"Taraflı, hukuka ve kanuna aykırı bir yargılama oldu. Savcı mütalaası da bunun kanıtı. Mahkeme usule bile riayet etmedi..."
19 Aralık 2000’deki Hayata Dönüş Operasyonunda Bora ve Atmaca planlarının uygulandığı ve biri asker beş kişinin öldürüldüğü Ümraniye Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili davada savcı mütalaasını verdi.
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dünkü duruşmasında savcı, esas hakkındaki mütalaasında, operasyonun gerekçesini “cezaevi idaresinin tutuklu ve hükümlüler üzerindeki otoritenin kaybolması” olarak açıkladı ve askerlere “kasten yaralama ve kötü muamelede bulunma” açılan davanın zamanaşımından düşmesini talep etti.
Savcı, yargılanan askerlerin “meşru müdafaada bulunduklarını” ileri sürerek “kasten öldürme” suçlamasından da beraatlarına karar verilmesini talep etti.
“Ateş püskürten lav makineleri”
Mütalaada savcı, tutuklu ve hükümlülerin askerlere “ateş püskürten lav makineleri” ile saldırdığını ileri sürdü.
Müdahil avukatlardan Güçlü Sevimli bianet’e yaptığı açıklamada, mütalaadaki bu iddialarla ilgili dosyada tek bir kanıt olmadığını, hatta operasyonda hayatını kaybeden asker Nurettin Kurt’un yine asker kurşunuyla öldüğünün de diğer yargılamadaki mahkeme kararıyla sabit olduğunu ifade etti.
TIKLAYIN - Ümraniye “Hayata Dönüş” Davasında Karar: Askerin Ölümünden Mahpuslar Sorumlu Değil
Operasyonla ilgili mahpusların yargılandığı davada tüm sanıklar, biri asker beş kişinin ölümüyle ilgili suçlamadan “yapılan yargılama neticesinde toplanılan delillerden sanıkların bu suçu işlemedikleri anlaşıldığından” beraat etmişti. Böylece hapishanedeki ölümlerden, Adli Tıp Kurumu raporunun da söylediği gibi, operasyona katılan askerlerin sorumlu olduğu kanıtlanmıştı.
Bir sonraki duruşma 3 Aralık 2019’da görülecek.
“Bir kadın mahkum ‘kurtarın’ diye bağırıyordu”
Dünkü duruşmada ifade veren, o dönemde Uzman Çavuş olan sanık Mehmet Uğur Karadağ, operasyonda dış güvenlikten sorumlu olduğunu söyledi:
“Cezaevinin içerisine müdahaleyi JÖAK ve JÖH olarak bilinen jandarmaya bağlı birlikler yaptı. Bulunduğumuz yerden cezaevini rahat bir şekilde göremiyordum. Çatılarda bekleyen asker gördüğümü hatırlıyorum. Bir kadın mahkum ‘kurtarın’ diye bağırıyordu, Asuman’dı ismi hatırladığım kadarıyla. Kadın mahkumu kurtarmak için çatıdan içeri girdiler.”
“Asker ateşiyle öldüğünü bizzat asker anlattı”
Avukat Güçlü Sevimli savcının mütalaada, “askerlerin zorunluluktan, kendilerini savunmak için silah kullandığını” ileri sürdüğünü ancak buna dair dosyada hiçbir delilin olmadığını anlattı:
“Operasyon sonrası tutuklu ve hükümlülerin hepsinin el svabı alındı, hiçbirinde silah artığı çıkmadı. Operasyonda ölen asker Kurt ile mahpuslardan Ahmet İbili’nin iki ateş arasında kalarak askerlerce vurulduğunu da davada ifade veren, o dönem Yüzbaşı olan Uğur Pamuk anlatmıştı.
“Ama savcı taraflı şekilde ve dosyadaki delillere dayanmaksızın meşru müdafaadan beraata karar verilmesini istedi.”
Ümraniye Cezaevinde uygulanan harekât planları Atmaca ve Bora’nın ise mütalaada adının bile geçmediğini söyleyen avukat Sevimli, “Planlarla ilgili tek bir işlem yapılmadı, planlar yokmuş gibi davranıldı” dedi ve dosyanın cezasızlıkla bitirilmek istendiğini belirtti:
“Taraflı ve hukuka da kanuna da aykırı bir yargılama oldu. Savcının mütalaası da bunun kanıtı. Mahkeme usule bile riayet etmedi.”
“Bu davada gerçek bir yargılama yapılmadı”
Mahkemenin davayı bir an önce bitirmek istediğine dikkat çeken Sevimli, mütalaaya karşılık hazırlık yapmak için müdahil avukatlar olarak 5 ay süre istediklerini, mahkemenin ise 1,5 ay sonrasına duruşma günü verdiğini ekledi.
“Mahkeme davayı bir an önce zamanaşımı ve meşru müdafaa kararıyla bitirmek istiyor. Dünkü duruşmada da yine bütün taleplerimiz reddedildi. Oysa mahkeme her talebimizle ilgili sanık sorgularının bitmesini bekleyeceğini söylüyordu, sanık sorguları dün biter bitmez de savcıdan mütalaa istedi. Bu davada gerçek bir yargılama yapılmadı. Davanın başladığı 2004’ten bu yana sadece duruşma günü vermekle yetindiler, şimdi de sanıkları aklayıp dosyayı kapatmak istiyorlar.” (AS)