor.
TÜİK 2017 verilerine göre kadınların işi bırakma nedenleri doğrudan evlilik ve evdeki bakım yükümlülüğü ile ilgili. Boşandıktan sonra “aman canım kadınlar da yan gelip yatmasın gidip çalışsınlar, ne nafakası” demek tam da bu bakıştaki ikiyüzlülüğü gösteriyor. Bu da şu demek oluyor, kadınlar ekonomik hayattan kopup evde çalışsın, çocukların ve yaşlıların bakımını üstlensin, evin işlerini yapsın.
Boşanmak istiyorsa da bedeline katlansın, ne nafakası, erkekler ömür boyu nafaka mı ödeyecek, bu zulümdür kadınlar da çalışsın biraz canım (!)
Şuanda var olan nafaka düzenlemesi ne yönde değiştirilmek isteniyor? Medeni Kanun'un 175 ve 176. Maddesi son derece açık. 175. Madde nafaka alma koşullarını düzenliyor. "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir." deniyor. Bu ne demek? Yoksulluk nafakası almak için "boşanma yüzünden yoksulluğa düşmek" ve "daha ağır kusurlu olmamak" gerekiyor. Yani, nafakayı alan kadınlar evlilikte daha ağır kusuru olmayan ve evlilik neticesinde yoksulluğa düşen kişiler. Hâkim zaten bu şartlara göre nafaka miktarını belirliyor. Sanki boşanan her kadın kesin olarak nafaka alıyor ve bu nafaka ile zenginleşiyor değil. Zaten yoksulluğa düştüğü için bağlanıyor nafaka. Madde 176 da nafakanın kaldırılması koşullarını açıkça belirtmiş. "Alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. " Madde 176 düzenlemesi varken nafaka için yeni bir düzenleme yapmak, süreyle veya miktarla sınırlamak o kadar anlamsız ki. Zaten yukarıda belirtilen değişen şartlarda yapılacak başvuru ile nafaka kaldırılabiliyor. Maddenin konuluş amacı da bu, diğer tarafa "değişen koşulları ispatla" diyor. Yapılacak bir değişiklik ile maddenin bütün konuluş amacı değiştirilmek isteniyor. Her duruma göre değişebilecek durumlar, hakimin incelemesine tabi. Yasa değişikliği ile hiçbir inceleme yapmaksızın süre ile sınırlayalım deniyor. Halbuki böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmadığı her iki maddeyi okuyunca açık bir biçimde anlaşılıyor. |
Davalarına baktığınız kadınların nafakaya dair yaşadıklarını anlatır mısınız?
Kadınlarla birebir alanda çalışan bir avukat olarak söyleyebileceğim şey şu: Öncelikle kadınlara yoksulluk nafakası bağlayabilmek için Mahkemelerde mücadele ediyoruz. Çünkü kayıt dışı çalışma çok yüksek Türkiye’de ve erkekler kendilerini bir şekilde sigortasız göstererek ya da asgari ücretle çalıştığını göstererek nafakanın bağlanmaması/az bağlanması için uğraşıyorlar.
Biz de karşı tarafın aslında gelirinin daha yüksek olduğunu ispat etmek için bir mücadele veriyoruz. İspat etmek her zaman mümkün olmuyor tabii. Diyelim asgari ücret aldığını iddia eden eşin daha yüksek maaş aldığını ispat edemiyoruz. O durumda bağlanan yoksulluk nafakası 350 TL’yi geçmiyor genellikle.
Halbuki adamın geliri bunun çok üstünde. Daha sonra bir de bunu tahsil problemi yaşıyoruz. Hele eşin üzerine bir şey kayıtlı değilse, bir maaşı da yoksa zaten nafaka kâğıt üzerinde kalıyor. Çoğunluğun böyle olduğunu çok açık olarak söyleyebilirim size.
Mesela bir müvekkilim evlenmeden önce çok iyi bir geliri varken kocasının isteği ile işi bırakmış, ev içi işlerle uğraşmış evlilik boyunca. Koca da mimar.
Boşanma davası açan ve artık hiçbir geliri olmayan müvekkile bağlanan nafaka sadece 350 TL oldu. Neden? Çünkü mimar beyefendi kendisi asgari ücretle birinin yanında çalışıyor gösteriyor. Mahkemeyi ikna edemedik bir mimarın asgari ücret alamayacağına.
Üstelik kendi projelerini yapıyor bu adam bakın dedik. Oturdukları evin kirası 1.750 TL. Müvekkil boşanma davası açıldıktan sonra almaya çalıştığı 350 TL nafaka ile ne yapabilir, mecburen evlenmeden önceki koşullarından çok daha düşük koşullara işe girdi. İşte “boşanma ile yoksulluğa düşen taraf” tam da benim müvekkilim. Aldığı nafaka 350 TL. Bunu da icra kanalıyla zoraki tahsil edebiliyoruz.
"İsveç'te Almanya'da nafaka süreli demekle olmuyor"
Nafakaya dair dünya ülkelerinde neler oluyor?
Nafakanın dünyadaki örneklerine elbette ki bakıyoruz. Ancak bir karşılaştırma yapmak için önce kadınların istihdamdaki yerini karşılaştırmak gerek. Hangi ülkede kadınların çalışma hayatındaki oranı ve gelir düzeyi nedir? Türkiye’de nedir? Hangi ülkede kadınların eğitim düzeyi nedir?
Sosyal devlet anlayışı gereği kadınların aldığı ekonomik destekler nelerdir? Kreş imkanı var mıdır mesela? Sonra Türkiye’deki oranlarla ve sayılarla karşılaştıralım öyle konuşalım. “Efendim İsviçre’de, Almanya’da de nafaka süreli” demekle olmuyor.
Orada devlet desteği ve yardımı var her koşulda. O sebeple böyle bir karşılaştırmayı kabul edilemez buluyorum. Devlet eğer nafaka sebebiyle bir mağduriyet yaşandığını düşünüyorsa bununla ilgili tüm verileri önümüze koymalı, hep beraber tartışalım bakalım kim mağdur ve bu mağduriyetler nereden kaynaklanıyor.
Son olarak sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?
Hayatın tüm alanlarında tam eşitlik sağlanıncaya kadar, kadınların kazanılmış haklarına el uzatılmasın. Nafaka ile ilgili kafa yorulacaksa nafaka miktarının düşüklüğü, tahsil zorluğu, kayıt dışı çalışma gibi gerçek sorunlara kafa yorulsun diyorum. Bütün politikalar kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadın ve çocukların şiddetten uzak bir yaşam kurmaları ve kadınların güçlendirilmesi için olmalıdır, taraf olduğumuz CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin gereğidir bu. Son olarak şunu söyleyerek bitireyim: Nafakayı asıl kadınlara sor. (EMK)