Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Önce şunu düşünmek istiyorum, bu kadar eşitsiz bir yaklaşım olacağına inanmıyorum. Bu paketin bu haliyle geçeceğine inanmak istemiyorum. Global bir kriz yaşıyoruz ve cezaevlerinin ne kadar sağlıksız yerler olduğunu biliyoruz. Annem geçen ay bir söyleşisinde koğuşta farelerin gezdiğini söylemişti.”
Evin Jiyan Kışanak böyle sesleniyor.
HDP’li siyasetçi annesi Gültan Kışanak, Ekim 2016'dan beri cezaevinde. Kronik rahatsızlıkları da bulunan Gültan Kışanak ve onun gibi binlerce siyasetçi için cezaevleri koranavirüs nedeniyle çok daha tehlikeli bir hale geldi.
Üstelik infaz indirimiyle ilgili düzenlemeleri içeren 3’üncü Yargı Paketi ile birlikte 100 bin kişiye tahliye yolu açılırken, siyasi mahpusların kapsam dışı bırakılacağı iddia ediliyor.
TIKLAYIN - Tahliyelere Koronavirüs Düzenlemesi Gündemde
“Telefon hakkımız da engellendi”
Evin Jiyan Kışanak, tepkili; şöyle diyor:
“Yapılacak düzenlemenin siyasi mahpusları dışarıda bırakması akıl alır değil, korkunç. Buna inanmak istemiyorum. En son 8 Mart’ta görüştük. Görüş yasağı getirildi. Mahpus yakınlarına ve avukatlara kısıt getirildi. Telefon görüşlerini arttıracağız dediler ama biz haftada iki kez görüşemedik. Çünkü ‘Bu hafta yeni çıktı organize edemedik’ dediler. Telefon görüşmesi düzenlemeyen bir sistemle karşı karşıyayız nasıl insanların hijyen ve sağlık koşullarını koruyacaklar? Bir sürü hasta mahpus var; annemin kronik hastalıkları var.”
“Kimse sessiz kalmasın”
Cezaevlerine yeterli oranda hijyen ürünü sağlanmadığını da vurgulayan Kışanak şöyle diyor:
“Hijyen malzemeleri vermediklerini öğrendim. O bizim için endişeleniyor biz onun için. Koruma olarak Islak mendi vermişler. Kolonya bile vermemişler."
‘Siyasi mahpusların da aileleri ile olmaya hakkı var’
“Avukatlar hak örgütleri bir sürü insan bir anca önce harekete geçmeliyiz. Kimse sessiz kalmamalı. Bazı avukatlar bireysel başvuru yapıyorlar bakalım ne sonuç çıkacak.
“Biz çok şey istemiyoruz herkes için eşit koşul istiyoruz. Eşit haklar istiyoruz. Bu insanların büyük bir kısmının cezası onanmış değil hükümlü bile değiller. Şu an düzenlemeye bile gerek olmadan ev hapsi ya da elektronik kelepçe ile tahliye edebilirler.
“65 yaş üstü dışarı çıkamadığı bir salgından söz ederken cezaevindeki insanları da unutmamalıyız, bu insanların da aileleri ile olmaya hakkı var. Buna engel olmak bana çok vahşice, acımasızca geliyor.
“Bizim gibi olmayanlar empati kuramıyor”
Gazeteci Aziz Oruç’un eşi Hülya Oruç da tıpkı Kışanak gibi siyasi mahpsuların kapsam dışı bırakılmasına tepkili. gazeteci Oruç Aralık 2019'dan beri cezaevinde tutuuyor. Eşi Hülya Oruç, “Uğradığımız haksızlık o kadar büyük ki kelimelerim yetmiyor” diyerek sözlerine başlıyor.
“Söze nasıl başlanır bilemiyorum üstelik uğradığımız haksızlık bir yana eşime destek paylaşımları yaptığım için benim hakkımda da soruşturma başlatıldı. Süreç nasıl ilerler bilmiyorum haksızlık. Çok büyük haksızlık, tepki göstermek gerek, sessiz kalmamak gerek. Ama toplum ve siyasiler herkes çok sessiz. Çünkü içerdekiler bizim canlarımız ve empati yapmadıkları sürece ve hiçbir zaman yapmadıkları için bizim gibi olmayanlar bizi anlamayacak.”
