Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
“Kayıplarımızın akıbeti bulunsun diye 24 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Dava dosyalarında tek bir ilerleme yok her savcılığa gittiğimizde oyalanıyoruz yıllardır böyle sürüyor. 24 yıldır devletin raflarında bekletilen dosyanın zaman aşımı ile karşı karşıyayız.”
Devletin tozlu raflarında kalan dosyasını hatırlatan isim Hasan Karakoç.
Karakoç’un kardeşi Rıdvan Karakoç’un cenazesi, 1995’te İstanbul Beykoz’daki Kimsesiz Mezarlığı’nda bulundu.
Karakoç bu sözleri, 700. haftadan itibaren Galatasaray Lisesi önündeki sessiz oturma eylemlerine izin verilmeyen Cumartesi Anneleri/İnsanları, 725. Haftasındaki açıklamasında söyledi.
Cumartesi İnsanları/İnsanları, bu haftaki açıklamalarını da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak'ta yaptı. Cumartesi İnsanları/Anneleri, İçişleri Bakanlığı’nın “yasaklaması” nedeni ile 26 haftadır Galatasaray Lisesi önünde açıkama yapamıyor.
Cumartesi İnsanları/Anneleri, ellerine karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıdı.
Sabah saatlerinde 1993'te zorla kaybedilen Abdülmecit Baskın annesi Meryem Baskın'ın hayatını kaybettiği duyuruldu.
Besna Tosun: Asiye Karakoç’un bıraktığı yerden...
Eylemde ilk olarak haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları/Anneleri’nden kayıp yakını Besna Tosun okudu.
“Gözaltında kaybedilen yakınlarımızın akıbetlerini sormaya, onların kaybedildiği koşulları sorgulamaya, devletin sorularımızı cevaplamasını talep etmeye hakkımız var” diyerek sözlerine başlayan Tosun şunları söyledi:
“Bu hafta, Rıdvan Karakoç’un gözaltında kaybedilişinin 24. yılında üç yıl önce aramızdan ayrılan Asiye Karakoç’un bıraktığı yerden; ‘Rıdvan için, bütün kayıplarımız için adalet istiyoruz!’ diyerek buluştuk.
“Asiye Karakoç'un oğlu Rıdvan için yürüttüğü mücadelenin takipçileri olarak; Rıdvan için, kayıplarımız için adalet arayışımızı sürdüreceğiz.
“Hakikat ve adalet talebimiz gerçekleşinceye kadar kayıplarımızı aramaktan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."
Hasan Karakoç: Kaybedilenler bu ülkenin evlatlarıydı
“İnsanlar kaybedilmesin kayıplarımızın akıbeti bulunsun diye 24 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Dava dosyalarında tek bir ilerleme yok her savcılığa gittiğimizde oyalanıyoruz yıllardır böyle sürüyor. 24 yıldır devletin raflarında bekletilen dosyanın zaman aşımı ile karşı karşıyayız. Benim abim için yapabileceğim şey yok. Abim öldü çünkü biz onu gömdük. Bizim çiçek bırakacağımız bir mezarımız var. Bu ülkede insanlar işkence edilerek kaybedildi, asit kuyularına atıldı.
“Kaybedilenler bu ülkenin evlatlarıydı 80 yaşından 11 yaşına kadar insanlar kaybedildi. Devlet yetkilileri bir açıklama yapmıyor, sesimizi duymuyor. 24 yıl daha geçse de kayıplarımız için adalet istemekten vaz geçmeyeceğiz.”
Hüseyin Ocak: Hasan’ı ararken Rıdvan’ı gördüm
Dönemin tanıklarından kayıp yakını Hüseyin Ocak da konuştu.
Hüseyin Ocak, 21 Mart 1995’te kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi. Ocak ailesi, Hasan Ocak’ın işkenceyle öldürülmüş bedeninin İstanbul Beykoz ormanlarında bulunup kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü 15 Mayıs 1995 günü öğrenmişti. Aile oğullarını bulmak için 58 gün boyunca başvurmadık kapı bırakmamış, açlık grevi dahil bir çok eylem yapmıştı. Ocak ailesinin bu mücadelesi gözaltına kayıplara karşı yürütülen mücadelenin sembollerinden biri oldu.
“Bir gün tüm gerçekler açığa çıkacak” diyen Hüseyin Ocak şunları söyledi:
“24 yıl önce Hasan’ı ararken Rıdvan’ı da gördüm. Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’na durumu bildirdim. Bu sorun devletin sorunu devlet o dönem de biliyordu Rıdvan’ın kaybedildiğini. Rıdvan da Hasan gibi katledilerek Beykoz Kimsesizler Mezarlığı’na bırakılmıştı. Daha sonra Hasan ile beraber adli tıpa götürüldü. Tüm gerçekler ortaya çıkacak sorumlular yargılanacak bunun mücadelesini veriyoruz.”
Rıdvan Karakoç nasıl kaybedildi?
Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürüten, Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında yer alan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç bu faaliyetleri nedeniyle polisin hedefindeydi.
Hakkında arama kararı olduğu için polis tarafından ablukaya alınan evine gidemiyordu. Polis tarafından defalarca Karakoç Ailesinin evine baskın düzenlendi. Eve gelen polisler her seferinde aileyi, ağır küfür ve hakaretler eşliğinde “Rıdvan’ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz” diye tehdit etti.
Ailesi ile düzenli bir biçimde haberleşen Rıdvan, İHD avukatlarından Eren Keskin'e de posta ile vekâlet gönderdi.
Rıdvan'ın ailesi ve avukatı Keskin ile haberleşmesi 15 Şubat 1995 tarihine kadar sürdü. 15 Şubat'tan sonra Rıdvan'la bağlantı kesildi. Evdeki polis ablukası kalktı, polis baskınları son buldu.
Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları “Bizde yok” cevabı verdi.
Üç ay sonra oğulları Hasan'ı arayan Ocak ailesi Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen, Rıdvan'ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını gördü. Böylece Rıdvan Karakoç'un işkence ile öldürülmüş bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtiği, Adli Tıp Kurumu’nda bekletildikten sonra gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildiği gerçeği açığa çıktı.
Rıdvan Karakoç'u gözaltına alanlar ve sorgulayanlar bilinmesine rağmen hukuk işletilmedi ve failler korundu. 24 yıldır süren soruşturma davaya dönüşmedi. 24 yıldır Beykoz Savcılığı’nda bulunan soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında anlamlı bir gelişme olmadı. (EMK/HK)