Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır HDP İl Binası’nda ortak basın açıklaması yaptı.
HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun düzenlediği toplantı sonrası yapılan açıklamaya HDP Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ile Sezai Temelli’nin ile HDK Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, DBP Eş Başkanı Mehmet Arslan ve DTK Eş Başkanı Bedran Öztürk de katıldı.
Newroz, devam eden açlık grevleri ve cezaevlerinde yaşanan ölümlere değinilen basın açıklamasında özetle şu ifadelere yer verildi:
“‘Bu topraklarda yeriniz yok’ diyenlere cevap verildi”
“Newroz kutlamaları herhangi bir olumsuzluk yaşanmadan, büyük bir kitlesellikle gerçekleşti. Milyonlarca insan tüm baskılara, zulme ve engellemelere rağmen Amed, Van ve İstanbul başta olmak üzere il ve ilçelerimizde çok net mesajlar verdi.
“Kürt halkı başta olmak üzere bütün demokrasi güçleri iktidar tarafından yapılan hakaretlere ve ‘bu topraklarda yeriniz yok’ sözlerine cevap vermiştir. Buradayız, kararlıyız ve umutluyuz; demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik ve barış mücadelemizden vazgeçmiyoruz demiştir.
“Tecrit hukuki ve insani açıdan kabul edilemez”
“İmralı’da Abdullah Öcalan’a yönelik dört yıldır sürdürülen insanlık ve hukuk dışı ağırlaştırılmış ve mutlak tecridin kaldırılması talebiyle yapılan açlık grevlerinde Leyla Güven şahsında 139., cezaevlerinde ise 101. günü aşılmıştır.
“Bu tecrit 4 yıldır, yaklaşık 1460 gündür sürdürülmektedir. Bu tecrit var olan yasalara, Anayasa’ya ve Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere karşı hukuk dışı bir şekilde sürdürülmektedir. İnsani ve hukuki açılardan kabul edilemez bir durum yaşanmaktadır.
“İktidar, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkililer duymazdan ve bilmezden gelme tutumlarına devam etmektedir. Bu aymazlık ve umursamazlık insanların sabrını son derece zorlamaktadır.
“Yaşamı savunalım”
“Son 10 gün içinde ne yazık ki cezaevlerinden dört cenaze çıkmıştır. Dört tutsak tecridi protesto etmek için kendi yaşamına son vermiştir. Almanya’da ise bedenini ateşe veren bir kişi ne yazık ki kurtarılamamıştır.
“Tüm kurumlar olarak, bizler elbette ölümü değil yaşamı ve yaşatmayı savunuyoruz.
“Nedeni ne olursa olsun kendi yaşamına son vermeyi doğru bulmadığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.
“Bütün mücadelemiz ve çabamız bir canın bile yitirilmemesi, sorunların çözülerek mutlak barışın sağlanmasıdır.
“Bu yüzden bu tarz eylemlerin devam etmemesi için herkese açık çağrımızı yapıyoruz. Gelin zulme karşı yaşamı savunarak mücadele edelim.
TIKLAYIN - İHD ve TİHV: Kişilerin Yaşamlarına Son Vermesi Kabul Edilemez
TIKLAYIN - Leyla Güven'den Çağrı: Yaşamlarınıza Son Vermeyin
“Cenazelerin ailelerden kaçırılması utanç konusu”
“İktidarın cezaevinde yaşamını yitiren canların cenazeleri karşısındaki tutumu ise hem hukuk ve inanç hem de insani ve ahlaki açılardan kabul edilemezdir.
“Cenazelerin ailelerden kaçırılması, ailelerin onayı alınmadan ve defin hakkı gasp edilerek zorla defnedilmesi, dini vecibelerin yerine getirilmesinin engellenmesi büyük bir utanç konusudur.” (EKN)