- Yani mahkeme ortadan kalkacak?
- Aynen öyle.
Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği uygulanmaya kondu. Adalet Bakanlığının açıklamasına göre, hedef, “yargı sisteminin sadeleştirilmesi, adalet hizmetlerinin kolaylaşması ve hızlanması”…
Bu usulle ceza yargılamasının hızlanacağına kuşku yok ancak şüpheli veya sanık hakları ne derece korunacak, ortada gerçekten suç olup olmadığı araştırılacak mı yoksa her şikâyete bir suçlu mu bulunacak, suçunu kabul eden herkesin gerçekte suçlu olup olmadığı nasıl tespit edilecek…
Ceza yargılamasının temellerini oluşturan bu soruları cevapsız bırakan yeni usulün olası sonuçlarını ve ceza hukukuyla çelişen yönlerini Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Başkanı, avukat Gökmen Yeşil bianet’e anlattı.
TIKLAYIN - Reformdan ABD Hukuku Çıktı: “Ceza Pazarlığı”
Avukat Yeşil, tamamen savcılığın inisiyatifine bırakılan ve mahkemeyi sadece usulü kontrol etmekle görevli kılan seri muhakemenin, mahkemeyi ortadan kaldırıp kaldırmayacağı sorumuzu da “Aynen öyle” diye yanıtladı.
Zaten Bakanlık da açıklamasında, “Bu uygulama sayesinde Cumhuriyet savcıları daha etkin olacak ve mahkemelerin iş yükünü azaltacak” diyerek mahkemenin devreden çıkarıldığını kabul etmiş oldu.
Yılda 180 bin dosyanın seri muhakeme usulüyle çözülmesi bekleniyor.
Savcılık iddia değil “talep edecek”
Avukat Gökmen Yeşil, uygulamanın işleyişini şöyle özetledi:
“Savcılık, yasaya ve yönetmeliğe göre belli suç tipleri için 2 yıl üst ceza sınırı olmak kaydıyla bu usulü kullanmak üzere başvurabilecek. Öncesinde taraflara tebliğ edilecek, itirazları yoksa ve bunu avukat huzurunda açık şekilde kabul ediyorlarsa savcı, ‘ceza kararnamesi/talepnamesi’ düzenleyerek bu kararnameyi hâkime gönderecek.
“Hakimlik sadece şekli inceleme yapacak. Hakimin sadece suçun seri muhakeme uygulamasına girip girmediği, tarafların onayının alınılıp alınmadığı gibi usulü konuları inceleme yetkisi var.
TIKLAYIN - Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Nasıl Olacak?
“Beraat kararı çıkması imkânsız”
Yeşil, uygulamanın daha çok Anglo Sakson hukukuna özgü olduğunu ama bazı Kıta Avrupası ülkelerinde de uygulandığını ifade ederek, “Ancak her kültürün olduğu gibi Türkiye’nin de suç ve çözüm yolları pratikleri birbirinden farklı” dedi:
“Bu uygulama daha çok alternatif çözüm yolları sunmaktan ziyade hızla adli sicil kaydı olan geniş bir kitle yaratılmasına neden olacaktır.
“Seri muhakeme uygulamasında beraat kararı çıkması imkansız” diyen Gökmen Yeşil, bunun sebebini de şöyle açıkladı:
“Savcının hazırladığı talepnameye teknik olarak ceza kararnamesi deniyor, yani savcı kendisine gelen suç duyurusunu, şikayeti değerlendirip olayda bir suç unsuru olduğu kanaatine varırsa, seri muhakeme şartları içerisinde suç oluştuğu kanaatindeyse - ki Türkiye’de bu oran çok yüksek – direkt olarak cezayı belirleme yönünde bir hazırlık yapacak. Taraflar da seri muhakemeyi kabul ediyorum dediği zaman, o suç tipi için öngörülen ceza neyse indirimleri de uygulanarak ceza kararnamesi düzenleyecek. Hakimin bu kararnameye dayanarak olayda suçun olup olmadığını inceleme yetkisi olmayacak, sadece usule uygun olup olmadığına bakacak.”
Dolayısıyla mahkemenin ortadan kalkacağını ifade eden Yeşil, “Diyelim ki suç hakaret, şüpheli kişi hakaret eden kendisi olmasa da suçu kabul ettikten sonra beraat etme ihtimali yok. O kişiye mutlaka ceza verilecek, sadece seri muhakemeye özel indirimler yapılacak ve adli siciline ceza işlenecek” diye konuştu.
“Suçun varlığı, failin kimliği araştırılmayacak”
Uygulamanın neden olabileceği olumsuz sonuçları da şöyle açıkladı:
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulamasında da benzer bir durumla karşılaştık. Bu da sanık kabul ederse uygulanıyor ama hakim yargılamanın sonunda sorulması gereken soruyu sanığa yargılamanın başında soruyor. Ve sanık bu uygulamayı kabul ederse ve açık şekilde beraat gerektirir husus yoksa, hakim zaten HAGB kabul edildi, diyerek ceza verme kolaylığına kaçıyor.”
Gökmen Yeşil, seri muhakeme uygulamasında da benzer bir kaygıyı taşıdığını, bu uygulamayla olayda gerçekten suçun olup olmadığı, suç varsa failin gerçekten şüpheli kişi olup olmadığı gibi hususların araştırılmadan direkt ceza verilebileceğini ifade etti:
“Ceza hukukunun en önemli prensibi, maddi gerçeğin araştırılması prensibi ihmal edilerek ceza verilmesi kolaylaşacak, kalabalık bir nüfusun belki de boş yere adli sicil kaydı oluşacak…” (AS)