* Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Akyol (Derêca) Mahallesindeki Libka Kanîya mezrasında bir mağara içerisinde bulunan insan kemikleriyle ilgili olay yeri incelemesi yapıldı. Kemikler Adli Tıp Kurumuna götürüldü.
Dargeçit JİTEM davasında mağdur ailelerin avukatlığını yapan Erdal Kuzu, müvekkilleri adına Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaparak, cenazesi henüz bulunamamış iki kişi için kimliklendirme çalışması yapılmasını talep etti.
Avukat Erdal Kuzu bianet’e yaptığı açıklamada, Dargeçit JİTEM dava dosyasındaki iki maktulün, Hikmet Kaya ve Uzma Çavuş Bilal Batır’ın cenazelerine hala ulaşılamadığını, savcılığa yaptığı başvuruyla bu kişilerin ailesinden DNA örneği alınarak kimliklendirme çalışması yapılmasını talep ettiğini söyledi.
Kayıp yakınları savcılığa başvurabilir
Avukat Kuzu ayrıca, beraatla sonuçlanan Kızıltepe JİTEM davası ve Musa Çitil’in yargılanıp beraat ettiği Derik davasında zorla kaybedilenler adına da savcılığa başvuruda bulunduğunu ekledi.
Dava dosyalarında yer almayan kayıp yakını İrfan Yakut da 1993 yılında zorla kaybedilen babası Yahya Yakut’la ilgili olarak DNA örneği vermek üzere Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.
DNA’ların alınmasının ardından Adli Tıp Kurumu (ATK), bulunan kemiklerle karşılaştırma yapacak ve kimliklendirme yapılmasına çalışacak. Avukat Kuzu, ATK’nın bu süreci ağırdan aldığını, hızlandırması gerektiğini ifade etti.
Erdal Kuzu kayıp yakınlarından başka başvuru olması durumunda da bu kişileri DNA örneği vermek üzere savcılığa yönlendireceklerini ve süreci takip edeceklerini söyledi.
“Kemikler kaybedilenlere ait olabilir”
Bulunan kemiklerin, zorla kaybedilenlere ait olma ihtimali var mı?
Avukat Erdal Kuzu bu sorumuzu “kemiklerin kaybedilenlere ait olması gayet ihtimal dahilinde” diye yanıtladı.
“Sözkonusu bölge köy boşaltmaların yoğun yaşandığı bölge. Diğer dosyaların tamamındaki sonradan bulunan cenazeler de yoldan gözükmeyecek yerlerdeydi. Burada da kemikler o şekilde bulundu. Mağaranın giriş kısmında ancak yoldan geçenlerin görmeyeceği şekilde yerleştirilmişler. Burası da şüpheli yerler arasında değerlendirilebilir.”
Başka illerdeki kayıp yakınlarının da başvuracağını düşündüklerini söyleyen Kuzu, Şırnak, İdil’den bir ailenin de kendisine ulaştığını söyledi: “Bu kemikler her bir kayıp ailesi için umut taşıyor. Çünkü kaybedilenler, kaybedildikleri yerlere gömülmeyebiliyor. Kızıltepe’de kaybedilenlerden Dargeçit’te bulunanlar olmuştu.”
Mahkeme 2 yıldır tanıkları “arıyor”
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 20 yıl önce sekiz kişinin sorgulanıp infaz edilmesiyle ilgili açılan ve “Dargeçit JİTEM davası” olarak bilinen dava, Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Mağdurların avukatı Erdal Kuzu, davaya Temmuz ayında devam edileceğini ancak 2 yıldır mahkemeye getirilmeyen tanıklar nedeniyle ilerleme kaydedilemediğini söyledi:
“Mahkeme 2 yıldır o dönemdeki savcıya ulaşmaya çalışıyor. İddianameyi hazırlayan savcı tutuklanıp adli kontrolle serbest kaldıktan sonra kendisine ulaşılamadı. Devlet kendi bıraktığı kişiyi mahkemeye getiremiyor. Savcının yurtdışına kaçıp kaçmadığının bakanlığa sorulmasını istedik, mahkeme talebimizi reddetti. Ayrıca iki emekli öğretmen de tanık olarak dinlenmek üzere çağrılıyor ancak ‘adreslerinde bulunamadılar’ denerek mahkemeye getirilmiyorlar. Bu üç tanığın da dosyaya önemli katkı sunabileceğini düşünüyoruz.”
Dargeçit'te ne olmuştu? |
28 Ekim 1995’te iki öğretmenin, ertesi gün de Amara köyü baş korucusunun oğlunun PKK tarafından kaçırılması ve ertesi sabah cenazelerinin bulunması üzerine Dargeçit'te gözaltılar başladı. Aynı gün sabaha doğru Doğan ailesinin evi, aralarında asker, özel harekât timleri, korucu ve sivil giyimli insanların olduğu 60-70 kişilik bir ekip ve panzerlerle basılarak 14 yaşındaki Seyhan Doğan apar topar gözaltına alındı. Aynı gece ve takip eden birkaç gün içinde Seyhan Doğan'ın eniştesi Abdurrahman Coşkun (21), dayısının oğlu Mehmet Emin Aslan (19), kardeşi Hazni Doğan (11) ve Abdurrahman Olcay (20), Nedim Akyön (16), Hikmet Kaya (24), Süleyman Seyhan (57) ve kızı Fehime Çelik de gözaltına alındı. O gece Davut Altınkaynak'ı (13) da almak için evlerini basan askerler kendisi evde olmadığı için annesi Hayat Altınkaynak'ı gözaltına aldı. Annesine Davut'un yerini söyletmek için çeşitli tehditlerde bulunan askerler en sonunda sadece sorgulayıp bırakacaklarını söyleyerek anneyi ikna ettiler ve dayısında kalan Davut Altınkaynak'ı da gözaltına alarak annesinin gözleri önünde Filistin askısında işkenceye aldılar. Hazni Doğan ve Fehime Çelik de türlü işkencelere maruz kaldı ve gözaltına alınanlara tanıklık ettiler. Hazni Doğan, Hayat Altınkaynak ve Fehime Çelik serbest bırakıldı ancak ikisi lise öğrencisi, üçü çocuk sekiz kişiden bir daha haber alınamadı. İddianameye göre, yapılanlara karşı çıkan ülkücü görüşteki Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da, suçu ihbar etmesinden korkulduğu için komutanları Hurşit İmren ve Mehmet Tire tarafından kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğü öne sürüldü. Seyhan Doğan’ın cesedi, kimliği belirsiz bir kişinin ailesine telefonla haber vermesi üzerine 6 Mart 1996’da bir kuyuda bulundu. Kayıp diğer kişilerin öldürüldüğü düşünülse de cesetleri bulunamadı. Mağdur ailelerin 2009’deki başvurusuyla tekrar soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Midyat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin hakkında taammüden öldürme suçundan müebbet hapis cezası isteniyor. Dava, “güvenlik gerekçesiyle” Adıyaman'da görülüyor. |
(AS)