“Eşitlik istiyoruz”
Mahpus gazeteci Oruç’un sağlığa erişim haklarının da engellendiğini anlatan Oruç şunları söylüyor:
“2.5 aydır Aziz doktora çıkmak istiyor ve sürekli olumsuz yanıtı alıyor. Mesela neden niçin niye ve böyle bir meselemiz var? Neden bunu sağlamıyorlar. Umarım korktuklarımız başımıza gelmez, endişelerimiz gerçek olmaz. Salgın nedeniyle birilerini tahliye ediyorsanız siyasi mahpsuları da etmelisiniz. Eşitlik istiyoruz. En azından böylesi bir dönemde siyasilerin hakları yenmesin. Biraz adalet biraz vicdan."
"Her dakika kıymetli"
Zeynep Mızraklı'nın eşi HDP eski Büyükşehir Eş Belediye Başkanı Doktor Seçuk Mızraklı da Ekim 2019’dan bu yana cezaevinde.
Mızraklı’nın tepkileri şöyle:
“Dediğiniz gibi adil olan bütün mahpsuların tahliye edilmesi bu virüse karşı önlemin olacağı nokta bu. İnsanlar evlerinde kendi ‘ohalleri ile’ visüre bahşetmeye çalışabilir. Zaten haksız bir kararla tutuklandı. Bir an önce serbest bırakılmasını istiyorum. Her dakikanın saniyenin önemli olduğu bu dönemde bir an önce tahliyelerin gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum.”
"Ahmet’i içeride bırakmak cinayete eş bir yaklaşım"
Eylül 2016’dan bu yana cezaevinde tutulan gazeteci yazar Ahmet Altan’ın kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan da şöyle tepki gösterdi:
“İfade özgürlüğü demokrasinin özüdür. Bir rejim ifade özgürlüğü yok ederek kendi baskısını devam ettirmek istiyorsa, hukuken suçu olmayan ama muhalif olan insanları hapiste tutmaya devam etmek istiyor diyebiliriz. İran ve Mısır da aynı şeyi yaptı.”
‘Otorite ve baskı rejiminde ısrar’
“Türkiye’nin yaptığı infaz tasarısında aynı şekilde davranması çok ilginç. İfade özgürlüğünü yok sayarak otorite ve baskı rejimde ısrar görüyorum. Burada hükümlülerle ilgili bu tasarı yani tutuklularla ilgili ilgili hiçbir önlem yok. Gazeteciler, siyasetçiler bunların hiçbirisi hükümlü değil. Korona tedbir alıyorsun eğer tutukluysa koronadan ölsün demesi korkunç bir şey. Bunun bir korona tedbiri değil bir rejimin antidemokratik yapısını devam ettirerek hapis yoğunluğunu giderme yaklaşımı olduğunu anlıyorum. Uyuşturucuya özgürlük içerdeki gazeteciye korona virüsü gibi bir mantık yaklaşım var”
"Ahmet Altan bomboş bir dosya ile yıldır cezaevinde tutuluyor akla mantığa sığmıyor. 10 buçuk yıl ceza verdiler. Ahmet Altan’ın dosyasının AİHM’de görüşülmemesi için de çaba saf ediyor Türkiye zaten. Bu kadar eminsin Ahmet’i suçlu ilan ediyorsunuz, bırakın AİHM bu dosyayı görüşsün neden bu dosyayı engelliyorsunuz?
“Ahmet 70 yaşında. Ahmet’i içerde bırakmak cinayete eş bir yaklaşım olur.”
“Olması gerekeni bekleyince hayal kırıklığı oluyor”
Üç hafta önce tutuklanan gazeteci Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu da şöyle konuştu:
“Barış’ın MİT yasasını çiğnediği iddiasıyla tutuklandığı söyleniyor. Suçlama kısmındaki yorum bir abartı. Tutuklamaya yönelik bir koşul olmadığı halde tutuklanıyor.
