Fotoğraf: hapistecocuk sosyal medya hesabı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Anne ile birlikte çocuğu hapishaneye gönderenler, çocukların ihtiyaçlarını bilmiyorlar, biliyorlarsa da umursamıyorlar.
“Onlar için ‘Çocuğun adı yok’, ‘Çocuğun hakları yok’, ‘Çocuğun değeri yok’. Sonuçta, Çocuk Hakları Sözleşmesine imza atan bir ülke olarak bu noktada hak ihlali yapılıyor…”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesude Atay, anneleri ile birlikte cezaevine konulan çocuklara yönelik hak ihlalini böyle özetliyor.
Çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda kitapları da olan Atay aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı.
Dilgeş'in ilaçları da verilmiyor
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Rosa Kadın Derneğine dönük başlatılan soruşturma kapsamında 22 Mayıs’ta gözaltına alınan 18 kişiden 12’si, çıkarıldıkları mahkemece “Örgüt üyesi oldukarı” iddiasıyla tutuklandı. Tutuklananlardan biri Gönül Aslan’dı. Arslan’ın 3,5 yaşındaki oğlu Dilgeş de annesi ile birlikte cezaevine konuldu.
Politik nedenlerle babası da yurtdışında olan böbrek hastası Dilgeş’e Evrensel’e yansıyan habere göre ilaçları da verilmiyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesude Atay ile Diyarbakır’da Dilgeş’i ve cezaevindeki çocukları konuştuk.
Çocuğun ailesinden birisinin özellikle ebeveynlerin tutuklanması çocuğu nasıl ekiliyor?
Aile bireylerinden birisi tutuklanan çocuğun, o bireyle olan etkileşimi ve iletişiminin derecesi önemlidir. Ancak anne ya da babanın tutuklanması söz konusu olduğunda özellikle çocuk 0-8 yaşındaysa psiko-sosyal gelişimi başta olmak üzere, gelişimi olumsuz yönde etkilenebilir.
Çünkü bilişsel olarak tutuklanma, kanun, ceza ve hapis gibi kavramları algılaması zordur. Ancak ebeveynden ayrılma ve ayrılma biçimi çocuklarda korku ve kaygı düzeyini trama yaratacak şekilde etkileyebilecektir. Bu süreçte çocukla ilgilenen kişilerin tutum ve davranışları ile bu süreci çocukla birlikte yönetme biçimi çok önemlidir.
Maalesef bazen tutuklama öncesi gözaltına alınmalar evlere yapılan baskınlarla yapılmaktadır. Bu baskınlarda çocukların öncelikle ortamdan uzaklaştırılması, korku ve kaygıya neden olacak tüm faktörleri olabildiğince kontrol etmek gerekmektedir. Bu konuda güvenlik güçlerinin eğitilmesi de gerekir.
“Çocukların gelişimi olumsuz etkileniyor”
Bazı çocuklar anne bakımına ihtiyaç duydukları için anneleri ile cezaevine konabiliyor. Bu durum çocuğu nasıl etkiliyor?
Kesinlikle olumsuz etkiliyor. Yetişkinler için zaten uygun olmayan koşulların bir çocuk için uygun olması beklenemez.
Her şeyden önce annenin ruh sağlığı hapishanede ne kadar sağlıklı? Çocuğu ile ilgilenmesi ona bakım vermesi için, annenin ruh sağlığının ne kadar etkili bir faktör olduğunu biliyoruz.
Diğer taraftan hapishanenin fiziksel koşulları çocuğun gelişimini destekleyecek özelliklere sahip değildir. Temiz hava, hijyen koşulları, gün ışığı ve güneş ihtiyacı, çocuğa özgü sağlıklı beslenme, çocuğa özgü uyku, oyun, banyo gibi günlük rutinler, diğer yetişkinlerle iletişim, etkileşim biçimleri büyüme ve gelişime etki eden çok önemli faktörlerdir.
Çocuklar doğumdan itibaren önce anne, sonra yakın çevre ile sosyalleşmeye başlarlar. Yakın çevre genişledikçe ve çocukta hareket becerileri geliştikçe akran etkileşimine ihtiyaç duyarlar. Oysa ki söz konusu bu ortamlarda akran etkileşimi ve akranla birlikte öğrenme becerileri ve sosyal becerileri gelişmeyecektir.
Yaparak yaşayarak deneyimleyeceği doğadan ve eğitsel materyallerden mahrum kalacağı için bilişsel gelişimi de olumsuz yönde etkilenecektir. İstediği gibi koşma, zıplama ve tırmanma gibi hareket becerileri de kısıtlı olacağı için motor gelişimi de etkilenecektir.
Kısaca, çocuklar tüm bu olumsuzluklarla kişilik bozukluklarına kadar giden olumsuz benlik algısı, özgüven yetersizliği, şiddet eğilimi, uyum ve davranış bozuklukları geliştirebilirler. Pek çok başka travmalara maruz kalabilirler.
