Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nin (KEİG), “Özel İstihdam Büroları ve Bürolar Yoluyla Geçici İş İlişkisi: Kadın istihdamı için çözüm mü? Güvencesiz esneklik için tuzak mı?” başlıklı raporu bugün bir toplantıyla tanıtıldı.
Raporu tanıtan Handan Çağlayan, kadınlara doğurdukları çocuk sayısı arttıkça miktarı artan yardımlar, çocuk okul çağına gelene dek kadının yarı zamanlı çalışması gibi düzenlemeleri kapsayan “Ailenin ve Nüfusun Dinamik Yapısının Korunması Programı” ile, bu konuda hazırlanan yasa tasarısını hatırlatırken, “Bu meseleler genelde haklar kaybedildikten sonra gündeme geliyor” diyerek, tasarı henüz yasalaşmamışken böyle bir çalışma yapılmasının önemine dikkat çekti.
Kitap haline getirilen 70 sayfalık raporda, Türkiye'de özel istihdam bürolarının tarihi, nasıl çalıştıkları ve bu büroların kadın istihdamına etkisi tartışmaya açılıyor.
“Kiralık işçi” uygulamasına doğru
Haziran 2015 itibariyle 28 ilde sayısı 482'yi bulan özel istihdam büroları Türkiye'de 10 yılı aşkın süredir faaliyet yürütüyor. İşveren ve işçi arasında aracılık görevi yapan bu bürolar, kar amacı güden kuruluşlar.
Çağlayan, hazırlanan tasarı kanunlaşırsa, bu büroların görevinin aracılıkla sınırlı kalmayacağını, taşeron uygulamasının “kiralık işçi” olarak adlandırılabilecek yeni bir versiyonunun ortaya çıkacağını vurguluyor. 2009’da benzer bir girişimin, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından “eşitlik esansına uymadığı” gerekçesiyle veto edildiğini hatırlatıyor.
İşçi sirkülasyonu ne kadar çoksa, özel istihdam bürolarının da o kadar çok kar ettiğini ifade eden Çağlayan, “iş güvenliği” kavramının da yerini “istihdam güvenliği” kavramına bıraktığını söyledi.
Bürolar kadınları vasıfsız işlere yönlendiriyor
Çoğunlukla 20-34 yaş aralığındaki gençleri işe yerleştiren bürolar aracılığıyla iş bulanların yüzde 34'ünü kadınlar, yüzde 65’ini erkekler oluşturuyor.
Yaş ve cinsiyet açısından oranlar dünya ile benzerlik gösterirken, eğitim açısından durum farklılaşıyor. Dünya genelinde bu bürolara başvuranlar arasında orta ve düşük eğitimliler ağırlığı oluştururken Türkiye'de üniversite düzeyinde eğitim almış olanlar ağırlıkta.
Bürolar aracılığıyla işe yerleştirilen kadınların yüzde 56’sı genç ve eğitim seviyeleri kendileriyle aynı pozisyonda çalışan erkeklere göre daha yüksek.
Ayrıca, kadınlar genel olarak büro işleri, temizlik, satış elemanlığı, müşteri danışmanlığı, çocuk bakımı gibi nitelik gerektirmeyen ya da düşük nitelikli işlerde istihdam ediliyor. Temizlik ve bakım ile ilgili işlerde daha çok orta yaş üstü ve düşük eğitim düzeyine sahip kadınların yoğunlaştığı görülüyor.
4 başlıkta özel istihdam büroları
Raporun “Esneklik” başlıklı ilk bölümünde Türkiye'de 1980'li yıllardan itibaren görülen esnekleşme eğilimi ve bu doğrultuda işgücü piyasasında çalışanların aleyhine yaşanan radikal değişikliklere değiniliyor.
İkinci bölümde Özel İstihdam Bürolarının tarihi, konuya ilişkin uluslararası çerçeve bağlamında ILO sözleşmeleri ve AB yönergeleri, büroların çeşitleri ve küresel ölçekte sahip olduğu sektörel özellikler aktarılıyor.
Üçüncü bölümde özel istihdam büroları ve geçici iş ilişkisine dair farklı görüşlere yer veriliyor. Piyasa ve işveren yanlısı görüşlerde bu bürolar genel olarak işsizliğe çözüm, ülke ekonomisine katkı, iş ve aile yaşamını uyumlaştırma gibi argümanlarla ön plana çıkarılırken; emek örgütleri ise büroların yeni istihdam yaratmadığını, uzun vadede işsizliği azaltıcı etkisi olmadığını, güvencesizlik ve belirsizliği kalıcı hale getirdiğini vurguluyor.
Son bölümde ise Türkiye'de özel istihdam büroları ve geçici iş ilişkisinin durumu inceleniyor.
“Esneklik, çalışana değil, sektöre göre düzenlenecek”
Kadın istihdamıyla ilgili en büyük sorunun kayıtdışılık ve güvencesizlik olduğunu söyleyen Çağlayan, “Esneklik, sanki çalışanların istediği doğrultuda ve çalışanların isteklerine göre düzenlenecekmiş gibi yansıtılıyor. Oysaki sektörün ihtiyaçlarına göre düzenlenecek” diye konuştu.
Esnek çalışmanın kadınlara istihdam seçeneklerinden biri olarak sunulması gerektiği söylenirken, eylem planında yer aldığı haliyle bu istihdam biçiminin evdeki tüm bakım işlerinden kadının sorumlu tutulmasını kurumsallaştıran, geleneksel cinsiyet rollerini güçlendiren bir işlevi olduğu yani “gündüzleri çalış, sonra da çocuklara bak” demek anlamına geldiği belirtildi.
“Bakım yükü paylaşılsın”
KEİG, kadın istihdamı için çözümün özel istihdam büroları ve güvencesizliği getirecek bir esnekleşmeden değil, istihdamın önündeki temel engellerden biri olan bakım yükümlülüklerinin devlet, işveren ve erkekler tarafından paylaşılmasından geçtiğini savunuyor. Ailenin ve Nüfusun Dinamik Yapısının Korunması Programı’nda çocuğun sorumluluğunun babaya neden uğramadığını soruyor.
Raporda, güvencesiz esneklikten en çok kadınların ve göçmenlerin olumsuz yönde etkileneceği, geçici iş ilişkisinin sendikaları da zayıflatacağı belirtildi. (ÇT)