“Genel geçer ifadelerle tutuklanıyorlar. Bu infaz yasasına göre normalde aslında faydalanmaları gerekir. Ama emin olamıyorum bu güne kadar yaşadığımız olumsuz deneyimler bizim bu konuda herhangi bir beklentiye girmemize engel oluyor.
‘Bu hatadan dönmeleri gerekir’
“Yasaya bakınca umutlu olmamız gerekir. Çünkü haksız yere bir tutuklama var. Bu süreçten onların da faydalanması gerekir. Tümüyle politik olarak gelişebilen süreçlerin birbirini izlediği deneyimlere sahibim. Aklımla bunları düşünüyorum ama umutlanmamaya özen gösteriyorum. Olması gerekeni bekleyince hayal kırıklığı yaşıyorsunuz”
“Yapıkları haksız tutuklamayla büyük sorumluluk alıyorlar. Sağlık açısından büyük bir sorumluluk alıyorlar. Ortada salgın hastalık var. Benim de eşim de dahil olmak üzere hiçbir şekilde tutuklanmaması gereken insanlar orada. Aileleri onları göremiyor. Vebali çok ağır. Bu hatadan dönmeleri gerekir.”
Düzenlemeye göre, 1 Mart 2020'den önceki suçlarda infaz kurumunda geçirmesi gereken süreden yarı oranın indirim yapılacak ve denetimli serbestlik de bir defaya mahsus olmak üzere 3 yıl uygulanacak. Yapılan bir diğer yeni düzenlemeyle "örgüt lideri" olmamak kaydıyla 60 yaşından büyük hasta her mahkum denetimli serbestlikten yararlanacak ve bu kişilere 4 yıl olarak uygulanacak. Ayrıca yargılamada reform yapılarak evde infaz uygulamasına geçilecek ve yaşlılar ile hamileler cezalarını evlerinde çekebilecek. Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7'nci maddesinin 2'nci fıkrasında yer bulan, "terör örgütlerini övme" suçuna ilişkin cezaların da temyize götürülmesine olanak sağlayan düzenleme paketten çıkarıldı. Kapsam içine alınmayan mükerrer suçlara ilişkin indirim oranı da tüm eleştirilere karşın düzenlemede aynı kaldı. Habertürk'te yer alan habere göre, paketin kapsamı şöyle: "Mevcut yasada infaz kurumunda geçirilmesi gereken süreden üçte iki oranında yapılan indirim, yarı oranına yükseltildi. Mevcut kanunda 1 yıl olan denetimli serbestlik süresi de MHP'nin önerisi dikkate alınarak, 1 Mart 2020'den önceki cezalarda 3 yıl uygulanacak. 1 Mart 2020 sonrası suçlarda ise bir kişinin infaz kurumunda geçirmesi gereken süresinin yarı oranında düştükten sonra, geri kalan cezasının beşte biri denetimli serbestlik olarak düşülecek, beşte dördünü hapiste kalacak. Örneğin 1 Mart 2020 öncesi hüküm almış kişinin infaz kurumunda geçirmesi gereken süre 6 yıl ise cezası önce yarıya indirilip 3 yıla düşecek, 3 yıl da denetimli serbestlik olduğu için hapisten salınacak. Bu kişi 1 Mart 2020 sonrası hüküm almışsa, 6 yıl yarıya inecek, kalan 3 yılın beşte biri olan 7 ay 6 gün denetimli serbestlik olarak inecek; 2 yıl 4 ay 24 gün hapis yatacak. Veya 20 yıl cezası olan mahkum eğer 1 Mart 2020'den önce hüküm almışsa, infaz kurumunda kalması gereken süreden yarı oranın indirilecek, ceza 10 yıla inecek; bundan da 3 yıl denetimli serbestlik düşülecek ve yatması gereken süre 7 yıla inecek. Bu tarihten sonraki suçlarda ise denetimli serbestlik beşte biri olarak uygulanacak. |
(EMK)