"Çocuğun hakları yok sayılıyor"
Ne yapılması gerek?
Bu noktada hak temelli bakış açısı ile çocuğun yaşama ve gelişim hakkından mahrum bırakılmasından söz etmemiz gerekiyor. Buna karşın ise, çocuğu annenin yanında tutup, anneden mahrum bırakmama gibi bir anlayışla yapılan bir savunma ile karşılaşıyoruz. Oysa ki çocuğun büyüme ve gelişmesi için anne figürü tek başına yeterli değil.
Anne ile birlikte çocuğu hapishaneye gönderenler, çocukların ihtiyaçlarını bilmiyorlar, biliyorlarsa da umursamıyorlar. Onlar için “Çocuğun adı yok”, “Çocuğun hakları yok”, “Çocuğun değeri yok”. Sonuçta, Çocuk Hakları Sözleşmesine imza atan bir ülke olarak bu noktada hak ihlali yapılıyor.
ÇHS “Çocuğun Yüksek Yararı”nı gözetir., MADDE-3 ve 18 de Taraf Devletlerin, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenmeleri ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemlerin alınmasını ve uygun yardımlarla çocukların bakımı için görevli kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetlerin gelişmesini sağlamakla yükümlü oldukları vurgulanır.
Çocuk hakları açısından bu tür tutuklamaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hak ihlali olarak değerlendiriyorum. Hapishane ortamında çocukların yüksek yararını sağlamak mümkün değildir. Anne ile birlikte çocuklar da adeta cezalandırılıyorlar. Acil olarak, hüküm giymiş anneler için projeler geliştirilmeli, alternatif cezai uygulamalar düşünülmelidir. 0-6 yaşında 780 çocuğun anneleri ile cezaevlerinde olduğunu biliyoruz.
Çocukların gün içinde okulöncesi eğitim kurumlarına gönderilmesine yönelik uygulamaların sayısı hem yetersiz hem de nitelik açısından tartışmalıdır.
"Çocuğu da cezalandırmak hak ihlalidir"
Özellikle son Dilgeş örneğinde çocuğu bir böbreğinin de olmadığını babasının yurtdışında sürgünde olduğunu biliyoruz. Dilgeş’in ruh sağlığını –sağlını korumak için öncelikli olarak ne yapmak gerekiyor?
HDP meclis üyesi Gönül Aslan’ın 3,5 yaşındaki oğlu Dilgeş’le önce göz altına alınıp sonrada tutuklanarak hapishaneye gönderilmesi ve gündemde yeteri kadar yer bulamaması, çocuğun değeri ve çocuk algısı konusunda ne kadar duyarsızlaşıldığının bir göstergesidir. Dilgeş’in ruh sağlığının korunması ve yaşadığı korku ve kaygı ciddi bir travmaya neden olabilir.
Evinden, sıcak yuvasından, oyuncaklarından, akranlarından günlük rutinlerinden birden koparıldı. Bir yetişkin bunu anlar ve yetişkine açıklama yapabilirsiniz ama Dilgeş’e açıklayamazsınız. Algılayamaz, anlayamaz sadece korkar, anneden ayrılma, annenin zarar görmesi ve bir bilinmezlik çocuğumuzda travma yaratabilir. Bir çocuğun en kritik gelişme dönemini annesi ile birlikte cezalandırmak bir insanlık suçudur, hak ihlalidir.
Dilgeş’in ruh sağlığını korumak için annenin rolü çok önemli ancak anne kadar ortam da belirleyici. Ortamı ve koşulları değiştiremeyince Dilgeş’in ruh sağlığını korumak zorlaşacak, ancak sonrasında uygun desteklerle telafi edilebilecektir. Şu anda ise yapılacak tek şey hiç olmazsa, annenin cezasının ertelenmesi ya da ev hapsine dönüştürülmesi olabilir. Devlet kontrolünde 780 anne ve çocukları için de benzer yeni çözümlerle çocuk hak ihlalleri önlenebilir.
Mesude Atay hakkında öğretim üyesi, yazar. 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra, 1985 yılında yine aynı alanda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1994 yılında da Londra Üniversitesi Eğitim Enstitüsü'nde Özel Eğitim Psikolojisi alanında ikinci yüksek lisansını tamamladı. 1995 yılında Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında doktora eğitimini bitirip doktora unvanını aldı. 1998 yılında Doçent, 2014 yılında da Profesör unvanlarını aldı. Başlıca kitapları alfabetik sırayla; Erken Çocukluk Döneminde Gelişim 1, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim 2, Misafir The Visitor, Çocukluk Döneminde Gelişim, İşitme Engelli Çocukların Eğitiminde Temel İlkeler olarak sayılabilir. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı. |
(EMK)